Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Hamza Kopal, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla bir açıklama yayımladı.
30 Ağustos’un yüz birinci yıl dönümünde “Atatürk Cumhuriyeti” ne yönelik tehditlere ve kuşatmaya dikkat çekeceğini söyleyen Kopal, “30 Ağustos’ta kazanılan büyük zaferin, yüz birinci yıl dönümündeyiz. 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta sona eren kanlı boğuşma, Gazi Mustafa Kemal’in zihninde şekillendirdiği laik cumhuriyet hedefine yönelikti. Zaferin doksan dokuzuncu yıl dönümünde kaleme aldığımız yazımızın başlığı, “30 Ağustos Zafer Kutlaması ve Tepkisel Bir Çığlık!”tı. Yüzüncü yıl dönümü yazımızı da “30 Ağustos Zafer Kutlamasının Yüzüncü Yıl Dönümüne Düşen Gölge!” olarak adlandırmıştık. Geride bıraktığımız iki yıl içerisinde “tepkisel çığlık” da, “gölge” de büyüdü ve giderek büyümekte!” dedi.
Kopal mesajında, milat öncesi dönemlerden beri Türklerin kezlerce giriş çıkış yaptıkları, 1071’den itibaren de kapıları ardına kadar Türklere açılmış olan, tarihin seyri içerisinde üzerinde pek çok egemenlik çatışmasının yaşandığı, 620 yıllık Osmanlı egemenliğinin çöküş sürecinde ise kurtlar sofrasında paylaşıma sürüklenen ve nihayet Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde verilmiş olan üç buçuk yıllık kanlı bir Milli Mücadele sonrası Türk yurdu yapıldığını belirtti.
“CUMHURİYET’İ DAHA DOĞDUĞU GÜN BOĞMAYA ÇALIŞTILAR”
Kopal sözlerine şöyle devam etti: “Anadolu coğrafyasının tarihin tanıklık ettiği büyük bir devrimle kuruluşu gerçekleştirilen Cumhuriyet’in daha doğduğu gün boğulmaya çalışıldığını asla unutulmamalıdır.”
Yüzyıl öncesinin iktidar sahibi sultanların, Damat Ferit hükümetleri ve işbirlikçileri Cumhuriyeti, doğduğu gün böylesi bir nefretle boğmak istediklerini tekrar hatırlatan Kopal, “Bugün de yıllara yayıp, ilmik ilmik örgülemek suretiyle kurmuş oldukları tek adam rejiminin başında oturan bugünkü Sultan, iktidarları pekiştikçe özgüven tazeleyen bürokrasinin tepesindeki etkili ve yetkililer, yine iktidardan güç alan tarikat ve cemaatler ile kuşkusuz günümüzün yerli işbirlikçileri, laik Cumhuriyeti boğma projesini sonlandırma uğraşı içerisindedirler.” diye konuştu.
“KİNDAR BİR NESİL YETİŞTİRME SÖYLEMİ YÜZYIL ÖNCE DUYULAN KİNDEN GELİYOR”
İktidar sahiplerinin çekinmeden dillendirdikleri “kindar bir nesil yetiştirme” söyleminin itici gücünün, yüzyıl önce duyulan kinden geldiğini söyleyen Kopal, “Bu durumda dünün Hafız İsmail’i ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, ‘benim söyleyemediklerimi söylüyor’ dediği bugünün Halil Konakçı’sı veya daha da çoğaltılabilecek diğer örnekleri arasında - yaşadıkları zaman diliminin dışında – herhangi bir fark olduğunu söylemek olanaklı mıdır?” dedi.
Kopal sözlerine şöyle devam etti:
“Her şeyden önce Anayasa Mahkemesi’nin, bugünkü iktidar partisi AKP’nin, “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” olduğu, ancak kapatılma yerine hazine yardımının kesilmesi yolundaki kararının 25 Temmuz 2008 tarihli resmi gazetede yayımlanmış olduğunu unutmamak gerekir. Dönemin Barolar Birliği Genel Başkanı Özdemir Özok da, mahkemenin AKP’nin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” yolundaki anılan kararının bu partiye yönelik “kesin” bir uyarı olması nedeniyle son derece önemli olduğunu vurgulamış ve ‘AKP eğer bundan böyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dikkatinin üzerinde olduğu bilinciyle hareket edip kendisine çeki düzen vermeyi başarabilirse, bu hem halkın % 47’sinin oyunu alarak iktidar olma şansını elinde bulunduran AKP, hem de Türkiye için yararlı olacaktır. Aksi tutum ve davranışlar hem AKP’nin geleceği, hem de ülkemiz için telafisi imkânsız sonuçlar doğurur. şeklinde bir değerlendirme yapmıştı. Ne ki, söz konusu mahkeme kararının üzerinden geçen onbeş yılın sonunda iktidar partisi AKP, aksine laiklik ilkesini eylemli olarak ortadan kaldırmış, anayasayı kezlerce ihlal ederek anayasal düzeni alt üst etmiş ve - ne acıdır ki – şimdi artık neredeyse teokratik devleti yaşama geçirme aşamasına ulaşmıştır.”
“HEPİMİZ SUÇLUYUZ”
Millet olarak kaldığımız bu tablo nedeniyle hepimizin bir ölçüde suçlu olduğunu vurgulayan Kopal, “Laik kurumlarıyla ayrıcalıklı bir yeri olan Atatürk Cumhuriyeti’ni koruyamadık! Aydın sorumluluğu ile hareket edip, bireysel ya da küçük öbekler halinde kurumsal tepkiler veren, bu nedenle de bedeller ödeyen ve ödemekte olan “namuslular cephesi”nin çabaları da şimdilik kaydıyla laik Cumhuriyet kuşatmasını yaramamıştır. Yapılması gereken, uçurumun kenarındaki Atatürk Cumhuriyeti’ne, kuşkusuz demokratik kurallar doğrultusunda ve bir jakoben duyarlılığı ile - Atatürk gibi - kanat gerip, savunmak ve gerici kuşatılmıştan kurtardıktan sonra da kuruluş felsefesi siyaset üretmektir” dedi.
Kopal, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“30 Ağustos’un yüz birinci yıl dönümünde Başkumandan Büyük Atatürk’ü, onun silah arkadaşlarını, ayrıca Duatepe’de, Kocatepe’de, Zafertepe’de ve Dumlupınar’da can veren şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.” Haber Merkezi