Hayatını doğa sevgisine adayan, Türkiye’nin bilinen ilk çevrecisi Ahmet Bedevi Manisa’daki Spil Dağı’nın eteklerinde yaşadı.

Manisa halkının ona verdiği “Manisa Tarzanı” lakabıyla anılan Bedevi, zaman içerisinde efsaneleşti. Hayatı filmlere konu oldu. Manisa Tarzanı hikayesi nedir, tüm bilinmeyenleriyle cevapladık.

Manisa Tarzanı Kimdir

Manisa Tarzanı Kimdir? Gerçek Adı Nedir?

Herkes tarafından bilinen Manisa Tarzanı efsanesi ardında gerçek bir hikaye barındırıyor. Manisa Tarzanı, adını bir filmden almıştır ancak Manisa Tarzanı’nın gerçek adı Ahmeddin Caylak’tır.

Manisa Tarzanı sonraları, kendi soyadını kullanmak yerine yaşam felsefesini benimsediği Ahmet Bedevi’nin soyadını almıştır. Ve kendisine Ahmet Bedevi olarak hitap edilmesini istemiştir. Manisa Tarzanı, Türkiye’nin bilinen ilk çevrecisidir.

Ahmet Bedevi, henüz küçük yaştayken Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda görev aldı. Savaşta gösterdiği başarıların ardından, TBMM ona İstiklal Madalyası verdi. Ahmet Bedevi bu madalyayı ömrünün son günlerine kadar sakladı.

Savaş yıllarının ardından Manisa’ya yerleşen Bedevi, Spil Dağı’nın eteklerinde yaşamaya başladı ve hayatını doğa sevgisine adadı.

Manisa Tarzanı Ne Zaman Doğdu?

Manisa Tarzanı, Ahmeddin Carlak veya kendi seçtiği adıyla Ahmet Bedevi, 1899 yılında doğmuştur. Bağdat’a yaklaşık 100 km uzaklıktaki Samarra kentinde dünyaya gelen Bedevi, Türkmen bir ailenin çocuğudur.

Manisa Tarzanı Nereli?

Manisa Tarzanı, Kerkük kökenli Türkmen bir ailenin çocuğudur. Bugün İran topraklarında olan ama o zamanlar sınırları Osmanlı İmparatorluğu’nda olan Samarra kentinde doğmuştur.

Kısacası Manisa Tarzanı, 1899 yılında doğmuş ve yaşamını Osmanlı topraklarında geçirmiştir.

Manisa Tarzani Hikayesi 2

Manisa Tarzanı’nın Hayatı

Manisa Tarzanı’nın doğduğu yıllar savaş yıllarıydı ve iki savaş arasında dünyaya gelen her bebeğin olduğu gibi o da asker olarak cepheye katıldı. Ahmet Bedevi’nin gençlik yılları da Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda Batı Anadolu ve Kafkas cephelerinde geçti.

Gençliğinde bir eğlence sırasında Türkmen kabile reisi Şeyh Tahir’in kızıyla tanıştığı ve Meral adındaki bu kıza aşık olduğu söylenir.

Ahmet Bedevi kızı ailesinden istedi ve nişanlandılar. Ancak düğün hazırlıklarının başlayacağı sırada Birinci Dünya Savaşı patlak verdi. Bedevi, o yıllarda her genç erkeğin yaptığı gibi cepheye savaşmaya gitti.

Savaşın ardından Hindistan’a gittiği bilinen Ahmet Bedevi, bir süre ıssız ormanlarda yaşadı. Daha sonra dönmeye karar verince nişanlısı Meral’i bulmak için İran’a uzun bir yolculuğa çıktı.

Meral’i bulduğunda tekrar düğün hazırlıklarına başlayacaklardı ki bir İran gazetesinde Mustafa Kemal Paşa adında bir kahramanın, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığının haberini gördü.

Tekrar savaşa katılmak için gönüllü olacaktı. Ama bu kez Meral’i bırakmadı ve Kurtuluş Savaşı’na katılmak için birlikte Anadolu’ya gitmeye karar verdiler.

Bu zorlu yolculuk esnasında sarp bir kayalıktan geçerlerken nişanlısının ayağı kaydı. Meral, Ahmet Bedevi’nin kollarında hayatını kaybetti. Bu acı olayın ardından Bedevi, savaşa katılmak için kendini toparladı.

Bedevi, Anadolu’ya geçmeyi başardı ve Kazım Karabekir komutasındaki Kafkas cephesinde düşmanla göğüs göğüse savaştı. Kurtuluş Savaşı esnasındaysa Kilis ve Gaziantep’teydi.

Her iki savaşta gösterdiği cesareti ve başarıları TBMM tarafından İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Manisa Tarzanı’nın bu madalyayı her resmi kutlamada büyük bir gururla taktığı söylenir.

Manisa Tarzanı Hikayesi Nedir?

Savaş nihayet bitmişti ve Ahmet Bedevi’nin hayat yolculuğu onu doğduğu yere değil Manisa’ya götürdü. Neredeyse hiçbir şeyi olmayan Ahmet Bedevi, çıplak ayaklarıyla Manisa’ya girdi. Sonrasında Manisalılar onu ilk kez 1923 yılında gördüklerini söyleyeceklerdi.

Manisa Tarzanı Manisa’ya ilk geldiğinde şehir harap olmuş haldeydi. İtilaf Devletleri savaştan sonra geri çekilirken bütün Batı Anadolu’yu yakıp küle çevirmiş, şehirleri büyük zarara uğratmışlardı.

Manisa Tarzanı hikayesine göre Ahmet Bedevi, Manisa’nın o halini görünce bir karar verdi, bu şehri yeniden yemyeşil yapacak, düşmanların yok ettiği doğayı yeniden canlandıracaktı.

Ahmet Bedevi yoksul ve yalnızdı, kimsesi yoktu. 1933 yılında belediyeye başvurdu ve çöpçü olarak çalışmaya başladı. Boş bulduğu zamanlarda belediye bahçesine ağaç dikiyordu. Sonraları belediye başkanı onu bahçıvan yardımcısı yaptı. Belediyedeki bu görevinden yalnızca 30 TL kazanıyordu.

Manisa Tarzanı’nın Evi Nerede?

Manisa Tarzanı hikayesi adından da anlaşılacağı üzere Manisa’da geçmekte. Ahmet Bedevi, Spil Dağı’nın eteklerinde, Topkale’deki bir kulübede yaşamaya başladı. Tarzan’ın evi artık burasıydı.

Manisa Tarzanı yaşadığı toplumdaki kimseye benzemiyordu. Soğuk sıcak fark etmeksizin şort ve atletle dolaştı. Halk başlarda onun bu halini gördüklerinde garipsedi, ancak sonradan alıştı.

Ahmet Bedevi hayatının çoğunu dağlarda yalnız geçirse de birçok arkadaş edindi. İnsanlarla bir araya gelip sohbet etmeyi seviyordu.

Bedevi dünyevi zevklere önem vermezdi. Bu yüzden sadece şortla dolaşır, uyurken dahi üstüne bir gazete örterdi. Artık saç ve sakal tıraşı da olmuyordu, bu nedenle bazı insanlar ona “hacı” demeye başlamıştı.

Bazılarına göre Atatürk’ün ölümünden sonra devamlı “babamız öldü” diye ağladığı ve bu nedenle saç ve sakal bıraktığı söylenir.

Manisa Tarzanı bir süre sonra yeni bir görev edindi, her öğle vaktinde Topkale’deki topu ateşlemeye başladı. Her gün aynı saatte bunu yapmasının şehrin huzurunu ve barışını koruduğunu düşünüyordu. Halk bundan sonra ona “Topçu Hacı” demeye başladı.

Manisa Tarzani Hikayesi 1

Manisa Tarzanı Hikayesi Nedir?

Peki, Manisa Tarzanı efsanesi nereden çıktı? Aslında Manisa Tarzanı hikayesi kısaca, Manisa halkının Ahmet Bedevi’ye taktığı lakaptan geliyor.

Tarzan Filmi

Bazı kaynaklara göre Manisa Tarzanı hikayesi bir filmle taçlandırıldı. 1934 yılında sinemalarda gösterime giren bir filmde, Manisalılar Ahmet Bedevi’ye çok benzeyen bir karakterle karşılaştı. Johhny Weissmuller’in oynadığı Tarzan filmindeki bu karakter Bedevi’ye çok benziyordu.

Tıpkı onun gibi ormanlarda yaşayan ve yarı çıplak dolaşan bu karakterin adı Ahmet Bedevi’yle özdeşleşti. Manisa halkı bu tarihten sonra Ahmet Bedevi’ye Manisa Tarzanı demeye başladı.

Zamanla Bedevi de bu ismi benimsedi. Zaten kendisi de sinemayı çok severdi ve bu lakabı kendisine uygun görmüştü. Manisa Tarzanı lakabıyla ülke çapında tanınan bir yüz oldu.

Manisa Tarzanı’nın Doğa Sevgisi

Manisa Tarzanı olarak anılan Bedevi, Manisa’nın yanan ormanlarını ve yok olan doğasına yeni bir hayat vermek için tüm hayatını adadı.

Manisa Tarzanı Spil Dağı’na binlerce ağaç dikti. Yaklaşık 80 bine yakın ağaç diktiği söylenir. Doğa’ya olan sevgisi sayesinde Spil Dağı’nın etekleri yeşillendi. Uzun yıllar ağaçların ve ormanın koruyucusu oldu.

Manisa Tarzanı Nasıl Öldü?

Manisa Tarzanı hikayesini öğrenenler, Manisa Tarzanı’nın ne zaman ve nasıl öldüğünü de en az hayatı kadar merak ediyor.

Hayatının sonuna kadar Manisa’da yaşayan Ahmet Bedevi, 31 Mayıs 1963 yılında hayata veda etti. Öldüğünde kişiliği ve yaptıkları dolayısıyla zaten çoktan efsaneleşmişti.

Manisa Tarzanı 67 yaşında vefat etti.  

1960’larda Manisa gelişmeye başladı. Yeni yollar yapılıp mahalleler kurulduğunda Manisa Tarzanı’nın diktiği ağaçlar da birer birer kesilmeye başladı. Ahmet Bedevi’nin elleriyle diktiği ağaçların kesildiğini görünce “Gitti evlatlarım” diye ağıt yaktığı söyleniyor.

Sağlığının bozulması da o günlere denk geliyor. Yıllardır diktiği ağaçlarıyla güzel Manisa’yı daha yeşil bir kent yapmak isterken ağaçların kesilmesine çok üzülüyor.

1963 yılında benzin istasyonu kurmak için diktiği çam fıstığı ağaçları kesildikçe Manisa tarzanı da hastalandı ve aynı gün kalp krizi geçirdi. Arkadaşlarının ısrarıyla hastaneye yatırıldı ancak çıktığı günün gecesi kalbi daha fazla dayanamadı.

Manisa Tarzani Hikayesi 3

Manisa Tarzanı Heykeli

Manisa Tarzanı ölümünden sonra halk arasında çok sevilen bir efsane halini aldı. Manisa tarzanı hikayesini yaşatmak isteyen halk şehrin çeşitli yerlerine Manisa Tarzanı heykelleri yaptırdı.

Manisa Tarzanı Mezarı

1963 yılında hayatını kaybeden Manisa Tarzanı’nın mezarı Manisa’nın Şehzadeler ilçesindeki Çatal Mezarlığı’nda bulunuyor.

Muhabir: Özkan Çelik