Abartmıyorum.

Evimize güneş girmeden

Gazete girerdi.

Sabah, sabah

Bakkala ekmek almaya gönderildiğimizde,

“Oğlum gazete almayı unutma" diye uyarılırdık.

Sabah, mide kahvaltısından önce

Beyin kahvaltısı yapardık!

Gazetenin kokusu, bizim için.

Fırından yeni çıkmış, ekmek kokusuyla eş değerdeydi.

Salt midemiz aç değildi, beynimiz de açtı.

Yerel de,

Ulusal da Dünya da neler olmuş?

Diye merak eder, okurduk.

Bilirdik ki, mide açlığı

Yiyecek içecekler ile bastırılırken

Beynin açlığı,  ancak gazete, kitap, dergi bilgileriyle giderilir.

Mide açlığının kontrolü bizdeydi.

“Az ama sık yerdik”

Aynı eylemi beynimize yapamazdık,

Az oku! Olmazdı.

“Çok oku, sürekli oku” şiarımız oldu.

Ne yalan söyleyeyim?

Okuma alışkanlığını, gazete okumakla kazandık.

10 Ocak çalışan gazeteciler gününde

Manisa İl beyinin verdiği

Sabah kahvaltısına konuk olduk.

Katılanlara şöyle bir baktım.

Geçmiş yılları gözümün önüne geldi.

İlk kez bu kadar azınlıkta kaldığımızı fark ettim.

Her Ocak ayının onuncu gününe

Kapanan gazeteler ile

İşsiz kalan gazeteciler damga vuruyor…

Birkaç yıla kalmaz.

Günümüzün adı

Çalışmayan gazeteciler gününe dönüşecek!

Gazete olmayınca, gazeteci de olmayacaktır!

Yerel, ulusal yazılı ve görsel basına bir bakın.

Kapanan, kapanana.

Daha düne kadar iktidarın yüzünde güneş açtıran,

Ekonominin şahlandığını, ülkenin uçtuğunu söyleyen

Güneş gazetesi ile star gazetesi sayfalarını kapattı.

Kağıt,

Mürekkep,

Personel

Satış trajların düşmesi,

Araç, gereç,

Kira giderleri

Gazetelerin ölüm nedenleri oldu.

Yavaş yavaş ölüyor mürekkep kokulu basın.

Ölüme direnen gazeteciler ve gazeteler var.

Onlar biliyor ki,

Gazete dergi kitap girmeyen eve

Karanlık girer!

Bu gün tv kanallarının birinde,

Fransa da ki gösterilerde gözünü,

Yitiren bir muhabir gazeteciyi dinledim.

“Mesleğime devam edeceğim” diyordu.

Tek göz, tek kulak, tek kol, tek bacakla.

Tek geçerim seni, senin gibilerini bu hayatta!

Sizler bizlere pusulasınız.

Yönümüzü sen ve senin gibilerle buluyoruz.

Nasıl soyuluyoruz?

Nasıl kandırılıyoruz?

Nasıl körleştirilip, sağırlaştırılıyoruz?

Onların kaybettikleri uzuvları ile duyup, görüyor

Hakikate, gerçeğe yürüyoruz.

Onların candan, bedenden verilişlerine karşılık;

Acı ama gerçek.

Her 10 Ocak, çalışan gazeteciler günü,

Gazeteci, Ocaklarının söndüğü gün oluyor.