Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Adala beldesi, yüzeyde sessiz ve sakin bir yerleşim gibi görünse de, derinlerde binlerce yıllık bir hikâye barındırıyor. Bu hikâyenin merkezinde ise bir doğa olayıyla baş etmeye çalışan bir toplum, bir dua ve bir duruş var.

Bir Doğa Harikası: Adala!

Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde, Gediz Nehri’nin iki yakasına kurulmuş olan Adala beldesi, tarihi ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor. Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı bu şirin yerleşim yeri, binlerce yıllık geçmişiyle Anadolu’nun en eski köylerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Turgutlu’da özel gereksinimli öğrenciler için anlamlı etkinlik
Turgutlu’da özel gereksinimli öğrenciler için anlamlı etkinlik
İçeriği Görüntüle

Adala, volkanik taşlar üzerinde yükselen bir yerleşim yeri olarak Türkiye’nin önemli jeolojik yapılarından birine ev sahipliği yapıyor. Bölgede 15 kilometre genişliğinde ve 50 kilometre uzunluğunda bir alana yayılmış 68 civarında genç volkan konisi bulunuyor. Bu konilerin yükseklikleri 150-200 metreye kadar çıkabiliyor ve bölgenin doğal dokusunu şekillendiriyor.

Gediz Nehri’nin bereketiyle yeşeren Adala, Demirköprü Barajı’ndan aldığı suyla Ege Bölgesi’nin su ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılıyor. Bölgedeki mavi ve yeşilin muhteşem uyumu, çevresini saran dağlar ve tepelerle birlikte ortaya eşsiz bir doğa manzarası çıkarıyor.

Adala Efsanesi: “Satetkitala” Yani “Dur ya Zavallı!”

Adala’nın kuruluşuna dair anlatılan en dikkat çekici hikâye, aslında doğayla insanın iç içe geçtiği, mistik bir anı saklıyor. Binlerce yıl önce, bölgede aktif bir yanardağ vardı ve günlerce süren lav akıntıları, vadi boyunca ilerleyip yerleşim alanına doğru yaklaştı. Halk, çaresizce yaklaşan bu doğal tehditle karşı karşıyaydı. Silahları yetersiz kalınca, son umut olarak din adamlarına başvurdular.

O dönem Satala diye anılan bu beldenin din adamları, sadece fiziksel değil ruhani bir mücadeleye giriştiler. Gözlerini kapatıp, tanrılarına sığındılar. Yüksek sesle, içtenlikle lavlara seslendiler; “Satetkitala” — yani “Dur ya Zavallı!” Burası bir yalvarış, bir isyan, doğaya karşı verilen bir meydan okuma anıydı.

Ve ilginçtir ki, lavların akışı gerçekten de o anda durdu. Bu sessizlik, sadece lavların değil, o anın taşıdığı inancın da bir yansımasıydı. O zamandan beri, Adala’nın adı, bu efsanevi “dur” emrinden izler taşıdı.

Bugün, o eski lavların üstünde yükselen bu belde, doğanın insana boyun eğdiği değil, birlikte var olduğu bir yer olarak karşımıza çıkıyor.

Adala Kanyonu: Doğa Tutkunlarının Cenneti

Gediz Ovası, Marmara Gölü ve Strabon’un “Yanık Ülke” olarak adlandırdığı jeoparkın tam ortasında yer alan Adala Kanyonu, volkanik lavların oluşturduğu benzersiz yapısı ve doğal güzelliğiyle öne çıkıyor. Kanyon, doğa yürüyüşü ve kamp yapmak isteyenlerin uğrak noktası. Yemyeşil doğası ve sönmüş lavların arasında uzanan kanyon, hem macera arayanlara hem de doğayla baş başa kalmak isteyenlere hitap ediyor.

Kaynak: Haber merkezi