Arif Güran, “Evimizin neşesi, hayatı gitti. Artık bizde herhangi bir hayat, neşe kalmadı” diyerek duygularını paylaştı. Güran, ayın 21’inde kızının ruhuna Mevlid-i Şerif okutup yemek vereceğini belirterek herkesi davet etti.
Ailede Sadece Kaynanaları Kaldı
Geçen yılın 21-23 Ağustos tarihleri arasında yaşadıkları süreci hatırlatan Güran, “Bu aile çok güçlü, bu aile aşiret, bu aile zengin. Ateş, düştüğü yeri yakar. Şu anda sadece ben kızımın yanındayım. Bu kadar aşiret hani nerede? Şu an çocuklarıma ve aileme bakan 80 yaşındaki kaynanamdır, başka hiç kimse yok” dedi.
Güran, kızına sahip çıkan milyonlarca insanın olmasına rağmen ailelerine yapılanlara dikkat çekti:
“Bir vahşi, kızımı katletti ama mahkeme ailemi diri diri gömdü. Adalet herkes için lazım, benim için de lazım. Bugün çıkan raporlar, deliller maalesef hiçbir şekilde göz önüne alınmıyor. Mahkemeler sosyal medya üzerinden karar veriyor. Dünyaya bakış açımız gitti, artık toplumun içine bile giremiyoruz. Bir toplumda sürekli gözler sizin üzerinizde olduğu zaman, o toplumda rahat davranamazsınız.”
Güran, olay sonrası 10 aydır cezaevinde olan yakınlarını hatırlattı:
“Eşim, oğlum, ağabeyim, Van’dan gelen kardeşim, yengem ve kızımın 1 saatti şaşırdıkları için cezaevindeler. 6 Güran’lardan, diğerleri bırakıldı. Nevzat ile birlikte 7 kişi cezaevinde.”
Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi, anne Yüksel Güran, amca Salim Güran ve ağabey Enes Güran’a “iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis, Nevzat Bahtiyar’a ise “suç delillerini yok etme, gizleme, değiştirme” suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezası vermişti. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi de kararı hukuka uygun bulmuştu.
Baba Güran’dan Devlet Yetkililerine Çağrı
Arif Güran, yaşanan hukuki süreç ve çıkan raporlar hakkında şunları söyledi:
“Salim’in telefonunun karakolda sıfırlandığı belirtiliyor. Her dakika, her saniye ölüyoruz. Şu anda bu dosya üzerinde neye dayanarak ceza verildi? Bir katilin lafıyla resmen ceza dağıttılar. Gerçek deliller ortaya çıkıyor. Biz, ölene kadar bu acıyı taşıyacağız.”