Bugün sizlerle birinci ve ikinci köprülerle üçüncü köprünün maliyetlerinin kıyaslamasını konuşacaktık. Dünkü yazımda bunu vadetmiştim. Ancak dün akşam yemeğini henüz tamamlayıp koltuğuma oturduğumda üzücü haberi aldım. Siyaset, zarafet ve nezaket ustası, politikacıdan öte gerçek devlet adamı, dürüstlük abidesi, adam gibi adam İsmet Sezgin'i kaybetmiştik.
Daha birkaç hafta önce Ankara'da Egem Platformunun düzenlediği Ege Günleri Fuarının açılışında görüşmüştük. Birkaç gün önce GATA'ya kaldırıldığı haberini aldım, ziyaret etmek istedim ama yoğun bakımda olduğunu ve kimseyle görüştürülmediğini söylediler. Gidemedim. Haberi alınca 40 yılı aşkın süre siyasette birlikte geçirdiğimiz günler bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden.
Hiç unutmam, 12 Eylül darbesi olmuş, meclis feshedilmiş, siyasi partilerin faaliyetleri durdurulmuş, Hamzakoy sürgününden dönen merhum Demirel Güniz sokaktaki evinde dört duvar arasına hapsedilmişti. Telefonları dinleniyor, eve giren çıkan fişleniyor, söylediklerini yazan gazeteler susturuluyordu. Buna rağmen evin ziyaretçisi hiç eksik olmuyor, mesajları dilden dile ülkeye yayılıyor, bazı cesur yazarlar da "bir bilen" rumuzuyla Demirel'in sözlerini halka naklediyordu. Ziyaretimizin birinde İsmet abiyle sözleştik, zira daha uzun ve tafsilatlı görüşerek ileriye dönük harekat planımızı oluşturmak istiyorduk. Bülten sokakta kardeşine ait olduğunu söylediği büroya davet etti bizi.
Verilen adrese gittiğimizde hayrete düşmüştük. Sıvaları dökülen köhne bir binaydı, daireden içeri girince şaşkınlığımız daha da arttı. Giriş, hol mozaik taşı, salon ve odalar marley döşeliydi, yere serilen halıların havı kalmamış yer yer kelleşmişti. Eşyalar kasaba avukatlarının yazıhanesinde bulunanlardan çok farklı değildi. Vinileks kaplı koltukların kolçakları aşınmış deliklerden sarı, sarı üçüncü kalite süngerler dışarı fırlamıştı. Biz zahmet etme dediysek de üşenmeden kalktı, mutfağa gitti çay demledi ve elleriyle servis etti.
Görüşme sona erip dışarı çıktığımızda arkadaşlarla şaşkınlığımızı paylaştık. Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin Maliye Bakanı, 5 dönem milletvekili, Menderes'in Aydın Belediye Başkanı bunca yıl devlete, millete hizmet etmiş biri derme çatma eşyalar, sağdan soldan toplama mobilyalar olan bir büroda mı kabul ediyordu dostlarını? Büroya çay demleyecek, temizlik yapacak bir hizmetli de mi tutamayacak durumdaydılar? Düşündük de 23 Ocak 1980 gecesi, ertesi günü doların 45 TL'den 90 TL'ye çıkarılacağını bilen üç kişi vardı; Başbakan Demirel, Maliye Bakanı İsmet Sezgin ve Müsteşar Turgut Özal. Sezgin'in kardeşi Turizm Bakanlığı Müsteşarıydı, küçük kardeşi de gene Turizm Bakanlığının uluslararası ilişkiler dairesinde çalışıyordu. O günkü yasalara göre döviz tutma yetkisi olan onlarca dostları vardı. Minicik bir tüyo bir gecede % 100 kar ettirir, Sezgin de kardeşleri de hayatlarının sonuna kadar varlık içinde yaşayabilirlerdi. İsmet Sezgin nesli tükenmiş dürüstlük abidesi bir devlet adamıydı.
Bir başka anım, TARİŞ Genel Müdürlüğüm dönemine ait. Bir sabah erkenden işimin başına gelmiş, sabah kahvemi bile daha içmemiştim. Birden kapı açıldı, sivil kıyafetlerle İsmet abi içeri girdi. Haber verseydiniz, karşılasaydık diyecek oldum hemen susturdu. "Burası benim evim, insan evine gelirken haber mi verir" diyerek zarafet ve nezaketini gösterdi. Uzun uzun sohbet ettik, pamuğu, inciri, zeytini, üzümü konuştuk, ülke meselelerini konuştuk. TARİŞ kökü Osmanlı dönemine dayanan Türkiye'nin ilk milli bankasını kuran kurumdu. Tarihine, geleneklerine ve değerlerine önem verirdi. Ben de bu öneme binaen merhum Başvekil Adnan Menderes'in 1930'lu yıllarda TARİŞ İncirliova kooperatifine ilk ortaklık taahhüdünü buldurmuş, merhum Aydın Menderes ve İsmet Abiye birer kopyasını göndermiştim. Ona teşekkür için gelmiş, tabi çok memnun olmuştum. Menderesten konu açılınca bir de anısını anlattı.
1950'li yılların sonlarına doğruydu, ülke gergin günler yaşıyordu. Muhalefet lideri İsmet Paşanın gezilerinde nahoş hadiseler yaşanıyordu. Kayseri ve Uşak hadiseleri İsmet Paşa tarafından, Hükümetin komplosu olarak niteleniyor, istismar ediliyor ortalık iyice geriliyordu. İsmet Paşa Aydın'ı da ziyaret edecekti, ancak şehirdeki sinemalar, düğün salonları hatta merkezdeki büyükçe kahvehaneler CHP teşkilatına salon vermiyorlardı. Başvekil Adnan Menderes'in hemşerileri kraldan fazla kralcılık yapıyordu. İsmet Sezgin Aydın Belediye Reisiydi, bu durum karşısında şehrin merkezindeki belediyeye ait büyükçe bir salonu İsmet Paşaya bedelsiz olarak tahsis etmiş, İsmet Paşa da hiçbir taşkınlık olmadan konuşmasını yapıp gitmişti.
İsmet abiye Adnan Menderes'e danışıp danışmadığını sordum. Hiç gerek duymadığını söyledi. Menderes de İsmet beye en ufak bir sitemde bulunmamış. Demirel'in yasaklı olduğu dönemde, Erzurum'da, Eskişehir'de, Antalya'da daha birçok yerde şehrin meydanları dururken, Valilerin işgüzarlık edip bizi hayvan pazarına ve onun gibi kent dışındaki alanlara attıklarını konuştuk. Hatta Antalya'da hava karadı bahanesiyle hayvan pazarında bile konuşturmamışlar, bizleri ve ahaliyi de polisler coplamıştı. Köksal Toptan gibi rahmetli Abdürrezak Ceylan gibi milletvekillerimiz bile coplardan nasibini almışlardı. Bugün de değişen bir şey yok meydanlar kısıtlı, yandaş televizyonlar ise tümüyle muhalefete kapalı.
İşte İsmet abi ve onun gibilerin zarafeti, nezaketi, yüce gönüllülüğü, demokratlığı ve devlet adamlığının kanıtı da bu olayda saklı. Bu yıl Kamran İnan, Önol Şakar, İsmet Sezgin gibi değerleri ebediyete uğurladık. Allah başka acı göstermesin.
Allah mekanını cennet eylesin, sevenlerine sabır ve baş sağlığı diliyorum.