Merhaba sevgili okurlar, öncelikle yaşamınıza dair farkındalığınızı arttırmak hem de geçmiş yaşamınıza tuttuğunuz bir ışık olması dileğimle keyifli okumalar dilerim.^

Yazının genelinde hem kendi yaşamımıza dair izleri hem de eğer bir ebeveynseniz çocuğunuzla olan yaşamınıza dair izleri görebilirsiniz.

Gelmiş ve yaşamış olduğumuz süreçlerde her zaman için zihnimizde yer edinen ve hatırlamakta zorlanmadığımız anılar ve olaylar vardır. İyi veya kötü olarak nitelendireceğimiz bazı anıların yaşamımız ve kendimiz için önemi büyüktür. Biliriz ki bu anılar ve olaylar bizleri zorlayan, sevindiren, dersler çıkardığımız ve genel anlamda bizleri her şekilde etkilemiştir. Tam da bugün hatırladığımız ve bazılarımız için de unutmak istediğimiz bazı anılardan ve yaşantı örneklerinden bahsedeceğiz. Daha özelleştirirsek çocukluk anılarımız ve bu süreçlerde yaşamış olduğumuz olaylar, duygular ve düşüncelerimize değineceğiz.

Çocuklukta sıklıkla yaşanan ve belki de en fazla etkiye sahip olan durum bakım verenin sevgisini gösterememesi veya çocuğun bu sevgiyi sağlıklı şekilde alamaması olabilir. Çocukluk çağlarında sağlıklı şekilde yaşamımızı sürdürebilmek adına en önemli etkenlerden biri sevgi ihtiyacının karşılanmasıdır. Sevgi ve değer hissini yaşayamayan çocuklar sorumluluklar, beceriler, duygular ve düşünceler anlamında olumsuz bir etkiye maruz kalmaktadır. Ve bu durum yaşam boyu etkisini sürdürebilmektedir. Sevgi ve değer hissini alamayan çocuklar ilk etapta kendini suçlamaktadır. Kendilerinin sevgiye layık olmadığını düşünürler ve her seferinde kendini suçlayıcı bir tavırla eleştirmektedir. Yaşamının geri kalanında da bu tavrı sürdürmeye ve geliştirmeye devam edebilmektedir. Sosyal ilişkilerinde, duygusal yapısında, özgüven düzeyinde ve ikili ilişkilerinde bu eksikliği yaşamaya devam edebilmektedir.

İlerleyen yaşamda eksiklik yaşadığı bu durumdan dolayı ise de kendini değerli ve sevgiye layık olmadığını düşünen bireyler karşı taraftan ya da ikili ilişkilerinde güzel bir söz, olumlu bir ifade ve alınan iltifatlara gerçekçi yaklaşamamaktadır. Ya da bu ifadelerin karşısında hissetmesi gereken sağlıklı duygu ve düşünceleri hissedememektedir. İnandırıcı ve gerçekçi bulunmayan bu sözlerle kandırıldığını hatta karşı tarafın yalan söylediği inancını taşımaktadır. Kendine karşı nefret gibi duyguları besleyen kişiler alay edildiklerini bile düşünmektedirler.

Özgüven anlamında da eksiklik hisseden bu kişiler kendilerini suçlu hissetme potansiyellerinin yüksek olması sebebiyle daha alçakgönüllü, daha itaatkâr ve daha çok özür dileyen taraf olabilmektedir. Sergilenen bu tavrın amacı ise onaylanma ihtiyacı ve bir şekilde eksiklik hissedilen sevgi ve değer görme gibi alanlarda tatminlik sağlamaktır. İhtiyacını karşılamak isteyen kişi aşırı fedakârlıklar sonucu öz saygısını ve değerini düşürebilmektedir.

Yaşanılan bu durumlar ve olaylar çerçevesince kendisine, olaylara, diğer kişilere ve geçmişe yönelik agresif reaksiyonlar gösterebilmektedir. Fiziksel olmasa bile öfke hissinin varlığından söz edebiliriz. İçerisine girmiş olduğu yoğun duygu ve düşünceler zaman zaman agresif bir yapıya bürünmesini sağlamaktadır.

Peki, bakıldığında bu durum hep bu şekilde mi ilerlemektedir? Ya da bu durumun olmasını nasıl engelleyebiliriz?

-Öncelikle Richard Matheson’ın “Travma, ölüm değil yaşamın yol açtığı bir şeydir. Bir insan farkında bile olmadan ölebilir. Doğum, anlama travmasına işaret eder.” sözüyle aktarmak isterim. Farkında olmak ve biliyor olmak en önemli kısımlardan biridir. Eğer hissedilen ve

varlığı kesin olan bir travmanın etkisini azaltmayı veya baş edilebilir düzeye ulaştırmak istiyorsak profesyonel bir destek alabiliriz. Ancak belirli bir etkide travmanın oluşumunu engellemek veya daha az etki edilmesini sağlamak gibi bir amacımız var ise bazı sağlıklı davranışlarda ve tutumlarda bulunabiliriz. Bunlar çocukların sevgi ve değer eksikliği anlamında yaşadığı travmalar için ise; çocuklarımız ile olan iletişimimizi sağlıklı sınırlar içerisinde canlı tutmak, güven hissini aşılamaya çalışmak, sevgi ve değer hissini hem davranışsal hem de sözel şekilde hissettirmeye çalışmak, duygu ve düşüncelerini önemseyerek öğrenmeye çalışmak, çocuklarla olan zamanı en sağlıklı ve en kaliteli olacak şekilde değerlendirmek gibi tavır ve davranışlarla daha az etki edici şekilde yaşamasını sağlamış oluruz.

Unutmamalıyız ki ne kadar istemesek de ne kadar önlem de alsak bazı olayların, durumların ve travmaların gerçekleşmesine engel olamayabiliriz. Önemli olan kısım ise farkında olmaya çalışmak ve çözüme yönelik tutum sergilemektir.