Manisa, kültürel, tarihi ve doğal zenginlikleriyle Türkiye’nin en özel rotalarından biri olmaya devam ediyor. Kent, gastronomisiyle olduğu kadar antik uygarlıklara ev sahipliği yapan jeolojik ve arkeolojik mirasıyla da dikkat çekiyor.

İşte Manisa’ya gelenlerin mutlaka deneyimlemesi gereken duraklar:

Ziyaretiniz Mesir Festivali’ne denk geldiyse, şehrin simgesi haline gelen şifalı mesir macunu kapma etkinliğine katılmadan ayrılmayın.
Hatuniye, Sultan, Muradiye ve Ulu Camii ile bu camilere ait külliyeleri gezmek, şehrin Osmanlı dönemindeki mimari zenginliğini keşfetmek için önemli duraklar arasında yer alıyor.
Manisa ve Akhisar Müzeleri, Lidya’dan Roma’ya ve Osmanlı’ya uzanan geniş bir tarihsel koleksiyon sunuyor. Folklorik mirasının sergilendiği bu müzeleri gezmeden Manisa turu tamamlanmış sayılmıyor.
Tarihte ilk parayı basan Lidya uygarlığının başkenti Sardes Antik Kenti ve ünlü Artemis Tapınağı, bölgenin en çok ziyaret edilen arkeolojik alanları arasında bulunuyor.
Salihli–Gölmarmara yolu üzerindeki Bintepeler, içerisinde 90’a yakın tümülüsü barındıran büyüleyici bir arkeolojik bölge. Lidya krallarının mezarlarını görmek için ideal bir durak.
Salihli yakınlarındaki 15.000–25.000 yıl önceye ait insan ayak izleri ise Anadolu'nun prehistorik dönemine ışık tutan nadir buluntular arasında yer alıyor.
Hıristiyanlık tarihinde büyük öneme sahip Yedi Kiliseler’den üçü – Sardes, Thyateira ve Philadelphia – Manisa sınırları içinde bulunuyor. İncil’in vahiy bölümünde adı geçen bu kutsal yapıların her biri, inanç turizminin önemli durakları arasında.
Şehir merkezinde çay molası vermek, Manisa’nın günlük yaşam ritmini hissetmek için güzel bir fırsat sunuyor. Spil Dağı güzergahında yer alan Karaköy çevresindeki tarihi yapılar; Sinanbey Medresesi, İvazpaşa Camii, Dere Hamamı ve Ağlayan Kaya da mutlaka görülmesi gereken noktalar arasında.
Spil Dağı Milli Parkı’na çıkarken, Sultan Yaylası yakınlarındaki seyir terası Manisa ve Gediz Ovası’nın panoramik manzarasını ziyaretçilere sunuyor. Yol üzerindeki diğer seyir noktalarından İzmir Körfezi ve Yunt Dağları da izlenebiliyor.
Spil’in At Alanı Yaylası’nda yılkı atlarını ve endemik bitki türlerini görmek, doğaseverlerin favori deneyimlerinden biri olarak öne çıkıyor. Akpınar mevkiinde yer alan Ana Tanrıça Kybele kabartması ise şehrin tarih öncesi dönemine uzanan güçlü bir iz.
Manisa’nın 20 kilometre ötesindeki Uzunburun Köyü’nde yer alan Bizans dönemine ait Yoğurtçu Kale, hem tarih hem de fotoğraf meraklılarının ilgisini çekiyor. Yuntdağı bölgesindeki yayla köylerinde geleneksel yaşamı gözlemlemek ise ziyaretçilere benzersiz bir kültürel deneyim sunuyor. Aigai Antik Kenti ve Örselli Köyü’nde el dokuması halıları görmek bu rotanın ayrılmaz parçaları arasında.
Şehrin termal zenginliği de oldukça dikkat çekiyor. Salihli, Kula, Sart, Demirci, Urganlı ve Soma’daki termal tesislerde şifa bulmak Manisa seyahatinin önemli başlıklarından biri.
Kula Evleri, lav akıntıları, peri bacaları ve Divlit Yanardağı bölgesi, UNESCO jeopark adayı özellikleriyle hem doğaseverlerin hem fotoğrafçıların gözdesi. Kula’nın meşhur güveç kapaması, şekerli ve otlu pideleri, höşmerimi ve leblebisi ise mutlaka tadılması gereken lezzetler arasında.
Soma’nın tarihi Darkale Köyü, dar sokakları ve geleneksel barana oyunu ile ziyaretçilerine özgün bir kültürel atmosfer sunuyor.
Şehre has Manisa Kebabı, Salihli’nin Odun Köftesi ve Akhisar’ın dünyaca bilinen köfte lezzetlerini tatmadan Manisa’dan ayrılmayın. Ayrıca üzüm, kiraz ve zeytinin en taze hallerini deneyimlemeden bu yolculuk tamamlanmış sayılmaz.

Manisa’nın kültürel rotalarını keşfetmek isteyenler için bu zengin liste, kentin sunduğu eşsiz deneyimlerin yalnızca başlangıcı niteliğinde.

Muhabir: Elif AYVAR