Görür, İzmir'in gerçek anlamda bir deprem kenti olduğunu belirterek, "Çok az kentimizde bu kadar yoğun aktif fay sistemi var. Bunlar bugün olmazsa yarın deprem yaratacaktır" dedi.

Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin ardından İzmir Ticaret Odası (İZTO), Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) ve İzmir Ticaret Borsası (İTB) İzmir için yol haritası belirlemek amacıyla bir araya geldi. Bu amaçla İZTO, EBSO ve İTB, ‘deprem’ gündemiyle ortak meclis toplantısı gerçekleştirdi.

Meclis toplantısına konuk olan Prof. Dr. Naci Görür, burada bir konuşma yaptı. Görür, Türkiye'de halk ve yönetimlerin depremi konuşmak istemediğini, "duymayalım, huzurumuz kaçmasın" diye düşündüğünü savundu.

Bilim gücüyle yönetilen toplumlarda deprem gelmeden önce gerekenlerin yapıldığını dile getiren Görür, Elazığ'da 2020 yılında meydana gelen depremden önce bölgede yaşayanları ve yöneticileri uyardığını kaydetti.

Görür, şöyle devam etti:

"İstanbul'da depremi söylememize rağmen İstanbul depreme hazır mı, hayır. Hiçbir şey yapılmadı demek haksızlık olur ama yeteri kadar yapılmadı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bu hükümet bu stratejik düşünceyi değiştirmeye kalktı, dedi ki 'deprem olduktan sonra değil olmadan önce zarar azaltma sistemine geçmemiz lazım'. Ben çok umutlandım. Sizin ekonomik sorunlarınızdan daha mı az önemli, neden depremi gündeme almıyorsunuz. Terörden, sanayiden, iklimden, işsizlikten daha mı az önemli. Depremden daha önemli ne var bu ülkede eğitim mi, hukuk mu? En temel sorun deprem. Her sabah güneşin doğacağı gibi bir gerçek."

"İSTANBUL'DA OLACAK BİR DEPREM EKONOMİYE DE ZARAR VERİR"

Görür, İstanbul'da olacak bir depremin ekonominin çarklarına büyük zarar vereceğini, iş dünyasının da bu depreme hazır olmasının önemli olduğunu kaydetti.

"DEPREME DİRENÇLİ KENTLER YAPILMALI"

Naci Görür, depremi durduracak güç olmadığına göre yapılması gerekenin bilim ve teknolojinin gücüyle depremin vereceği zararı azaltmak olduğunu vurguladı. Bu yaklaşıma "risk analizi" dediklerini aktaran Görür, "Yapmamız gereken depremde ölmemek, zararı minimize etmek için deprem dirençli kentler yapmak." dedi.

"ENKAZLAR ÇEVREYE ZARAR VERMEDEN BERTARAF EDİLMELİ"

Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle milyonlarca ton deprem molozu oluştuğunu, bunların bertarafının çevreye zarar vermeden yapılmasının önemine işaret eden Görür, bu atıkların geri dönüşümüyle gelir elde edilebileceğini de kaydetti.

Türkiye’de deprem beklenen bölgelere ilişkin öngörülerini paylaşan Prof. Dr. Görür, Hakkari ile Erzincan Bingöl Karlıova'nın yanı sıra İzmir ve Antalya- Muğla arasındaki sahil şeridinden endişe ettiklerini aktardı.

İZMİR GERÇEK ANLAMDA BİR DEPREM KENTİ’

Prof. Dr. Görür, "İzmir’de de endişemiz var. Canlı faylar var. Günün birinde harekete geçip deprem olabilir. Çevredeki deprem olmuş faylardan tetiklenebilir. Tahmin ediyorum bu faylar İzmir depreminde yüklendi. Çevredeki depremlerden stres geldiğinde yükleniyor. İzmir, bu kadar canlı fayla bölünmüş ise bu yarımadan buradan çekilmek lazım. Fay tartışmasını bırakalım. İzmir gerçek anlamında bir deprem kenti. Çok az kentimizde bu kadar yoğun aktif fay sistemi var. Bunlar bugün olmazsa yarın deprem yaratacaktır. Şu anda depremlerde sonra, Sisam depremi sonrasında 80 kilometre mesafede 117 kişi öldü. Yapı stokunu depreme dirençli yapmak lazım. Bunu yapmadan önce İzmir Büyükşehir Belediyesi şu anda bana göre çok doğru akıllı bir iş yaptı. Mikro belgeleme çalışması yapıyor. ODTÜ'lü ekiple bu çalışmaları yürütüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Hasan Sözbilir gibi çok değerli yer bilimci arkadaşlar var. Bu İzmir’in şansıdır. Mikro belgeleme çalışması sonrasında İzmir depreme dirençli hale getirilmelidir." diye konuştu.

"YÖNETMELİKLERE UYGUN BİNALAR ÖLDÜRMEZ"

Prof. Dr. Görür, tüm deprem olasılıklarına karşın yönetmeliklere uygun yapılan binaların hayat kurtaracağını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"1999 sonrası yönetmeliklere uygun, kaçak göçek olmadan yapılmış binaların hiçbiri çökmez, sizi öldürmez, depremde içinden sağ çıkmanıza müsaade eder. '99 öncesi evimiz var' diyenlere söylüyorum, bir depremde bütün binalar çöker mantığı da yanlış. 99 depreminde Gölcük'te araştırma yaptım. Gördüğümüz şuydu, ayakta kalan binaların sayısı çökmüş bina sayısından fazlaydı. Tavsiyem İzmir'deki belediyeyi, üniversiteleri zorlayın halk olarak. Evlerinizi muayene ettirin. Adamın parası yoksa da devlet el atsın ya da belediye bedava yapsın. Muayene ederseniz en azından depremdeki davranışını görebilirsiniz. Bakın seçim geliyor. Talep edin, hani deniliyor ya 'çocuklar yatağa aç girmesin'. 'Çocuklar ve aileler depremde çatı başlarına çökmeyeceği şekilde biz İzmir'de yapı stokunu güçlendirmeyi vadediyoruz' desin. Elinde ciddi deprem planı olmayan hiç kimseye oy vermeyin. Partizanlığı bırakın. Deprem işi partiler üstüdür." AA

Editör: Zerrin Ağar