Manisa ve yöresinin tarih öncesi dönemi hakkında sınırlı bilgiler bulunmasına rağmen yapılan arkeolojik buluntular bölgenin insan yerleşimi açısından önemli olduğunu ortaya koyuyor. Salihli Sindel Köyü’nde Paleolitik Çağ’a (Yontma Taş Devri) ait fosil ayak izleri yaklaşık 26.000 yıl öncesine tarihlenirken, Kırkağaç Yortan Köyü’ndeki mezarlar Tunç Devri’nden günümüze kalan farklı bir mezar kültürünü yansıtıyor.
Magnesia ad Sipylum: Manisa
Manisa dolaylarında “siyah cilalı” buluntular M.Ö. IV. bin yıla, Nuriye ve Ulucak’taki “kaba cilalılar” ise M.Ö. V. bin yıla tarihlendiriliyor.
Magnesia’nın M.Ö. II. binyıla ilişkin bilgileri yazılı kaynaklarda yer alıyor. Plinius, kenti ‘Sipyleum’ olarak adlandırırken, daha önce ‘Tantalis’ denildiğini aktarıyor. Mitolojik Kral Tantalos, kızı Niobe ve oğlu Pelops ile bağlantılı olarak kentin tarihsel kimliği ortaya konuyor. Tantalis’in bir yer sarsıntısıyla yıkılarak sular altında kalmasıyla yerine Sipylos kenti kurulmuş, bölgeye Frigler egemen olmuş olabilir. “Magnesia ad Sipylum” olarak anılan kent, Magnetler tarafından kurulmuş ve Thesselia’dan gelen bu toplulukla bağlandırılmıştır.

Antik Yerleşimler ve Lidya Dönemi
Manisa’da bilinen ilk yerleşimler, Gediz ve Bakırçay vadilerinde kurulan Tantalis (Manisa) ve Thyateira (Akhisar) şehirleri olarak karşımıza çıkıyor. Bölge, M.Ö. 1450-1200 yıllarında Hititlerin etkisi altında kalmış ve Kybele bereket tanrıçası kabartmasıyla bu varlığı kanıtlamıştır. M.Ö. 1200’lerde ise Lidyalılar bölgeye gelmiş, Sardes başkent olmak üzere Batı Anadolu’ya hükmetmiştir. Zenginliğiyle ün salan Lidya Krallığı, altın madeni ve parayı icat eden ilk medeniyet olarak tarihe geçmiştir.

Pers ve Büyük İskender Dönemi
M.Ö. 546-334 yılları arasında Manisa ve çevresi Pers egemenliği altında kalmıştır. Sardes, bu dönemde önemli bir ticaret merkezi olmayı sürdürmüştür. M.Ö. 334’te Büyük İskender’in Anadolu’ya girişi ve Pers ordularını yenmesiyle bölgede Pers hakimiyeti sona ermiştir. Bu dönemin en önemli yapılarından biri, Sardes Ören Yeri’ndeki Artemis Tapınağıdır.

Bergama Krallığı ve Roma Dönemi
Bölge, daha sonra Bergama Krallığı’nın kontrolüne geçmiştir. Philadelphia (Alaşehir) kentinin adı dönemin kralı II. Attalos Philadelphos’tan gelmektedir. M.Ö. 133’te Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu’na devredilmiş, M.S. 17’de yaşanan deprem sonrası kentler İmparator Tiberius’un desteğiyle yeniden inşa edilmiştir. Roma döneminde bölge, tarım ve ticaretin merkezi haline gelmiş, Gediz ve Bakırçay vadilerinde üretim çeşitlendirilmiştir.

Bizans Dönemi
M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle Manisa Doğu Roma (Bizans) sınırları içine dahil olmuştur. Philadelphia, Sardes ve Thyateira Hıristiyanlığın yayılmasında kritik rol oynamış, Magnesia ise önemli bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir. 1204’te Latinlerin İstanbul’u işgali sonrası imparatorluk merkezi İznik’e taşınmış, Manisa ise stratejik bir şehir konumuna gelmiştir.

Saruhanoğulları Beyliği ve Osmanlı Dönemi
1313 yılında Alpagı oğlu Saruhan Bey tarafından fethedilen Manisa, Saruhanoğulları Beyliği’nin merkezi olmuştur. Saruhan Bey’in ardından oğlu İlyas Bey ve İshak Çelebi şehrin gelişmesini sağlamış, Ulu Camii, Medrese, Mevlevihane ve Çukur Hamam gibi eserler kazandırmıştır. 1391’de Yıldırım Bayezid’in Osmanlı topraklarına katmasının ardından, 1412’de Çelebi Mehmed döneminde Manisa kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1437-1595 yıllarında şehzadelerin sancakbeyliği yaptığı Manisa, Osmanlı padişahlarının yönetim tecrübesi kazandığı önemli bir merkez olmuştur.

Yakın Tarih ve Cumhuriyet Dönemi
16. yüzyıl sonrası eşkıyalık ve medrese öğrencileri ile sipahilerin talanları görülmüş, 18. yüzyılın ikinci yarısında Karaosmanoğulları bu durumu kontrol altına almıştır. 1919’da Yunan işgali sırasında Manisa’da birçok direniş cemiyeti kurulmuş, 1922’de şehrin kurtarılmasıyla tarihsel miras büyük ölçüde zarar görmüştür. 1927’de şehrin adı Manisa olarak değiştirilmiş, Cumhuriyet döneminde yeniden imar edilerek zirai, ticari ve sanayi açısından ülkenin gelişmiş illerinden biri haline gelmiştir.





