Prof. Dr. Ali Uğur Ural, anamnezin (hastanın öyküsü) büyük önem taşıdığını belirtti.

Ural, "Kanamanın tipi, hangi yörede olduğu, ne kadar süredir devam ettiği ve hastanın kullandığı ilaçların bilinmesi önem arz ediyor. Düşük dozda alınmış olabilecek asetilsalisilik asit içeren ilaçlar, pıhtılaşmayı engelleyici bazı ilaçlar ve bazı antibiyotikler kanamaya neden olabilir. Bunun yanında hastanın yakın zamanda geçirmiş olduğu herhangi bir cerrahi operasyon, sünnet ve diş çekimi sonrasında ortaya çıkan kanamalar ya da kadın hastalarda regl dönemlerinde beklenenin üzerinde kanama olması da bir kanama bozukluğuna da işaret edebilir. Ayrıca bazı sistemik hastalıklar, hematolojik kanserler, solid kanserler veya hastanın sirozunun olması, karaciğerle ilgili olarak birtakım bozukluklar da kanama bozuklukları olarak karşımıza çıkabilir" dedi.

Ural, çocukluk çağında, özellikle yeni yürüme aşamasında darbe ve travmaya bağlı olarak kalça, diz, ayak bileği, omuz veya el bileklerinde şişliklere ve kanama bozukluklarına tanı konulmadığı takdirde eklem bozukluklarının ortaya çıkabileceğine dikkati çekti.

"KANAMALARIN ÖNEMSENMESİ GEREKİYOR"

Fark edilmediği takdirde erkek çocuklarda cerrahi bir işlem veya sünnet sonrası kanamanın önüne geçilemeyip, hastanın kaybedilmesine kadar ilerleyen bir süreç ile karşılaşılabileceğini belirten Ural, "Bu nedenle anne babaların, darbe ve travma ardından oluşan şişlikleri ve kanamaları önemsemesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Ural, hemofilinin özellikle kanın sıvı kısmı olan plazmasındaki bazı faktör eksikliklerinden kaynaklandığını ve eksik faktörlerin yerine konularak normal bir yaşantı sürülebileceğini belirtti.

Ural, "Tedavide, sağlıklı bireylerden elde edilen plazmanın eksik faktörleri karşılamak üzere yerine konulmasına, yine sağlam kişilerin plazmasından elde edilmiş faktör konsantrelerinin teminine ya da bazı gen teknolojileriyle üretilmiş faktör VIII veya faktör IX’un hemofilili kişilere verilmesine başvurulabiliyor." açıklamasında bulundu. AA

Editör: Nuray Bozkurt