Bugünkü çocuklar çikolatasız yapamıyor. Oysa biz beyaz yakalı siyah önlüklerimizin cebine üzümü doldurup, okul kooperatifinden aldığımız leblebi tozuyla karıştırıp tüketen bir nesiliz. Manisa'da kendi bağımız yoktu ama konu komşu, babamın müvekkilleri bizi mevsimi geldi mi hiç üzümsüz bırakmazdı. Kelter, kelter yaş üzümler, torba, torba çekirdeksiz kuru üzümler hiç eksik olmazdı evimizde.
Bağcılık doğup büyüdüğümüz, yetiştiğimiz toprakların sadece gelir kapısı değil bir kültürüydü adeta. Tatillerde Demirci'ye gidip dedemin bağında yayla üzümünü, yaprağını, şifalı otları toplamak ayrı bir zevkti benim için. Ateş yakıp üzerinden atlamak, karşı yamaçlarda yanan bağ ateşini gözlemek, havaryooo diye yankılanan sesleri dinlemek de ayrı bir keyif verirdi.
Siyasette de meslek hayatında da üzümden hiç kopmadım. Hiç unutmam! Demirel yasaklı ama yasakları delmişiz, meydanlara inmişiz, akşamın bir saatinde Alaşehir'de oldukça büyük bir kıraathanedeyiz, salon zıngazıng dolu, kapı önü, sokaklar her yer insan kaynıyor. Demirel kürsüde bıraktığı Türkiye'de kaç kilo üzüme karşılık bir bidon mazot alınırken o gün ne kadar üzüm satması gerektiğini, bir traktörün kaç ton üzüme denk geldiğini anlatıyor. Üzümcü perişan vaziyette, halk burnundan soluyor. Demirel anlattıkça coşuyorlar "kurtar bizi baba" nidaları Alaşehir semalarını çınlatıyor. Üzüme verilen fiyat o günün fiyatıyla 60-70 sent ediyor. Halk bağırıyor "1 dolar isteriz" diye. O gün anladım ki 1 dolar üretici için psikolojik fiyattır, o sınırın altına düşersen isyan başlar. Nitekim 1991'de iktidara geldik, Sümer Oral Maliye bakanı Manisa'yı geziyor, beni de davet etti birlikte ilçeleri geziyoruz. TARİŞ üzüme iyi de fiyat vermiş ama kurdaki dalgalanmalar yüzünden ilan edilen fiyat 1 doların üç, beş sent altına düşmüş, Alaşehir'in Yeşilyurt kasabasında üzüm çuvallarını önümüze atıverdiler. O gün için bu gösterinin hem parti içi hem de TARİŞ muhalefetinin tezgahı diye yorumladı bazıları ama birkaç gün içinde de avans fiyatın üzerine zam yapmayı da ihmal etmedi yöneticiler.
TARİŞ genel müdürlüğümde de 1 dolar psikolojik fiyatın üstünde kalmaya hep özen gösterdik. Tonu 1300-1500 dolardan ihracat yaptık, ihracat rakamlarını artırdık, dünya fiyatlarını az da olsa yukarı çektik. Hem ülke döviz kazandı, hem TARİŞ karını artırdı, hem piyasaya denge geldi, hem de üreticinin yüzü güldü. Elbette Hazinenin DFİF den verdiği düşük faizli krediler olmasa bunu yapamazdık. O nedenle hem piyasa dengelerini korumak, hem Devleti hem de üreticiyi korumak adına Devlet, TARİŞ ve ihracatçı uyum içinde çalışmalıdır. Tüccar kendi kasasını düşündüğü kadar üreticiyi de düşünmesi, Devletin ise koruyucu kollayıcı olması lazımdır yoksa bu uyumu sağlamak mümkün değildir.
Sonraki yıllarda başta mazot olmak üzere girdi fiyatları döviz bazında artmasına karşılık üzüm fiyatları da rekolte durumuna göre aynı oranda olmasa da arttı, bir doların çok üstüne bile çıktı. Bu yıl maalesef konuştuğum hiç kimse memnun değil. TARİŞ 8 numara üzüme 3 TL fiyat açıkladı ama duyduğuma göre ortaktan kredi borcu kadar üzüm alıyor piyasaya girmiyormuş. Dolar bugün 3,11 TL'yi gördü yani fiyat psikolojik sınırın altında kaldı üstelik girdi maliyetleri geçmiş yıllara göre misliyle arttığı halde. Sayın Başbakanın çiftçinin mazotunun yarısı bizden sözü bile üzümcüyü kurtarmayacak gibi görünüyor. Üstelik Tüccar 3 TL'nin çok altında 2,3-2,5 TL arasında yani 75-80 sent dolayında alım yapıyormuş.
AKP milletvekillerinin piyasayı rahatlatma adına Tarım Krediyi devreye sokma gayretleri de sonuç getirmemiş. Tarım Kredi öncelikle kredi borcu olanlarım borcuna mahsuben alım yapıyormuş. Diğer yaygın bir iddia ise işletme sahibi AKP'nin önde gelen bazı yerel siyasetçilerinin 2,5 TL dolayında vatandaştan topladıkları üzümü 3 TL dolayında Tarım Krediye devrettikleri yönünde. Oysa Devlet Tarım Krediye verdiği desteği TARİŞ'e verse uzman ellerde daha iyi sonuç alınabilirdi, zira Kanun gereği bu işin ticaretiyle uğraşanlar TARİŞ ortağı olamazlar ve dolayısıyla onlardan ürün de alamazlar. Oysa Tarım Kredinin böyle bir zorunluluğu yok o yüzden bu iddialarda haklılık payı olması da muhtemel. TARİŞ depolarını bedelsiz olarak Tarım Kredinin hizmetine sunuyormuş ayrıca kantar, eksper ve sair desteği de veriyormuş. Bunun TARİŞ'in kendi topuğuna sıkması anlamına geleceği ve üç beş yıla kalmadan TARİŞ'in tümüyle işlevini yitireceği iddiasında olanlar var. Üzümü Manisa'da iyi bilenlerden sevgili dostum Murat Uludemir ise TARİŞ'in baskı altında kaldığını, piyasaya girecek ekonomik güçlerinin olmadığını, geçen yıl TARİŞ'i ve Başkanı Sevgili dostumuz Ali Türker'i çok eleştirdiğini ama bu sene kusuru olmadığını söyledi. Buna rağmen TARİŞ'ten umudunu kesenlerin sayısı hiç de azımsanmayacak boyutta.
Sofralık yaş üzüm de maalesef yürekler acısı. Piyasada tekelleşme, kartelleşme hareketleri almış başını gitmiş, Rusya krizini bahane edilerek 70-80 kuruşa üreticinin mahsulü toplanıyormuş. Zorda kalan üretici ise ürününün küflenme riskine karşı çaresiz buna razı oluyormuş. Oysa biz pazarda da markette de 2,5 TL altında sofralık üzüm görmedik.
Sarıgöl'den bir dostumuz nakletti, şimdilerde Alaşehir, Sarıgöl yöresinde bir tekerleme dilden dile dolaşıyormuş:
Yaş üzümün başında Uçak Ali,
Kuru üzümün başında Türker Ali,
İktidarın başında Bin Ali
Ayvayı yedi çiftçi Ali
Alaşehir, Sarıgöl, Salihli, Saruhanlı gibi Manisa'nın her yöresinden bağcı dostlarımızla üzümde yaşananları konuştuk, hemen hepsi aynı mealde konuşuyor. Dayanma gücü olanlar ambarında üzümünü bekletiyor ama gücü olmayanın hali perişan. Onlar da dertlerini manilere dökmüşler. Eh bu kadar kafiyeli güzel bir maninin ardından bize de kafiyeli bir bitiriş lazım:
Ne olacak bu üzümcünün hali?
Kalın sağlıcakla...