Herkes biliyor zarların hileli olduğunu. Herkes yuvarlanıyor iyi şanslar dileyerek. Herkes biliyor savaşın sona erdiğini. Herkes biliyor iyilerin kaybettiğini. Herkes biliyor dövüşün önceden ayarlandığını. Yoksullar yoksul kalır, zengin zenginleşir. İşler böyledir. Herkes biliyor… 

Herkes biliyor teknenin su aldığını. Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini. Herkeste babaları ya da köpekleri biraz önce ölmüş gibi buruk bir his var. Herkes cebi için konuşuyor. Herkes bir kutu çikolata ve uzun saplı bir gül istiyor. Herkes biliyor… 

Bu sözler geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz, Kanadalı şarkıcı, şair, romancı, söz yazarı ve bestekar Leonard Cohen’e ait. Cohen 1934 yılında, Quebec'te Polonya-Litvanya kökenli orta sınıf bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Westmount'ta büyüyen sanatçının babası, Nathan Cohen Montreal'in büyük giysi mağazalarından birinin sahibiydi ve Leonard 9 yaşındayken öldü. Cohen, Yahudi asıllıydı ama Yahudi akıllı değildi. Demek istiyorum ki; Cohen, dünyaya hükmettiğini sanan, paraya ve güce tapan, halkları birbirine düşüren, kandan beslenen vahşi kapitalizmin Yahudi asıllı babaları gibi kullanmazdı aklını. Aksine egemenlerin hükmettiği dünya düzenine başkaldırır, ezilenlerin yanında yer alırdı. Savaşlardan değil, barıştan yanaydı, dostluk, kardeşlik, hoşgörüden yanaydı. Eserlerinde de hep bu konuları dile getirirdi. Eğer bugün yaşıyor olsaydı, A.B.D’nin Kudüs’ü İsrail Devletinin başkenti olarak tanıması fikrine ilk karşı çıkanlardan olurdu. Ne yazık ki Ortadoğu’da yeni bir karışıklığa sebep olacak bombanın fitili ateşlendi ve ortaya bırakıldı. İşte Cohen üç dinin de kutsal mekanı olan ve adını da kutsallıktan (Al- Quds) alan bu kente yazık edileceği, barışın yok edileceği için buna karşı çıkardı. 

Her neyse… Bugünkü konumuz Kudüs meselesi değil ama bugünün gündemine oturunca değinmeden geçemedim. Bugün konumuz Cohen’in eleştirmenler tarafından en pesimist eseri olarak tanımlanan bu şarkısı. Ben Cohen kadar karamsar değilim, gün gelir elbette iyiler de kazanır. Zarlar hileli de olsa, dövüş önceden de ayarlansa hakkın, adaletin elbette kazanacağı umudumu muhafaza ediyorum. Öyle ya! Kaptan yalan da söylese geminin su aldığını herkes biliyorsa, gemideki insanlar canlarını kurtarmaktan vaz mı geçecekler? 

Herkes biliyor, kimin doğru kimin yalan söylediğini… 

Herkes biliyor, herkesin işine geldiği gibi çevir kazı yanmasın dediğini… 

Herkes biliyor, havada uçan milyon dolarları… 

Herkes, herkesin gerçek niyetini, çıkarını, saklamaya, gizlemeye, üstünü örtmeye çalıştıkları şeyleri ve nedenlerini biliyor… 

Herkes biliyor, adalardaki, modalardaki, şirketleri, swiftleri, havaleleri, EFT’leri… 

Herkes biliyor… Artık mızrak çuvala sığmıyor… 

İki kişinin bildiği sır değildir derler. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar diye de atasözümüz vardır. Kimisinin “hayırseverliği” de ötünceye kadardır diye de ilave etmek lazımdır. 

Evet Cohen haklıdır. “Herkes cebi için konuşuyor. Herkes bir kutu çikolata ve uzun saplı bir gül istiyor.” Diyor. Doğrudur… Bizimkiler belki çikolata istemiyor, gül istemiyor ama bir teneke yağ ve bir koli makarnaya fit oluyor. Gemi su almaya başladıysa, o makarnaları tüketebileceği zamanı kalacak mı artık onu da görmeye başlıyor insanlar. Ne de olsa herkes biliyor… 

Herkes bilmese ne olur? Allah biliyor ya! Saklamak, gizlemek, bildiklerini, gördüklerini anlatanlara engel olmak neye yarar? 

Kalın sağlıcakla…  

Not: Trump’ın Kudüs hamlesine karşılık, Hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanının aldığı kararı destekliyorum. Bu konuyu başka bir yazıda analiz edeceğiz, ama olayı bu noktaya getiren hataları da masaya yatırmalıyız elbette.