Referandum, Almanya, Hollanda olayları, İsviçre parlamentosundaki silahlı tehdit unsuru içeren pankart falan derken komşu Bulgaristan’daki seçimler ve sonuçları güme gitti. Halbuki % 10 dolayında, 700 bin Müslüman Türkün yaşadığı bu ülkenin seçimleri hem Türkiye ve hem de orada yaşayan soydaşlarımız için önem arz ediyordu. Bulgaristan’ın siyasi durumu ülkemiz vatandaşı olan ve sayıları en az oradakiler kadar olan Bulgaristan göçmeni Türkler ve Pomak asıllı yurttaşlarımızı da ilgilendiriyor. Zira hemen hepsinin orayla bağları, akrabalık ilişkileri hatta çoğunun mülkleri bile var.

            Bulgaristan seçimlerini doğru okuyabilmek için Bulgaristan’ın Osmanlı’dan ayrılması sonrasında bugüne kadar cereyan eden hadiseleri de gözden geçirmek gerekir. 1800’lü yıllarda Bulgaristan nüfusunun yarısı Ortodoks Hristiyanlar kalan yarısı ise Türk ve Müslümanlardan oluşmaktaydı. Osmanlı Rus savaşını müteakip, 1878 ‘de Rusların himayesindeki Bulgarlar Ayastafonos(Yeşilköy) Anlaşmasıyla bağımsızlığını ilan etmiş olsalar da Rusların güçlenmesinden endişe duyan Avrupa devletlerinin girişimleri sayesinde geri adım atılmış ve imzalanan Berlin Anlaşmasıyla Bulgaristan’a Osmanlı egemenliğinde olmak kaydıyla, iç işlerinde serbest, özerk Bulgaristan Prensliği hakkı tanınmıştır. 1908 yılında ise Doğu Rumeli vilayetini de ilhak ederek bağımsız Bulgar Krallığını ilan etmişlerdir. Sonrasında ise Bulgarlar tehcir ve kıyıma girişmişler birçok soydaşımız ve Müslüman Pomaklar Trakya ve Anadolu’nun batısına doğru göç etmek zorunda kalmışlardır.

            Birinci Dünya Savaşında aynı ittifak içinde yer alan Türkler ve Bulgarlar arasındaki buzlar erimiş, Türklere yeniden ibadet hürriyeti ve kendi isimlerini kullanma hakkı tanınmış iki devlet arasında yumuşama başlamıştır. 1918 de önce Bulgar ihtilali ve arkasından seçimle Çiftçi Partisinin iktidara gelişiyle Bulgaristan’da Türkler ve Müslümanlar rahat bir nefes almışlardır. Cumhuriyet döneminde de bu yakınlık sürmüş, Bulgaristan dost ülkeler arasında yer almıştır.

            İkinci Dünya Savaşı sonrasında Bulgaristan’da Komünist rejim hakim olunca, Bulgar Hükümeti Türkler üzerindeki baskıları yeniden artırmış, okullarını devletleştirmiş, topraklarına yok pahasına el koymuş adeta Müslüman halkı göçe zorlamıştır. Bu dönemde Menderes Hükümeti 1950 ve 1951 yıllarında toplamda 226 bin Türk ve Müslümanın Türkiye’ye gelişine izin vermiştir. Ancak Sovyet Başkanı Stalin Komünist bir ülkeden hür dünya ülkesine göçü hoş karşılamamış ve durdurmuştur. Baskılar devam etmiş 1980’li yılların başında iyice had safhaya çıkmıştır.

            Sovyet bloğunun çöküşü ve Bulgaristan halkının özgürlüğüne kavuşması ile birlikte demokratikleşme adımları da atılmış. Türkler üzerindeki baskılar sona ermiş, cami ve okulları yeniden açılmış, halk kendi isimlerini kullanır hale gelmiştir. Bu aşamada çoğunluğu Türk ve Müslümanlardan oluşan Hak ve Özgürlükler Hareketi partisi kurulmuş, %15’lere kadar oy oranını çıkartmış ve dönem, dönem hükümetlere ortak olmuştur. Bu gelişmeler sayesinde Bulgaristan Türkleri çok önemli haklar elde etmişler Türkiye ile de ilişkiler düzelmiştir.

            Ancak, 2010 yılından itibaren AKP iktidarının HÖH’ü kendi amaçları için kullanmak, iç işlerine ve politikalarına müdahale etmek istemesi, laik, demokrat, sosyal adaletçi ve yenilikçi politikalar izleyen parti yöneticilerini rahatsız etmiş ve parti içinde ikilikler baş göstermiştir. Bunun üzerine AKP iktidarı Bulgaristan’daki Türk ve Müslüman azınlığı bölme pahasına kendi güdümünde bir parti kurdurmuştur. DOST adı ile kurulan bu parti, İslamcı, muhafazakar kimliği ile AKP’den maddi manevi destek görmüştür. Özellikle Türkiye’de yaşayan 400 bine yakın Bulgaristan vatandaşı Türkler üzerinde büyük baskılar uygulanmıştır. HÖH partisi milletvekillerinin seçim döneminde Türkiye’ye gelmeleri yasaklanmış, ülkeye girişlerine izin verilmeyerek Kapıkule’den geri çevrilmişlerdir. Buna mukabil, DOST üyeleri İstanbul, Bursa gibi illerimizde yoğun bir propaganda yapmışlardır. İstanbul’da kurulan bürolardan seçim günü yoğun bir şekilde Bulgaristan’a DOST taraftarları taşınmıştır. Hollanda ve Almanya’ya kızarken Türk Hükümeti çok daha ağırını HÖH’e uygulamış Türkiye’ye bile sokmamıştır.

            Ancak Bulgaristan seçimlerinde sağduyu galip gelmiştir. İktidardaki Avrupa yanlısı ve demokrat, merkez sağ eğilimli Boyko Borisov’un partisi %32.60 oranıyla birinci parti çıkmış, Moskova yanlısı Sosyalist Parti ise % 26’da kalmıştır. Türklerin partisi HÖH ise %9 oy oranıyla geçen döneme göre sandalye kaybetse bile 26 sandalye kazanarak parlamentoya girmeyi başarmıştır. AKP’nin kurdurduğu DOST ise %2,3 oy oranıyla parlamento dışında kalmıştır. Türkiye’den 125 bin dolayında soydaşımızın Bulgaristan’a giderek oy kullandığı ajanslar tarafından bildirilmektedir. Bulgaristan’daki seçmen sayıları dikkate alındığında buradan giden soydaşlarımızın çoğunun bile, yoğun propaganda ve baskıya rağmen DOST partisine değil HÖH’e oy verdikleri gerçeği ortaya çıkmaktadır.

            Bulgar Hükümeti, Türkiye’nin içişlerine karıştığı ve seçimlere müdahale ettiği gerekçesiyle Sofya Büyükelçimizi Bakanlığa çağırarak nota vermiş ve Ankara’daki elçisini de istişare için Sofya’ya geri çağırmıştı. Değer miydi yani? Hem Bulgar Hükümeti ile ilişkileri bozacaksın hem de Türk ve Müslüman azınlığı bölmeye çalışacaksın.

            Buradan şu sonucu çıkarıyorum. Dışarıda yaşayan Türkler, yaşadıkları ülkenin vatandaşı olsunlar veya olmasınlar, orada elde ettikleri, haklardan geri gitmelerine sebep olacak herhangi bir müdahaleyi tasvip etmiyorlar. Bulgaristan’dakiler oylarıyla bunu gösterdiler, Avrupa’daki aklı başında birlik, dernek ve federasyonların da bu yönde açıklamaları var. Hollanda ve Almanya’da yapılmak istenenlerin ters teptiğine dair de haberler var. İnşallah sağduyu hakim gelir, öfkeyle kalkan zararla oturur. Kalın sağlıcakla