Ağustos ayının son günlerinden başlayarak, işgalcileri denize döküp güzel İzmir'i kurtardığımız 9 Eylül gününe kadar geçen günler Ege'de zafer ve kurtuluş günleridir. Dün 30 Ağustos Zafer Bayramını tüm yurtta millet olarak coşkuyla kutladık. Bugünü her zamankinden daha anlamlı kılan, kuşkusuz yüce Türk milletinin işgale karşı hürriyet mücadelesi verme refleksi gösteren iradesiydi. Dün emperyalist devletlerin ülkemiz topraklarını işgal girişimine karşı nasıl bir milli refleks geliştirip direniş örgütlendiyse bugün de 15 Temmuz işgal girişimine karşı aynı refleksi göstererek meydanlara inmiş ve 30 Ağustos zaferini aynı heyecanla kutlamıştır.
Bir gün öncesinde yani 29 Ağustos günü Demirci ilçemizde de etkinlikler vardı. Başta Sayın Valimiz olmak üzere bazı milletvekillerimiz, Büyükşehir Belediye Başkanımız, bazı ilçe belediye başkanları, kaymakamları, gazilerimiz, izcilerimiz ve yaşlı genç, kadın, erkek ayırımı olmadan neredeyse tüm Demirci halkı tek yürek olarak bu etkinliklerdeydi. Ben de Onur konuğu olarak bu etkinliklere davet edilenler arasındaydım. Ancak mesai günü olması sebebiyle çok arzu etmeme rağmen iştirak edemedim, ama 90 yaşındaki annem elinde bayrağı ile en ön safta yerini aldı.
Neydi bu etkinlikler? Akıncılar Yolu Projesi kapsamında Milli mücadele tarihimize Demirci Akıncıları olarak geçen, Kaymakam İbrahim Ethem (Akıncı) Beyin örgütlediği sivil direniş hareketinin başarılarının bugünkü nesillere aktarılması ve Akıncı ruhunun her daim canlı tutulmasını amaçlıyordu etkinlikler. Birçok bileşeni olan proje kapsamında 27-30 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen etkinliklerde, izci kampı, cirit ve okçuluk gösterileri, Büyük Akıncı yürüyüşü, fener alayı ve zafer yürüyüşü, Azerbaycan Halk topluluğu gösterileri, folklor gösterileri ve konserler yer aldı. 30 Ağustos günü ise Zafer Bayramı ve Demirci'nin kurtuluş günü bir arada kutlandı.
Biraz da Akıncılardan ve taşıdığım Akın soyadından söz etmek istiyorum. Milli Mücadelede Kütahya'nın batısı, Demirci, Gördes ve Salihli'ye kadar olan bölgenin savunması Çerkez Ethem'in Kuvayı Seyyare milislerine bırakılmıştı. Ethem Bey Yunan Birliklerinin Anadolu'nun içlerine doğru ilerlemesine engel oluyor ve onları püskürtüyordu, bu meyanda önemli de işler başarmış birkaç kez de Demirci'nin işgalini önlemişti. Ancak başına buyruk hareketleri, emir komutaya özen göstermemesi Ankara Hükümetinin de gözünden kaçmıyordu. Ayrıca hapishaneleri boşaltarak, ipten kazıktan kurtulmuş eşkıyalardan oluşturduğu mahkumlar taburu, kontrol edilemiyor, başta Demirci olmak üzere giriştikleri, yağma ve talan hareketleri ile gerçekleştirdikleri yargısız infazlar nedeniyle halkın tepkisini çekiyordu. Bu başına buyrukluk nedeniyle Ankara ile arasının açıldığı ve sonrasında Yunan kuvvetlerine iltica ettiği biliniyor. Konunun bu kısmı bizim konumuz değil orasını tarihçilere bırakıyorum.
Yöredeki bu başıbozukluk üzerine Ankara Hükümeti İbrahim Ethem Beyi Demirci'ye kaymakam olarak tayin eder. İbrahim Ethem'in iki görevi vardır, hem ilçeyi sevk ve idare edecek hem de o bölgede garp cephesi komutanlığına destek teşkil edecek milis kuvvetleri oluşturacaktır. İşi zordur, zira Manisa'nın işgal altında olması nedeniyle Saruhan Mutasarrıflığı geçici olarak Demirci'ye taşınmış ve devlet kademelerinin çoğunda Çerkez Ethem'in adamları bulunuyordu. Bu zor şartlarda İbrahim Ethem Bey Akıncı Birliğini kurmaya karar verir. Mahkumlar taburunun eziyetleri nedeniyle Kuvayı Seyyareye katılmaktan imtina eden Demircili Kuvayı Milliyeciler, köylerdeki efeler, kızanlar da Akıncılara katılır. Çerkez Ethem'in Yunan'a ilticasını bir türlü hazmedemeyen Gördesli Parti Pelvan da müfrezeleri ile birlikte Akıncılara iltihak eder. Balıkesir ve Kütahya yöresinden de birçok katılımlar olur ve Demirci Akıncıları Yunan Kuvvetlerinin bölgedeki harekatına büyük sekte vurur. Konunun bütün ayrıntılarını İbrahim Ethem Beyin Türk Tarih Kurumunca yayınlanan Demirci Akıncıları adlı eserinde bulabilirsiniz.
Hem annemin ve hem de babamın dedesi olan o günlerin Demirci Müftüsü Hacı İbrahim Hakkı Efendi, İbrahim Ethem Beyin en yakınındaki yardımcılarındandı. Mustafa Kemal'in Milli Mücadelenin cihat kabul edileceğine dair Ankara Müftüsü Rifat (Börekçi) efendiden aldığı fetvayı Anadolu'da ilk tasdik eden müftülerdendi. (Bkz. Milli Mücadelede Din Adamları DİB. Yayınları) Kendisi de bizzat Kuvayı Milliye hareketi içinde yer almıştı. Akıncıların teşkilinde ve Demirci köylerinden katılımların sağlanmasında da önemli rol üstlenmişti.
Soyadı kanunu çıktığında Türkiye'nin birçok yerinde olduğu gibi Demirci'de de vatandaşlar soy bağlarını belirten aile adlarını ve lakaplarını soyadı olarak alıyordu. Bizim ailemiz de Müftüler olarak anılmaktaydı. Dedem Edip Akın ve kardeşi büyük amcam Naci Akın da Müftüler soyadını almayı düşünmüşler ve konuyu babalarına açmışlar. İbrahim Hakkı Efendi, hürriyet ve bağımsızlığın kanla ve canla kazanıldığını ve bu uğurda Demirci Akıncılarının da önemli rol üstlendiğine değinerek Akıncı soyadının daha uygun olacağını ifade etmiş. Böylece bu şekilde başvuru yapılmış, ancak Akıncı soyadının İbrahim Ethem Bey tarafından alındığı öğrenilince, onun hatırasına saygıdan soyadımız Akın olarak tescillenmiş. Ne yazık ki büyük dedem İbrahim Hakkı Efendi bu soyadını taşıyamadan hakka yürüdü.
Akıncı ruhu, işgal altındaki ülkemizin özgürlük ve bağımsızlığına yeniden kavuşması için milletimizin düşünce, inanç, etnik aidiyet, zenginlik, yoksulluk gibi farklılıklar gözetilmeden yekvücut ve tek yumruk olma azim ve kararlılığının adıdır. Türk milleti 95 yıl sonra da ayni azim ve kararlılığı göstermekte bir an olsun tereddüt etmemiştir. Kalın sağlıcakla.