Mucizelere inanır mısınız?
Bu soru ile mutlaka rast gelmişsinizdir hayatınızda. Belki bir kitabın satırlarında ya da bir filmin dönüm noktasında veyahut kendi hayat sahnenizde…
Mucize, hayatımızın adeta si notası gibi telaffuz edince bile bizi rahatlatan, hayatın güneşli bir yüzünün de olabileceğini, her daim bulutlu olmayacağını hatırlatan sihirli bir olay.
İnsanın, hayatın gerçekleri manifestosundan bunalınca hayal bozan çalılıklardan kurtulup sığındığı bahçe de diyebiliriz.
Aaa bak yıldız kaydı, hadi dilek tut!
Mumları üflemeden önce dilek tut!
10,9,8…Tutun dileklerinizi!
Bu duayı kaç kere okuyunca gerçekleşiyordu dileğim?
Yaşamınızda bu cümleleri muhakkak sarf etmişsinizdir. Dileğinizin gerçekleşme ihtimalinin verdiği inançtır buna sebep. İçimizdeki inancın meyvesidir mucize. Olmasını istediğimiz o dileğin gerçekleşme umudu, yaşamımızı bahar kılar
İnsan, başına güzel bir şey geleceğine inanmak ister. O bahçede bir bahar da onun için yaşansın ister. Başına güzel bir şey gelecek, hayatına bir güneş gibi doğacak ve hayatı bambaşka yollara doğru ilerleyecek.
İnsanı, idame ettirmeye çalıştığı hayatının, ansızın yörüngesinden çıkması ve istediği yolda devam etmesi mucizelere inanmasını sağlar. Onu bu kadar nazlı yapan da ansızın hayatımızın ortasına düşüp hayalimizden daha da güzelini, asıl ihtiyacımız olanı bize getirmesidir belki de. Evrenin kusursuz düzeni ile iş birliği içinde olması, onu tam vaktinde kılar. Tam yerinde kılar ve bu kusursuz düzen, inananları asla yarı yolda bırakmaz.
Sözün özü sevgili okurlarım: Hayaller gerçek olmak için var. Mucizeler ise inanmaktan vazgeçmeyenler için…
Hoşça kalın…
Olmasını istediğimiz o dileğin gerçekleşme umudu, yaşamımızı bahar kılar