Kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan, içimize enerji veren, bizi harekete geçiren, içimizi açan yeşillik… İlkbaharın gelmesiyle doğa yeşerdi, ağaçlar yaprak açtı, papatyalar etrafı süsledi… Havalar ısındı…

Yeşil bana hep huzuru, sükûneti çağrıştırır. Bir canlılık belirtisi; bir yerde ‘Ben hayattayım, tekrar doğaya döndüm’ gibi…

Biz insanlar olarak doğayı kirletmesek, her şey kendi döngüsüyle ortaya çıkıyor ama doğaya bıraktığımız atıklar toprağa, suya, bitkilere hep zarar veriyor.

Yeşile bakıyoruz lakin hep gözümüze -en basitinden- bir poşet, bir pet şişe ilişiyor. İnsanoğlu işte… Bir şekilde hep kendi kendine zarar veriyor. Çok zor olmamalı kullandığımız atıkları bir çöpe atmak. Bu doğa bizim için var olmuş… Faydalanırken çok iyi ama koruyup kollamaya gelince maalesef işler değişiyor. Oysaki bu konuda herkesin farkındalığı var olmaması mümkün değil.

Geçen hafta kuraklıktan bahsetmiştik… Güzelim doğamıza zarar veriyoruz; bazen bilerek, bazen de istemeden. Hiçbir şey doğal üretilmediği için tarımda bilinçsiz ilaçlama çok fazla. Fazladan atılan her damla ilaç toprağa karışıyor. Sonuç, toprak kirleniyor. Üretilen ürünlerden, doğaya karışan atıklardan, sonrasında biz kendimizi zehirliyoruz. Doğa bizden ne alıyorsa, sonrasında bunu bir şekilde bize geri döndürüyor. Biraz daha bilinçli olsak, her şey çok daha farklı olabilir.

Sularımız, toprağımız yenilenebilir enerji değil, o nedenle ne kadar temiz tutarsak o kadar iyi. Evet, biz bir şekilde hayatımızı devam ettiriyoruz ama gelecek kuşaklar ne olacak, onlara ne bırakacağız? Bir enkaz bırakmak ne kadar acı değil mi?

Biz ilkokuldayken Sosyal Bilgiler dersinde hep ‘Türkiye tarım ülkesi, kendi kendine yetebilen, dışarıdan alım yapmayan’ olarak bahsederdi öğretmenlerimiz. Biz bu şekilde öğrenmiştik. Şimdi ne yazık ki geldiğimiz durum herkesin malumu. Tekrar tekrar anlatmaya gerek yok.

Tarım arazileri yok edildi. Çarpık kentleşmeler nedeniyle her taraf binalarla dolu. Çocuklarımız bırakın yeşili, toprağa bile hasret durumda. Enerjimizi atacağımız bir alan kalmadı. Toprağa değmek, dokunmak iyi gelirdi bize… Çocukken oyun hamurlarımız yoktu bizim mesela, az toprak, biraz su al sana mis gibi çamur. Ne yaparsan yap, ne şekil verirsen ver en doğalından, güzel günlerdi. Şimdiki neslin bu imkanı yok, olanlar da az bir kesim. Çocuklar ne yapsın?

Her şeyi kirletiyoruz. Havamızı, suyumuzu, toprağımızı. Bu da bize hastalık, yorgunluk ve daha bir sürü olumsuz şekilde geri dönüyor.

Çocuklarda alerjik hastalıklar ne kadar fazla değil mi? Doğanın dengesi bozuldukça bizim de dengemiz bozuluyor. Sonuç itibariyle biz, doğaya ettiğimizi çekiyoruz.