Geçtiğimiz hafta Ankara’da Atatürk Kültür Merkezinde Ege İlleri Tanıtım Günleri sergisi vardı. Dört gün boyunca, Ege illerinin tarım ürünleri, el sanatları ile hafif sanayi ve gıda endüstrisi ürünleri sergilendi, tanıtıldı, memleket hasretini gidermek isteyenlere de bol bol satış yapıldı. Bu yıl Egem Platformu dönem başkanlığını, İzmir yardımlaşma ve dayanışma derneği başkanı yürütmekteydi ve organizasyonda da İzmirlilerin ağırlığı hissediliyordu.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da belirtilen saatte açılış töreni için davete icabet ettik ve protokol sıralarında yerimizi aldık. Manisalı hemşerilerimiz, emekli emniyet Müdürü Ulvi Körezli ve emekli Botaş Daire Başkanı İsmail Çeşmeci ile birlikte izledik töreni. Geldiğimizde Nazilli Belediyesi mehteran gurubunun konseri vardı, sıra İzmir marşına gelince izleyenler hep bir ağızdan söylemeyi ihmal etmediler. Sonrasında ise Aydınlılar Derneğinin Kuvayı Zeybek ekibinin muhteşem gösterisini izledik. Açılış gecikti davetli bakanlar bekleniyormuş, ama üç Manisalı bakanımız da teşrif etmediler, böylelikle açılışta son konuşmayı yapmak da Demokrat Parti Genel Başkanı Afyon Milletvekili Gültekin Uysal’a nasip oldu.  

Gültekin Uysal konuşmasında Egelileri tarif ederken dikkat çekici bir ifade kullandı: “Biz Egelilerin bir eli toprağa, bir eli Allah’a bakar ama yüreği Dumlupınar ve Kocatepe’de atar”. Aslında bu söz sadece Egelilere değil vatanına, milletine, değerlerine bağlı, cumhuriyetçi ve demokrasi sevdalısı aziz milletimizin tüm bireylerine de uyar. Türk milleti çalışkandır, kendilerine emanet bırakılan toprağı eker, biçer, işler, üretir, değer yaratır. Yüce Allah’a olan inancı tamdır, verdiği nimetlerden dolayı ona şükretmesini bilir. Vatanına, milletine, ülkesine, bayrağına, hürriyetlerine kast eden, toprağına göz diken oldu mu da aslan kesilir, düşmana göz açtırmaz, son nefesine kadar bu değerlere sahip çıkar, şehit kanlarıyla sulanmış bu toprakları korumasını bilir. Bana göre bu sözün anlamı budur. O yüzdendir ki; Milli Mücadelenin kıvılcımı Ege’de yanmış, zafer adım adım bu topraklarda kazanılmış, iktisadi bağımsızlığımızın temeli Ege’de atılmış, demokrasimizin ilk fitili Ege’de ateşlenmiştir.

Sayın Genel Başkan konuşmasını tamamladıktan sonra açılış için podyuma davet edildik. Kurdele kesildikten sonra aziz dostum, hemşerim İsmail Çeşmeci Sayın Uysal’ı bu ifadesinden dolayı kutladı. Genel Başkan bana dönerek imalı bir şekilde “Naci Bey’e beğendiremiyoruz, ama” diyerek sitemlerini dile getirdi.

Yanılıyorsunuz Sayın Genel Başkan! Bizim, sizin kişiliğinize, bilginize, görgünüze, eğitiminize, vakarınıza, ferasetinize, Türk milletinin değerlerine sahipliğinize, zor zamanda partiye sahip çıkışınıza asla söz etmedik. Aksine, genç yaşınıza rağmen iyi yetişmişliğinizi, milli ve manevi değerlerine bağlılığınızı ve entelektüel duruşunuzu hep takdir ettik. Herkes bilir ki; Naci Akın’ın üç nesildir bağlı olduğu davaya ve misyona olan inancı ve sadakati, hürriyet ve demokrasi aşkı sorgulanamaz. Herkes bilir ki; sadakati ve inancı kişilere değil yalnızca davasınadır, kimseye biat etmez, kimseye eyvallah demez, makam, mevki, ikbal peşinde koşmaz, çıkarı için davasına ihanet etmez. Kim olursa olsun, hataları görmezden gelmez, doğru bildiklerini söylemekten kaçınmaz, riyaya, yardakçılığa, eyyamcılığa asla prim vermez. Şöyle dönüp bir bakınız, 7 yıl kadar önce sizi göklere çıkararak bu makama gelişinize vesile olanların bugün kaçı yanınızdadır? Davamız ve misyonumuz günden güne eriyip giderken, yol arkadaşlarınız da bir, bir çekip gitmişler, başka yerlerde ikbal aramışlardır. Oysa bu satırların yazarı yolundan bir milim bile sapmamış, altın tepsilerde sunulan cazip teklifleri elinin tersiyle itmiş, Bayar, Menderes, Demirel çizgisinin yeniden hak ettiği yere gelmesi için, sözüyle, kalemiyle, mücadelesini sürdürmüştür.

Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Başka Türkiye, başka Cumhuriyet yoktur. Unutmayınız ki; Cumhuriyetimiz, bu ülke, bu vatan bize dedelerimizden miras bırakılmamıştır, bizlere emanet edilmiştir. Dinimiz, ahlakımız, kültürümüz, töremiz, insani değerlerimiz bize emanet edilenleri, koruyup kollamayı, gözü gibi bakmayı, kendi varlıklarımızdan üstün tutmayı öğretmiştir. Aksine davranmak emanete hıyanetle eş değerdir.

Cumhuriyeti, vatanı korumak ve kollamak, her türlü ihanete karşı devletimize sahip çıkmak, ülkenin devleti ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne halel getirtmemek, toplumdaki ayrışmayı, kardeş kavgasını önlemek ve aziz milletimizi topyekun kucaklamak, milletin refah ve saadetini sağlamak, milletin değerleri ile Cumhuriyetimizin değerlerini barıştırmak, demokrasi, temel hak ve özgürlükleri pekiştirmek ve onlara işlerlik kazandırmak, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini sağlamak ve hepsinden önemlisi insanı siyaset anlayışının merkezine koymak, barış, hoşgörü, kardeşlik ilkelerini önde tutmak ancak ve ancak merkez sağ siyaset anlayışının yeniden ülke yönetiminde söz sahibi olmasından geçer.

Bu itibarla, 27 Mayıs darbesinin sillesini yemiş, çocukluğunu Yassıada ve Kayseri Cezaevi koridorlarında yaşamış, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin çilesini çekmiş, bizzat yaşamış bir arkadaşınız olarak Anadolu’da dalga, dalga yayılan, yeniden Büyük Türkiye sevdasıyla yanan Çoban Ateşinden yanayım. Bu harekete öncülük eden, elini taşın altına koymakta tereddüt etmeyen, başta aynı çileleri çekmiş, dava ve kader arkadaşımız, Sağlık ve Devlet eski bakanımız, Bergama belediye başkanımız, Sayın Rifat Serdaroğlu ile arkadaşlarının yanında olmak benim için milli bir görevdir.

Türkiye’nin dört bir yanından arayan, fikir soran, desteğini bildiren Adalet Partisi Gençlik Kollarında, DYP ve DP saflarında birlikte omuz omuza mücadele verdiğimiz birçok arkadaşımızın da aynı kanaatte olduklarını duymak umut vermektedir. Umudunu kaybetmiş, siyasetin dışına çıkmış dostlarımızın da bu hareketin tuttuğunu görmelerini ve çoban ateşine bir odun da onların atmalarını diliyorum. 1946 ruhunu dedelerimizin hatıralarından, okuduklarımızdan biliyorum, 1961 ruhunu çocuk olmama rağmen hatırlıyorum, 1983 ruhunu ise bizzat yaşadım, içinde oldum, emek verdim, köy, köy, kasaba, kasaba, gezdim taraftar topladım. Görüyorum ki; bugün aynı ruh ve heyecan yeniden yükselişte. Sayın DP genel başkanına da tavsiyem bu harekete engel olmaya kalkışmayın, destek verin, Bayar’ın, Menderes’in, Demirel’in koltuğunda oturmak bunu gerektirir.

Çoban ateşi, 24 Kasımda 100 yıl sonra zaferlerin kazanıldığı Çanakkale topraklarında yeniden yanacaktır.

Kalın sağlıcakla…