Ülkemiz zor bir süreçten geçiyor. Resmen ülkemizin bütünlüğünü korumak için savaş halindeyiz. Suriye sınırımızı güvence altına almak için şanlı ordumuz mücadele ediyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ismi gibi devletin yanında bir politika uyguluyor. Zaman iç siyaset yapma zamanı değil. Ama hala ülkenin içinde bulunduğu durumu fark edemeyen toplum ve siyasetçiler var. MHP Genel Başkanı Bahçeli daha iki-üç gün önce ülkenin durumunu özetleyen demeci verdi. Suriye'de yapılan operasyonu destekliyor. Orada alınması gereken sonuçlar üzerinde konuşuyor. Hepsi doğru. Yalnız MHP Grup Başkanı Erkan Akçay ise "Suriyeliler vatanı için savaşsın" diyor. Zaten orada ortak bir mücadele veriliyor. Erkan Akçay'ın ne demek istediğini anlayamadım. Genel başkanının demecini iyi okuması lazım. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Şu anda yapılan yanlışlar varsa onun üzerinden siyaret yapma zamanı değil. Sabah Gazetesi'nde Mehmet Barlas'la, Milliyet Gazetesi'nde Adil Gür'ün iki ayrı kulvarda yaptığı tespitler durumumuzu ortaya koyuyor. Her iki değerlendirmelerini köşeme aktarıyorum.



CUMHURBAŞKANI NEDEN ‘MİLLİ SEFERBERLİK' DİYOR?

Cumhurbaşkanı önceki gün DEİK toplantısında, işadamlarına neden ‘milli seferberlik' çağrısı yaptığını anlattı. Cumhurbaşkanı, neden ısrarla milli seferberlikten bahsediyor, bunu anlayabilmek için dün Milliyet gazetesinde yayınlanan araştırma verilerine bakmak lazım. Her iki kişiden biri ‘son dönemlerde satın almayı düşündüğüm halde, satın alma kararını ertelediğim bir ürün var' diyor. Ev, arsa, otomobil, beyaz eşya, kahverengi eşya, mobilya, cep telefonu vs. İç piyasalardaki durgunluğun, keyifsizliğin en önemli nedenlerinden biri bu. Vatandaş satın alma kararını ertelediği için ticarette hareketlilik yok. Vatandaşı tedirgin eden canlı bomba eylemleri, devamında 15 Temmuz darbe girişimi, son dönemlerde ise döviz piyasalarına müdahale ile Türkiye'yi dize getirme çabaları… Vatandaş dövizdeki hareketlenmenin dış kaynaklı olduğunu düşünüyor, öyle düşünüyor ki bir kriz beklentisi ile döviz büfelerinin önüne koşmuyor. Hatta aksine ‘param olsa, ev, arsa, otomobil, altın gibi yatırım araçlarını tercih ederim' diyor. İşte Cumhurbaşkanı'nın çağrısı tam da bu noktada devreye giriyor. İşadamlarına ‘yatırım yapın' diyor, vatandaşa ‘tedirgin olmayın, ülkenize güvenin, normal yaşantınıza devam edin' mesajı veriyor.

Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde seçmen davranışını ağırlıklı olarak belirleyen hep ekonomi, ekonomi diyoruz. Örneğin; 2008 - 2009 yıllarındaki küresel kriz nedeniyle Ak Parti 2009 seçimlerinde yüzde 38'lere geriledi. Hem de seçimden kısa bir süre önce Davos'taki ‘One Minute' çıkışına rağmen. Vatandaş krizin etkilerini hissetti, tercihini bir miktar değiştirdi. Şimdi de ekonomideki sorunlar nedeniyle seçmen davranışı değişir mi diye bir beklenti içinde olanlar var. Ancak altını çizerek şunu söylemek mümkün ki, son dönemde seçmen davranışında hiçbir şey değişmiyor. Vatandaşta farklı bir ruh hali gözlemleniyor. 15 Temmuz'a kadar yapılan araştırmalarda, "Türkiye'nin çözülmesi gereken en önemli sorunları nelerdir?" sorusuna, terörle birlikte işsizlik vesaire gibi gündelik sorunlara dair cevaplar yüksek oranda veriliyordu. İlginçtir, 15 Temmuz'dan sonra işsizliğe, gündelik yaşamın getirdiği sıkıntılara dair cevaplar azaldı. Terör, darbe girişimi, FETÖ gibi cevaplar çok yüksek oranlarda söylenmeye başlandı. Vatandaş ekonomik olarak çok mu rahat, işler çok mu yolunda, elbette ki hayır.

Vatandaş, ülkenin bekasını kendi problemlerinin önüne koymaya başladı. Zor bir süreçten geçtiğinin farkında, ancak karamsar değil, gelecek konusunda da umutlu. El ele verilirse sorunların üstesinden gelinebileceğine inanıyor. Her şey güllük gülistanlık, her şey çok yolunda, çok iyi mükemmel idare ediliyoruz demiyor, ama öncelikle bu ülkenin bir beka sorununun olduğuna inanıyor. Kaybederse, sadece ülkeyi siyaseten yönetenlerin kaybetmeyeceğini, kendisinin de kaybedeceğinin farkında. Bu nedenle bu günlerde farklı siyasi düşünceleri, farklı kimlikleri bir süreliğine, bir kenara koyma zamanı olduğunu söylüyor. El ele verilirse, aşılamayacak hiçbir zorluğun olmadığını biliyor. Çünkü, bugüne kadar atlattığı badirelerle, yaşayarak öğrendi.

Sokaktaki vatandaşın düşüncelerine katılmamak mümkün değil. Unutmayalım ki aynı geminin içindeyiz, gemi su alırsa hep beraber batarız. Sağ salim güvenli limana gemiyi demirledikten sonra, siyaseten hesaplaşmak herkesin en doğal hakkı. Sadece ekonomik sorunlarla uğraşmıyoruz, içeride ve dışarıda ülkemiz çok ciddi mücadeleler yürütüyor. Bugünler siyasi hesapları bir süreliğine kenara bırakma, topyekûn milli bir seferberlik zamanı. Farklı renklerimizi bir kenara bırakarak, bir olursak, vatandaş da ekonomik tedirginliğini kısa sürede üzerinden atar. Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için böyle davranmak boynumuzun borcu… ADİL GÜR


TÜRKİYE'Yİ MUTSUZ EDEN HER DURUMDA KUYRUKLARINI SALLAYANLAR VAR

Çok bilinen fıkrayı unutanlar için yeniden yazayım...
Adam odaya girince karşılaştığı manzaraya şaşırmış. Bir masanın çevresinde üç kişi ve bir köpek poker oynamaktaymışlar. Adam "Köpek poker oynayabiliyor mu" diye sormuş... Oyunculardan biri "Oynayabiliyor ama çok kötü oynuyor. Çünkü eline iyi kâğıt gelince kuyruğunu sallayıp belli ediyor" diye cevap vermiş.

KUYRUK SALLAYANLAR
Türkiye'de üzülecek bir şey oldu mu, bir kentte bomba patladı mı, dost sanılan bir ülke Türkiye'nin çıkarlarına aykırı bir şey yaptı mı, Türk askerlerine teröristler zayiat verdirdi mi, birileri kuyruklarını sallayıp hemen mutluluklarını belli ediyorlar. Bu açıdan özellikle sosyal medya çok verimli bir alan... Kaçağı, göçeği hemen mesajlar atıp, ne mal olduklarını açığa koyuyorlar.

DOĞAL DAVRANIŞLAR
Terör olaylarına karışıp yurtdışına kaçanların ya da FETÖ tarafından çocuk yaşta beyinleri yıkanıp haşhaşi olanların bu tür davranışlarla ne mal olduklarını açığa vurmaları doğal karşılanabilir. Neticede onların saadeti Türkiye'nin felaketi anlamına geliyor artık. Kandil ya da Pensilvanya için iyi olan her şey, Türkiye için istenmeyen durumları ifade ediyor.

BİR ANDA DEĞİŞTİLER
Anlaşılması zor olan durum Gezi kalkışmasına kadar her türlü hainliğin ve sapkınlığın karşısında olanların, o sabah bir anda saf değiştirip felaketler karşısında mutlulukla kuyruk sallayanların safına geçmeleridir. Bu garipliğin zirveye vurduğu 15 Temmuz darbe girişiminin başarıya ulaşmamasının, söz konusu kesimleri ve kişileri olduğu kadar CIA uzmanlarını da ne kadar mutsuz ettiğini, çok iyi öğrendik.
Ama o deyişte olduğu gibi it ürüyecek ve kervan yürüyecektir. MEHMET BARLAS