İktidar güç demektir. Güce ulaşmak hiç de kolay değildir, onu korumak ise daha zordur. Güce ulaşmak için, bilimde, kültürde, sanatta ileri gitmek, teknoloji ve yeniliklere açık olmak gerekir. Güç sadece silah, para, doğal zenginliklerle elde edilemez. Bilimden yararlanmayı bilmek ve teknolojiye sahip olabilmek gücü de beraberinde getirir. Zaten bilime, teknolojiye, inovasyon kültürüne sahipsen para, zenginlik, silah ve bilek gücünü elde etmek hiç de zor değildir. Dünya’da yaşayan 1,6 Milyar Müslüman nüfusa karşılık yüzde birinden bile az 14 Milyon Yahudi toplumuna rağmen koskoca İslam dünyasının bir İsrail devletiyle baş edememesi başka nasıl açıklanabilir? 

            Tarihe baktığımızda dönemler itibariyle küresel iktidarları yakalayan toplumlar hep bilimde ileri gitmiş, gününe göre teknolojiler üretmiş, yenilikçi hamleler yapmış olanlardır. Hint Okyanusundan Atlantik’e uzanan bölgede İslam devletlerinin egemenliği, Akdeniz’in bir Türk-İslam gölü haline geldiği dönemler; cebir, geometri, trigonometri gibi ilimleri bulanların, fizik, kimya, gök bilimi, yer bilimi gibi bilimlerde birçok keşif ve icada imza atanların Türk, Fars, Arap gibi İslam alimlerinin olduğu dönemlerdir. Abbasi Halifesi Harun Reşit’in Frank Kralı Şarlman’a hediye ettiği sarkaçlı saat o gün için Avrupa’da bilinmiyordu ve büyük hayret uyandırmıştı. Hristiyanlar Harun Reşit’in Şarlman ile dostluğu sayesinde Kudüs’e gelerek kutsal topraklarını ziyaret edebiliyorlardı. Dahası Newton’un kafasına elma düşmesiyle keşfedildiği söylenen yer çekiminin, Newton’dan yıllar önce yaşamış Müslüman alim Razi tarafından ortaya atıldığını acaba kaç kişi biliyor? Atomun parçalanabileceğini ilk söyleyen bilginin, gökkuşağını ilk izah edenin, dünyanın çevresini ilk ölçen kişinin, alkolün formülünü ve üretim yöntemini ilk bulan kimyagerin ve daha birçok icat ve keşif sahibinin Müslüman olduğunu biliyor muydunuz? 

            Fethettiği İstanbul ile çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet’in bu başarısı bizzat kendi tasarlayıp Macar bir döküm ustasının yardımıyla döktürdüğü devasa toplar sayesinde olmuştur. Bu icat ile yine Müslüman bir bilim adamı tarafından bulunan barut ilk kez böylesine güçlü bir silahta kullanılmıştır. Büyük devlet olmak, cihan imparatorluğu kurmak; bilime değer vermek, inovasyon kültürüne sahip olmak ve yenilikçilik sayesinde olmuştur. 

            Ancak Rönesans ile birlikte roller değişmiştir, batı alemi bilim, teknoloji, inovasyona yönelirken İslam alemi bilimden uzaklaşmaya başlamış, bağnazlığa sürüklenmiştir. Bugün küresel iktidar dengelerinin İslam dünyası aleyhine değişmiş olmasının temel nedeni de budur. 

            Osmanlının çöküşüyle birlikte yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, yenileşmeye, çağdaşlaşmaya doğru hızlı adımlar atmış, bilime, sanata, kültüre, üretime daha fazla önem vermiştir. Bu yenileşme hareketleri Türkiye’de önemli bir transformasyonun gerçekleşmesine neden olmuştur. Ancak Atatürk’ün ölümüyle başlayan süreçte yenileşme hareketleri hız kesmiş, İkinci Dünya Savaşının da etkileriyle statükocu bir idare anlayışı egemen olmuştur. 

            Çok partili siyasi hayata geçildiğinde Demokrat Parti yeni söylemlerle ortaya çıkmış, demokratikleşme, liberalleşme, büyüme ve gelişme, batı dünyasıyla daha fazla bütünleşme, tarımda ve sanayide daha fazla üretim artışı sağlama gibi hedeflere yönelmiştir. Bu sayede üreten kesimlerin, köylünün, işçinin, esnaf ve sanatkarın, küçük sanayicinin gücünü arkasına almıştır. Bürokratik oligarşinin, sivil asker memur kesiminin ve taşrada mütegallibenin gücü CHP’ye yetmemiş ve iktidarını yitirmiştir. 27 mayıs darbesiyle 1950’de yaşanan değişim süreci tersine çevrilmek istense de başarıya ulaşamamış, Adalet Partisinin tek başına iktidar dönemlerinde DP’nin başlattığı kalkınma hamleleri, tarımda mekanizasyon ve üretim artışı, sanayileşme ve büyüme sağlanmıştır. Süleyman Demirel köylünün, çiftçinin, küçük ve orta ölçekli sanayicinin, esnaf ve sanatkarın gücünü hep yanında hissetmiştir. 

            12 Eylül sonrası şekillenen yeni siyaset anlayışında statükoya karşı yenilikçiliği savunan Turgut Özal büyük başarı elde etti. Sermaye piyasaları gelişti, KOBİ kavramı onun döneminde ortaya çıktı, ithal ikamesine dönük sanayileşme yerini ihracata dönük sanayileşmeye bıraktı. Bilişime, teknolojiye önem verdi. Böylelikle merkez sağın gücünden bir miktar oy kaybetse de, finans sektöründen, bilişimcilerden, küresel sanayiden, ihracatçıdan yeni güçler kazandı. 

            2001 krizi sonrası ortaya çıkan tablodan çok iyi yararlanan AKP ve lideri Tayyip Erdoğan da hep yenilikçiliği savunarak hem Turgut Özal sayesinde oluşan yeni seçmen profilini konsolide etti hem de bu gücü muhafazakar seçmenle birleştirerek yeni bir güç oluşturdu.            Bugün Türkiye ne 1923’ün ne 1950’nin ne de 83 ve 2002’nin Türkiye’sidir. 2002’de Anadolu kaplanlarının, küçük sermayenin, esnaf ve sanatkarın gücünü arkasına alan AKP iktidarı döneminde küresel güçlerin, büyük sermayenin gücünü de zaman zaman yanında bulsa da, bugün artık o güç yetmeyecektir. Devir artık teknoloji devridir, bilişim çağıdır, dijital devrim gerçekleşmiştir, insan beyni artık sermayenin gücünü alt edecek düzeye ulaşmıştır. Küresel güç A.B.D parlak beyinleri ülkesine ithal ederek bu gücü koruyabiliyorsa da, Türkiye’de artık beyin gücü yer değiştirmektedir. Anadolu kaplanlarının yerini, teknoloji üretenler, yazılımcılar, bilişimciler, startup firmaları almıştır. Türkiye’nin en büyük dijital oyun üreticilerinden İzmirli ByNoGame Dünyanın en önemli teknoloji yayını Red Herring tarafından Avrupa’nın ilk yüz yenilikçi şirketi arasında gösterilmiştir. İzmir, İstanbul, Ankara gibi merkezlerde daha birçok genç beyinler, Türkiye’de dijital devrimi yerleştirmede büyük mesafe aldılar. Haritayı açıp baktığımızda bu firmaların Türkiye’nin batısında yoğunlaştığını görüyoruz. Yani Konya, Kayseri, Yozgat gibi AKP’nin kalelerinde ve daha doğusunda neredeyse hiç yoklar. Bir başka deyişle Anadolu kaplanları ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, teknoloji firmaları güçlerine güç katıyorlar, cirolarını yüze, beş yüze, bine katlıyorlar, yani güç el değiştiriyor. Bugün dünyanın en güçlü kişisi bir bankacı, petrolcü ya da inşaatçı, emlakçı değil, Amazon.com un sahibi Jef Bezos. Birkaç yıl öncesine kadar da Bill Gates idi. 

            Peki, Türkiye’nin yükselen bu yeni gücünü kim arkasına alacak ve iktidara talip olacaktır? AKP başlangıçtaki yenilikçi ruhunu kaybetmiş, iktidarını koruyabilmek adına statükoya teslim olmuştur. Hele Bahçeliyle ittifaka girmesi bunu daha da pekiştirmiştir. CHP Kılıçdaroğlu ile biraz olsun yenilikçi bir görünüme girdiyse de oldum olası statükodan vazgeçmeyen bir geleneğe sahiptir. Şimdilik İyi Parti, A.B.D’den, Google’dan ithal ederek kadrosuna kattığı genç beyinlerle bu kesime göz kırpmaktadır. Ancak çoğunluğu Gezi ruhuna sahip bu beyinler, İyi Parti kadrolarında ağırlığını hissettiren, dokuz ışıklı, dokuz tuğlu, sarkık bıyıklı, beyaz çoraplı kadrolarla nasıl bağdaşacaklardır? 

            Kısacası İyi Parti’nin aldığı mesafeye rağmen henüz, yenilikçilerin, yükselen yeni gücün meyledeceği bir alternatif çıkmamıştır. Siyasi yelpazede halen boşluk vardır. 1946’dan beri hep yenilikçilerin yanında olan merkez sağ seçmeni elan dahi boşluktadır. Kalın sağlıcakla…