Tevazu; alçakgönüllü, gösterişsizlik, yalınlık anlamına gelir…

Dilimize Arapçadan geçmiş olan bu sözcük, ‘vaz’ kökünden türetilmiştir. ‘Vaz’, kendi nefsini hakir görmek anlamına gelirken, tevazu da alçakgönüllülük demektir. Alçakgönüllü olan kimselere de mütevazı kimse denir.

Çok üstün bir özellik değilken, kibirden uzak olmayı barındırır. ‘Sana uyan müminlere alçakgönüllü davran!’ Onlara karşı mütevazı davranması, yardıma ve korunmaya muhtaç olanları himaye etmesi tavsiye buyuruluyor.

Bu sadece Peygamber efendimize (SAV) değil, onun şahsında müminlere yapılmış bir tavsiyedir. Mütevazı olan kişi alçakgönüllüdür, gönlünde kibir barındırmaz.

Tevazu sahibi olabilmek için dünyaya neden geldiğini, niçin gönderildiğini ve bereye gideceğini bilmek gerekir. Topraktan yaratıldık ve nihayetinde ölecek, toprağa gömülecek ve toprak olacağız.

Kibirle zıt olan bu kavram erdemli davranışlardan biridir. Gösterişten uzak, sade, yalın kavramlarını da içinde barındırır. İnsanları hakir görmeden, üzmeden, küçük görmeden davranmaktır.

Tevazu örneği gösteren kişiler, karşısındaki kişiyi kendinden aşağı görmezler. Kibir birçok iyiliğe engel çıkarır.

Tanıdık, salih kimseleri ziyaret etmemek kibir, fakirleri, eşi dostu ziyaret tevazudur. Kibir her iyiliğe engeldir.