Manisaspor'un ilk yarıda hali ortadaydı. Topladığı puanlarla TFF 1. liginde düşmeye namzet takımlar arasındaydı. Devre arasında mucizeler yaratılarak transfer yasağı kaldırıldı. Bir baktık kaliteli futbolcular transfer edilmeye başlandı. Ne oluyor demeden ikinci yarı başladı. Elazığ deplasmanından 1 puan getirdi. Maçı izledim. Takımın oyun şeklinin değiştiğini görür gibi oldum. Haftalardır yenilmeyen Ümraniye'yi sahasında hiçbirimizin beklemediği bir skor olan 5-1'le 3 puanı aldı. Bu maçı da izledim. Gökhan Sazdağ, Bahattin, İsmail, Ufuk, Erman, kaleci İsmail ve diğerleri Manisaspor'a bir kimlik kazandırmış. Mücadele gücü artmış. Manisaspor takım oyunu oynuyor. Bu noktaya gelinmesinde herkesin katkısı olduğu muhakkak. En büyük pay teknik direktor Sait Karafırtınalar olduğunu görebiliyorsunuz. Benim çıktığım Söğütaltı Kahvesi'ne gelenlerin çoğu siyaset ve futbol profesörü sanıyorlar kendilerini. Hemen hemen hergün bir yarım saatim onların arasında geçiyor. Yaşar Yelken'le Hasan Çoksöyler'le ve diğerleri ile yaptığım sohbetlerin başında Manisaspor geliyor. Kupa maçları araya girince Eskişehir deplasmanı bir hafta sonra oynanacaktı. Eskişehir'in kadrosu ve liderliğe oynaması gücünün ne olduğunu belli ediyordu. Yaşar'la Tevfik Aslaner'le biraraya geldiğimizde "İyi bir hakem ve hatasız oynarsak Manisaspor'da Denizli gibi Eskişehir'e şok mağlubiyet yaşatabilir" diyordum. Çünkü hoca Sait Karafırtınalar sıkıntılar içindeki Manisaspor'a futbol oynatmayı ve nasıl kazanılırı öğretmiş, talebelerine de güven vermiş. Geçen hafta da Manisaspor kamu oyunda Eskişehir'in üstün bariz üstünlüğüne rağmen "Bu Manisaspor Eskişehir'den puan alır" havası hakimdi. Oğlum diye söylemiyorum Gökhan, Manisaspor'u adım adım izlediği için maç öncesi köşesinde Manisaspor'un kazanacağına inanarak yazar hale gelmişti. Bu maç Manisaspor'un kader maçı havasına bürünmüştü. Hem de Eskişehir karşısında bir anda Manisa gündemine böyle yansıyınca bu maçı izlemek benim için farz olmuştu. Cumartesi maç saatini dört gözle bekler hale geldim. Eskişehir'in yeni stadında takımlar sahaya çıkarken tribünlerin doluluğunu, seyirciyi görünce Es-Es'lerin eski şaşalı günleri aklıma geldi. O zamanın birinci liginde amigo Orhan tribünlerde yeni bir ekol getirmiş, bütün takımlara örnek olacak bir tertemiz tezahürat yapan taraftar topluluğu oluşturmuştu. Manisaspor maçında da onu gördüm. 20 bine yakın seyirci bandosu ile takımlarını coşturmak için elinden geleni yapıyordu. Bu atmosferde oynamak yürek isterdi. Ancak maçın hakemi Volkan Bayarslan'ı görünce yüreğime su serpildi. Deplasmanda konuk takım için bulunmayan hint kumaşıydı. Hiçbir etki altında kalmaz, maçı yönetir. Manisaspor'da ferdi hatalar yapmaz oyununu oynayabilirse kazanmaması için bir neden olamaz diyordum. Ama futbol öyle bir oyun ki ne zaman başına ne geleceğini kestiremezsin. Bir de rakip Eskişehir. Maç başlamıştı. Eskişehir, Denizli maçında oynadığı gibi oynanıyordu. Manisaspor'dan ürkmüş gibi temkinli oynuyordu. İçimden ilk 30 dakikayı atlatmak geçiyordu. Başta hakem ve Manisaspor hatasız oynamaya çalışıyordu. Eskişehir baskılı oynuyor gibi görünse de başta kaleci İsmail, defans ve orta saha hatasız oynamaya özen gösterirken Gökhan, Bahattin ve İsmail de tilki kurnazlığı ile Eskişehir kalesine bakıyordu. Gole kadar Eskişehir kalesine 2 net gol pozisyonunu değerlendiremeyince kahroldum. Futbolda aklıma atamayana atarlar tekerlemesi gelirken, ilk yarının sonlarında Manisaspor'un akıl dolu vuruşu ile 1-0 öne geçtiğini görünce heyecanlandım. Devrenin böyle kapanması için dua etmeye başladım. Öyle böyle bitti. Koskoca bir 45 dakika daha vardı. Tek güvencem hakem ve Manisaspor'un oyunuydu. Allah var Volkan Bayarslan ne seyirciden ne de Eskişehir'in koşan futbolcularından etkilenmedi. Gördüğünü çaldı. Manisaspor'un ezilmesine imkan vermedi. Manisaspor bu yarıda da yüreğini ortaya koyan futbolcuları ile bir futbol oynuyor. Sanki şampiyonluğa oynayan takımın Eskişehir değil onu sanırsınız. Oyunun başında İsmail'in iki golü de gelince sevinçten kalbim küt küt atmaya başladı. Sonra Bahattin, İsmail, Bilal Sebahi arka arkaya golleri geldi. İnanılacak gibi değil. Manisa seyircisi tribünde sevinçten ne yapacağını bilemez hale gelmişti. Ben hayatımda son zamanlarda böyle heyecanla seyrettiğim bir maça rastlamıyorum. Galatasaray'ın maçlarında bile. Rüyamda görsem inanılmayacak bir zafere imza atıyordu Manisaspor. Allah yardım da etti. Rakipleri Elazığ, Bandırma ve Samsunspor'da mağlup oluyorlardı. Maç sonrası ne telefonlar geldi bilemezsiniz. Sümer Oral bile muhteşem galibiyeti soruyordu. Gerçekten inanılması zor bir zafer. Mimarlarını kutluyorum.