Bir kişinin kendi iç dünyasını anlaması, yalnızca kendi çabalarıyla gerçekleşebilir. Kendini tanımak, kişinin kendisine ve değerlerine belirli bir çerçeve kazandırması, başka bir deyişle sınırlarını belirlemesi anlamına gelir.

Sokrates'in “Kendini bil!” çağrısından bahsetmek istiyorum…  Sokrates aslında bu çağrısıyla akıl ve erdem yoluyla insanlara iyi ve mutlu bir yaşamın nasıl olabileceğini göstermiştir.

Sokrates, "Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir" sözünde aslında ironi yapmamıştır. Bilge bir kişinin “Bir şey bilmiyorum” demesi, tevazunun ötesinde bir gerçeği ifade etmektedir.

İnsan, ne kadar bilgili olursa olsun sürekli olarak arayış içinde olmalıdır çünkü hiçbir şey sabit değildir.

**

Toplumsal bir yalnızlıkla ve yönlendirilmiş olmanın içindeyiz. Hayatta kalmak için nefes almamız gerektiği gibi, düşünmeden de yaşamak mümkün değildir. Zihinsel yaşam, bedensel yaşamdan daha dinamik ve hareketli olmalıdır.

Bir kişi, düşündüğü kadar canlıdır ve canlılığını korur.

Düşüncelerimize sınırlar koyduk.

Yazımı okuyanlar iç sesleriyle bu durumu sorgulasınlar. Hayır diyebilir misiniz?

Bunu diyecek kadar korkak mıyız? Maalesef evet.

Kendimizi ifade etmekten korkuyor muyuz? Evet.

Gerçeklikten uzak dayatmalı bilgilerle taraf olmak...

Bilginin doğruluğunu kontrol etmeden hareket etmek...

En kötüsü, bildiğimizi sandığımız şeyi aslında bilmeyişimiz…

Kayboluş, girdap ve şaşkınlık içinde güzellikleri çirkinliğe dönüştürmek...

Kendinizi tanıyor musunuz? Bunun cevabını verin!

İçinizdeki sesi dinleyin ve sorgulayın...