Yeni tanışılan bir kişi için onu tanımaya yönelik bazen sorduğumuz sorulara birkaç örnek verelim dediğimizde birden fazla soru gelebilir aklımıza.

Ama bir tanesine yakından bakmak gerekirse ve bilimsel temellerini sorgulamak istersek bu sorulardan biri mutlaka ‘’kaçıncı çocuksun, kaç kardeş ve kaçıncı sıradasın’’ sorusu değerlendirilebilir.

Aslında normal bir soru gibi yani çok derinliğini sorgulamadığımız bu soru tarzının içeriğinde bilimsel dayanaklar ve araştırmalar yer almaktadır. Yani alacağınız cevaba yönelik varsayımlar yapılabilir. En nihayetinde ‘’yüzde yüz, kesin’’ ifadesi kullanılamaz ancak yaşamımızı sorgulayıcı ve farklı bir açıdan bakmayı sağlayabilmektedir. Yaşam içerisinde aranılan cevaplara da bazıları bizleri ulaştırabilir veya bazı problemlerin/yaşanmışlıkların temeline ulaşmada yardımcı olabilecek bir soru diyebiliriz.

Geçmiş yıllarda psikoloji alanında en bilinenlerden ve alana dair çalışmaları/katkıları fazlaca olan Alfred Adler kişinin genel gelişimi açısından kaç kardeş/çocuk ve kardeş sıralamasının önemli olduğunu sık sık vurgulamıştır. Ailenin kişi/çocuk gelişiminde oldukça önemli olduğunu savunurken kişinin ailedeki doğum sırasına göre kişilik gelişimlerinin farklılaştığını da vurgulamıştır.

İlk Çocuk (En Büyük Kardeş)

Evin ilk doğan çocuğu iyi bir benzetme ile krallığını yaşayacak olan ve aile tarafından sevgi ve ilgi yoğunluğuna tutulan bir çocuk olma eğilimindedirler. Ebeveynlerin ilk çocukları olma durumuyla alakalı her konuda hassas ve titiz şekilde yetiştirilen bu çocuk dediğimiz gibi kendine bir krallık oluşturmuş diyebiliriz. Sevgi ve değer konusunun hatta sınırlarını bile esneterek halk dilinde ‘’şımartılmış’’ bir çocuk profili de oluşabilmektedir.

İkinci çocuğun dünyaya gelmesi ile krallığını kaybetme kaygısı içerisinde düşen büyük çocuk bir mücadele içerisine girebilmektedir. Rekabetin doğması anlamına da gelen bu durumda büyük çocuk azalan ve ikiye ayrılan sevgi ve değer için rekabet ortamı oluşarak ailesini paylaşmak istemeyebilmektedir.

Ailenin ilgisini çekmek adına farklı davranış değişikliklerine yönelebilir. İlk çocuk bu bağlamda daha olgun, bilgili ve bir nevi öğretmen rolüne girebilmektedir. Rekabet ortamının vermiş olduğu güvensizlikle birlikte saldırgan davranışlar sergileme ihtimali olmasına rağmen daha çalışkan, disiplinli ve güvenilir olma eğiliminde olurlar.

İkinci Çocuk

İlk doğan çocuklarında daha acemi ve daha deneyimsiz olmalarından sonra ikinci çocukları için daha deneyimli ve bilgili olarak yetiştirilen ikinci çocuklar daha sakin ve bilinçli bir ebeveyn profilleriyle karşılaşma ihtimali vardır.

Genel manada krallığını oluşturan ilk çocuğa(büyük kardeşe) karşın onun var olan davranışlarının tersini yapmaya ya da karakterinin tam zıttına yönelik bir gelişim sağlamaktadır.

En Küçük Çocuk

Büyük çocuğa yönelik söylediğimiz ‘’şımartılmış’’ olma ihtimali aslında en küçük çocukta daha ihtimal dahilindedir. Herhangi bir rekabet ortamına sahip olmayan koşullarda büyüyen en küçük çocuk genel anlamda ‘’bebek’’ düşüncesinde büyüdüğünden fazlaca ve sürekli bir ilgiyle büyüme ihtimali vardır. Diğer kardeşlere yönelik daha az bir sorumluluk bilinci vardır.

Ebeveynler ise, diğer çocuklarında yaptıkları hataları en küçük çocukta tekrarlamazlar, sorunlara daha deneyimli yaklaşırlar. Eğer kendisinden büyük kardeşleri ile arasındaki yaş farkı fazla ise büyük kardeşler ebeveyn görevi üstlenebilirler.

Tek Çocuk

Göz önünde ve göz bebeği olacak şekilde yetiştirilen tek çocuklar ailenin tüm ilgisini ve sevgisini üzerlerinde çokça hissederler. Hatta sosyal yaşamlarında da çevrelerinden bunu beklerler. Bu ilgiyi çevresindekilerden görmediğinde arkadaşlık ilişkilerinde zorluk yaşayabilirler. Ayrıca liderlik becerileri yüksektir ve mükemmeliyetçi bir yapıya sahiplerdir.

Alfred Adler’in sıklıkla bahsettiği doğum sırası veya kardeş sırası temellerine göre yaşamınıza baktığınızda farkındalığınızın oluştuğu ve bazı sorularınıza cevap oluşturması dileğimle keyifli okumalar.