Manisa’ya özgür bir endemik bir tür olan, 1517 rakımlı Spil Dağı Milli Parkı’nda yalnızca yılın belirli günlerinde açan ve kısa ömrüyle doğaseverlerin ilgisini çeken Manisa Lalesi (Tulipa orphanidea) için doğa etkinliği düzenlendi. Öğrenciler rehberler eşliğinde bu endemik güzelliği yakından tanıma fırsatı bulurken fotoğraf çekmek için adeta yarışa girdi.
Manisa ile İzmir arasında yer alan ve zengin flora ile faunasıyla bilinen Spil Dağı Milli Parkı, baharın gelişini müjdeleyen Manisa lalesine ev sahipliği yapıyor. Nisan sonu ve mayıs başı arasında, sadece 10 gün canlı kalabilen bu özel tür, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen etkinlikle tanıtıldı.
Rehberler eşliğinde doğaya çıkan öğrenciler, lalenin özelliklerini yakından tanıma fırsatı buldu. Etkinlikte öğrenciler cep telefonları ve fotoğraf makineleriyle laleleri görüntülemek için adeta birbirleriyle yarıştı.
“Bu Doğa Mirasına Sahip Çıkmalıyız”
Halil Kale Fen Lisesi 11’inci sınıf öğrencisi Alper Kurt, “Buraya Manisa Lalelerini ve Spil Dağını gezmeye geldik. Gerçekten güzel. Endemik bir tür olduğu için mükemmel gözüküyorlar. Koparma cezasını duyunca şaşırdım abi. Bastığım yerlere, her yere dikkat ediyorum. Sadece bu bölgeye has olduğu için, koparmak gerçekten büyük bir suç olmalı. Bu doğa mirasına sahip çıkmamız gerekiyor.” diye konuştu.
Halil Kale Fen Lisesi 9’uncu Havva Betül Dönmez ise, “Manisa’da yaşamama rağmen, ilk defa Manisa Lalesini görüyorum. Hep haberlerde falan görüyorduk ama ilk defa canlı görmek nasip oldu. Çok güzel, ülkemizde bu şekilde endemik türlerin bulunması ve koruma altına alınması çok hoşuma gitti. Ayrıca en çok şaşırtan şeylerden biri de, koparmasının cezasının çok büyük olması. Bu şekilde çok eğleniyoruz. Çok güzel bir etkinlik oldu.” dedi.
“Koparmanın Cezası Var”
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Şık, “Her yıl, ortalama Mayıs ayında bu güzelliği, bu şenliği yaşıyoruz. Doğal olarak Manisa kentinin de simgesi olan Manisa lalesi, pek çok kentli gibi, ülke içinden gelen başka insanlar, başka şehirlerin insanları tarafından da merakla izleniyor. Tabii burada bu güzellik. Bu kırmızı renkli güzellik. Yeşilin içerisindeki bu güzellik, insanların ilgisini çektiği kadar, biraz korkuya da sebep oluyor. Çünkü bu laleleri koparmanın bir bedeli var. Cezası var. Bakanlığımız bu konuda, her yıl güncellenen rakamlarla, beş yüz elli yedi bin gibi bir rakam belirlemiş durumda. Ceza uygulanıyor bu konuda. O nedenle, fotoğraflarını çekmek, gelip onlarla bulunmak, birlikte olmak güzel. Ancak onlara zarar vermememiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Spil’de Şu Ana Kadar Gördüğümüz İki Rengi Var”
Şık, sözlerine şöyle devam etti: “Bizim Spil Dağı’nda, şu ana kadar gördüğümüz iki rengi var. Sarı lale. Şarkılara da konu olan sarı lale. Ve şu anda çevremizde bulunan, belki görsellerde de yansıyordur, kırmızı renkli laleler. Ancak Manisa ilinin içerisinde, o 2015 çalışmamız sırasında farklı bölgelerde, örneğin, Demirci Bardakçı Dağı. Örneğin, Alaşehir’deki yüksek kesimlerde gördüğümüz lalelerin morfolojik olarak farklılıklar gösterdiğini de tespit ettik. Yani, buradakiler tamamen kırmızı renkli olmasına rağmen, sarı bantları içeren laleler de olduğunu tespit ettik. Bunlarla ilgili genetik çalışmalar yapılması gerekiyor. Bir kısmını başlattık, ancak bu bitki diğerlerinden farklıdır diyebileceğimiz sonuçlara ulaşmadık. Ama önemli olan, ilimizin. Manisa ilinin. Yoğun bir şekilde, bu “Manisa lalesi” ismini alan bitkiye sahip olmasıdır.”
Spil Dağı Milli Park Müdürü Halil Ernalçacı ise şöyle konuştu: “Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğümüzün talimatıyla, bu Spil Dağı Milli Parkımızda bulunan, buraya özgü Manisa lalesi için, biz kurum olarak korumasını düzenli olarak yapmaktayız. Amacımız, gelen ziyaretçilerin de bu hassasiyeti devam ettirmesi. Jandarma ve diğer kolluk kuvvetleri, bilhassa ziyaretçilerin yoğun olduğu dönemlerde, vatandaşlara gerekli ikazları yapıyorlar. Manisa Lalesi bizim için büyük bir değer. Manisa Lalesi’nin yanı sıra diğer endemik bitki türlerimizin de korunması devam ediyor. Amacımız, bu güzelliği, bu bitki çeşitliliğini, bizden sonraki nesillere en sağlıklı ve en yoğun şekilde ulaştırmak.”