2017 yılında Kula-Salihli UNESCO Global Jeoparkı’nın toplantısı için Lizbon’daydık. Buradan Portekiz’in Azor adalarına geçecektik. Uçağın kalkışına beş saat vardı. Ekiple birlikte Lizbon’u gezelim dedik.

Lizbon’un en göz alıcı sembollerinden biri olan Praça do Comércio, Commerce Square yani Ticaret Meydanı veya Palace Square yani Saray Meydanı olarak da bilinmektedir o bölge aynı zamanda ticaret merkeziydi, burada vakit geçirdik.

1 Kasım 1755 günü Portekiz Krallığı sabah yerel saatle 09:40'da 8.5 ile 9.0 arasında bir büyüklükteki depremle sarsıldı. Oluşan depremin merkez üssü Atlantik okyanusuydu ve bölgede özellikle Lizbon'da çok ciddi bir tahribata yol açtı. Fakat trajedi bununla bitmedi, depremi tsunamiler ve yangınlar izledi. Sadece Lizbon'da değil çevre şehirlerde de 10.000 ile 100.000 arasında insan yaşamını yitirdi.

Depremi, tsunami ve kentin pek çok yerinde başlayan yangınlar takip etmiş ve o dönemde Avrupa'nın en büyük dördüncü şehri olan Lizbon'un neredeyse tüm yerleşim alanları kullanılmaz hâle gelmiş. Bu deprem sonucu Portekiz'i son derece olumsuz etkileyen bu afet, Portekiz'de politik tansiyonun yükselmesine, ekonominin çökmesine ve zaten gerileyen koloni imparatorluğunun 18. yüzyılda büyük ölçüde yıkılmasına yol açmıştır.

Tarih boyunca konumunun getirdiği avantajla farklı amaçlarla kullanılan meydan; (liman, balıkçı barınakları, okyanusa açılan balina avcılarının uğurlanışları, dönüşlerindeki hüzünlü beklenişleri, sevinçli karşılanışları) şimdilerde mağazalar, kafeler, lokantalar ve devlet dairelerine ev sahipliği yapmakta. Hatta dikkatimi çeken hayret ettiğim şey. Bizim yıllar önce ki, tuhafiye dükkanları, arada terziler vardı. Yani kumaşı alıp ısmarlama elbise diktiriyorlar. Bizde terziler konfeksiyon tamiratı yapıyor.

Evet, Lizbon’un bu bölgesini gezdik. Gezdik demeyeyim oyalandık daha doğrusu kenti tamamıyla gezemedik ama üstte bahsi geçen 1755 Lizbon depremi, neredeyse 80 günü geçen bir süre önce meydana gelen Kahramanmaraş ve 10 ilimizde yaşanan felaketle eşdeğerdeymiş. Kaybolan hayatlar yıkılan kentler Lizbon deprem tarihini okuduğunuzda hemen hemen aynı.

Ancak kent 1755 öncesinin izlerini yansıtan birkaç yıkık kilise o haliyle ve kale duvarlarının yıkık parçaları depremi anımsatması unutulmaması açısından bilhassa korunarak, ama en önemlisi eski kentin dokusunun dar sokakları (bu sokaklar tarih boyunca istilalardan kaleye geçişleri sağlayan ve korunma amaçlı iki insanın yan yana geçebileceği daracık sokaklar) yaşatılarak inşa edilmesi. Hem tarihi, hem depremi anımsatan yapılar, eski kent dokusu, planı korunarak yeni Lizbon inşa edilmiş. Kimse, bu kent yeniden inşa edilmiş diyemez. Deprem ile bizim bulunduğumuz tarih arasında 300 yıla yakın bir zaman geçmiş. Müze kentten farkı yok.

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayretin Güngör: Belediye başkanı olmazdan önce, 2016 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığında Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü yapmış. Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda Tarihi Kentler Birliği Başkanlığına 18 Haziran 2019 yılında seçildi.

Halen Tarihi Kentler Birliği Başkanlığını yürütmekte. Bu görevinden dolayı tarihin, tarihi kentlerin yaşatılmasının ne demek olduğunu çok iyi bilir.

Şimdi bir telaşla deprem enkazları temizleniyor. Kahramanmaraş ve diğer 10 ilimizin önemli bir bölümü yeniden inşa edilecek. Kısa zamanda inşa edileceğinden depremzede vatandaşlarımızın en kısa zamanda yeni konutlarına kavuşacağından eminim. Ancak, yapılacak yeni konutlar deprem sığınma konutları olmayacak. Konutlar; Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman bilhassa Hatay ve diğer il ve ilçelerin ismini taşıyacak şekilde yapılmalı. Yıkılan eski yapıların bir çoğunun hiçbir mimari değeri ve özelliği yoktu. Şimdi yeni bir kimlik kazandırılırken planlamanın yapılaşmanın sokakların bulvar ve caddelerin parkların meydanların bir özelliği bir güzelliği, yaşanılırlılığı, olmalı. Kültürü devam etmeli.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı’nın konuşmalarında, Eski Hatay’ın, Antakya’nın korunarak inşa edileceğini söylüyor. Temennim inşallah başarılı olurlar. Hatta olmak zorundalar. Daha önce, depremin hemen ardından yazdığım bir yazımda ‘Antakya Başka bir Şehir Olmasın’ başlığı altında bu konulara değinmiştim. Bir daha böyle acılar yaşamamayı dilerken, depreme dayanıklı ve kaçak, eklentisiz, ruhsata aykırı işler yapmamak, görüntü kirliliği meydana getirmemek, yeni yapılaşmada her yönüyle, tarih, gelenek ve kültürümüzü unutturmayacak, yaşatacak evleri, sokakları, şehirleri yeni baştan inşa edelim.