Manisa… Lidya’nın zengin topraklarından Osmanlı saraylarına, Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar tarih boyunca yaşamla, bereketle ve hikâyelerle dolu bir kent.
Ama bugün bu kentte haritalardan silinmiş, sessizliğe gömülmüş köyler var. Bazıları adeta birer hayalet köy; taş yığınları ve hafızalarda kalan isimleri dışında geriye hiçbir şey bırakmadı.
Artık var olmayan birçok köyün ardında acı bir neden yatıyor: Salgın hastalıklar… Gelin sizlerle tarihe karışan köylerin hikayesine yakından bakalım!

Araştırma ortaya çıkardı: 219 köyden 142’si artık yok!
Yapılan kapsamlı bir araştırmaya göre, 16. yüzyılın sonlarında Osmanlı arşivlerinde kayıtlı olan 219 Manisa köyünden günümüze yalnızca 77’si ulaşabildi. Yani köylerin yaklaşık yüzde 65’i zaman içinde tamamen ortadan kayboldu.
Arşiv belgeleri, arazi çalışmaları ve sözlü tarih verileri birlikte değerlendirildiğinde, bu köylerin kaybolmasında veba ve sıtma gibi salgın hastalıkların belirleyici bir etken olduğu tespit edildi.
Salgınlar yön verdi
Sağlık imkanlarının son derece kısıtlı olduğu o dönemlerde, salgın hastalıklar sadece can kaybına değil, köylerin terk edilmesine de yol açtı. Manisa Ovası’nda sıtma, dağlık kesimlerde ise özellikle Yuntdağı ve Spil Dağı çevresinde veba vakalarının yaygın olduğu belirlendi.
Bu hastalıklar köyleri yaşanmaz hale getirirken, insanlar ya daha sağlıklı bölgelere göç etti ya da köyler zamanla tamamen ıssızlaştı.

Halk hafızasında izleri hâlâ duruyor
Bugün Manisa’nın bazı bölgelerinde, eskiden var olduğu bilinen ama artık yerinde yalnızca birkaç taş kalmış köylerin adları, halk arasında hâlâ anılıyor.
Arazi çalışmalarında yöre sakinlerinin anlattığı hikâyelerde, “hastalık yüzünden terk edilen/kaybolan köyler” ifadesi sıkça geçiyor. Bu anlatılar, salgınların yerleşim düzenine olan etkisini canlı tutuyor.
Bugün Manisa’nın bazı köylerinde artık sadece taş yığınları ve hafızalarda kalan isimler var. Araştırmalar, tarih boyunca salgın hastalıkların tarihi nasıl derinden etkilediğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Salgınlar, sadece bireyleri değil, toplumları, yerleşimleri ve coğrafi düzeni de dönüştürerek, Manisa’nın tarihine kalıcı izler bırakmış durumda!






