Türkiye’de vatandaşların evlerinde sakladığı altın miktarı, yaklaşık 4 bin 500 tonu buluyor. Bu, bugünkü değeriyle yaklaşık 450 milyar dolarlık bir servet anlamına geliyor. Uzmanlar, bu dev birikimin ekonomiye kazandırılmasının finansal istikrar açısından büyük bir fırsat olduğunu ifade ediyor.
Demaş A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cumhur Kitiş, yastık altındaki altınların sadece bireysel birikim değil, aynı zamanda ulusal güvenlik açısından da stratejik bir rezerv niteliği taşıdığını belirtti. Kitiş, bu potansiyelin yalnızca bireylerin değil, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığı için de değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
“Yastık altındaki altını sisteme kazandırmak, sadece bireysel kazanç değil, ulusal güvencedir” diyen Kitiş, bu kaynakla üretimin, yatırımın ve istihdamın artabileceğini vurguladı.
Ekonomik Güvenliğe Altın Katkısı
Kitiş'e göre 4 bin 500 tonluk yastık altı altın, Türkiye'nin yıllık ihracat gelirinin üç katı büyüklüğünde. Bu miktarın sisteme kazandırılması, dış borç ihtiyacını azaltabilir, Merkez Bankası rezervlerini güçlendirebilir ve döviz baskısını hafifletebilir.
Cep Telefonuyla Altın Yönetimi
Kitiş, altının ekonomiye entegrasyonunda dijital çözümlerin önemine dikkat çekti. Altının sadece bankaya götürülerek değil, zincir marketler, kuyumcular, hatta büyük inşaat projelerinde fiziki teslimat noktalarıyla daha erişilebilir hale gelmesi gerektiğini ifade etti.
“Altın, cep telefonuyla yönetilebilen bir tasarruf aracına dönüşmeli,” diyen Kitiş, dijital platformlar, vergi avantajları ve cazip sistemlerle güvenin artırılması gerektiğini belirtti.
Milli Strateji ile Altına Güven
Altınla yapılan birikimlerin sistem içinde de en az evdeki kadar güvenli olduğunu belirten Kitiş, bu stratejinin sadece bireysel fayda değil, milli ekonomik güç için kritik olduğunu söyledi. Yastık altındaki altının doğru politikalarla devreye alınması, Türkiye’yi finansal anlamda çok daha dirençli bir yapıya kavuşturabilir.
Ahmet Cumhur Kitiş’in çağrısı net: “Yastık altındaki altın, Türkiye'nin elindeki en büyük koz olabilir.” Güvenilir sistemler, devlet politikaları ve halkın bilinçli katılımıyla bu servetin ekonomiye entegre edilmesi, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de refahına katkı sunabilir.