Yazının başlığını görünce birçokları eminim ki "bu da nereden çıktı şimdi?" diyeceklerdir. Doğrusu ülkenin önünde bu kadar sorun varken, bir tarafta Rusya krizi, diğer tarafta Musul sorunu ortada dururken, ekonomik meseleler dağ gibi birikmişken, üstelik çoğunluğa dayalı güçlü bir iktidar bu meselelerin çözümü için eylem planlarıyla, programlarıyla reçeteler üretmeye çabalarken bu konu nereden çıktı demek yanlış olmaz. Ancak günü kurtarmaya yönelik politikalarla, zamana ve şartlara göre çark ederek, yön değiştirerek, sorunlara çare bulmak pek de kolay değildir. Gerçekçi, kalkınmaya odaklı, çözüme yönelik, barışçıl, toplumu ayrıştıracak değil, birleştirecek, kucaklaştıracak politikalar geliştirmek, kalıcı ekonomik reçeteler üretmek, komşularımızla sorunsuz ilişkiler yürütmek, huzur ve barışı tesis etmek istiyorsak içinde "Türkiye" geçen bu iki kavram arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları masaya yatırıp irdelemek, doğru olanı ortaya çıkarmak şarttır.
Nedir Yeni Türkiye? Eminim ki; AKP gurubundaki 316 kişiden 300'ü başkanlık sistemi dışında bu kavramın ne ifade ettiğini bile bilmiyordur. Doğrusu ben de bilmiyorum, bu sözü kullananlar dışında da pek bilen olduğunu sanmıyorum. Zira ortada bir Yeni Türkiye programı yoktur. Eski Türkiye'nin hedeflerinden pek farklı olmayan 2023 hedefleri dışında, ortaya konulan bir dokuman da yoktur. Meclis Başkanı Sayın Kahraman eski Türkiye'nin siyasetçilerindendir, Erbakan ekolündendir. Geçtiğimiz haftalarda yazdım, Sayın İlhan Kesicinin konuşmasından sonra kendisini övmüş, teşekkür etmiş ve meclise yeni bir üslup getirdiğini ifade etmiştir, yani eski Türkiye özlemini dile getirmiştir. AKP'yi yöneten dar kadro ise Yeni Türkiye'nin ne anlam ifade ettiğini iyi bilmekte, örtülü ya da aleni, adım adım bu yolda ilerlemektedir.
Peki, muhalefetin bu ilerlemenin önünü kesebileceği, alternatif olarak sunabileceği, bir hedefi, programı ya da önceliği var mıdır? Yoktur. Muhalefetin ne böyle bir programı vardır ne de Yeni Türkiye hedefinden haberi. Hal böyle olunca da alternatifsiz kalan iktidar boş alanda hızlı adımlarla hedefine ilerlemektedir.
Büyük Türkiye hedefi ve ideali 1970'lerdeki merhum Demirel'in aynı isimli kitabına dayanmaktadır. Bu kitap dostumuz merhum Uğur Gümüştekin tarafından sadeleştirilerek ve Demirel'in konuşmalarında koyduğu hedeflerle zenginleştirilerek "Yeni Bir Sosyal Mukavele" adıyla yeniden kitaplaştırılmıştır. Bu kitap farklı politika alanlarını içerecek şekilde bölüm, bölüm cep kitapları şeklinde AP Genel Merkezince bastırılarak dağıtılmıştır.
"Büyük Türkiye", 1950'de Demokrat Parti tarafından başlatılan kalkınma hamlelerinin, atılan demokratik adımların, 1965 sonrasında AP iktidarlarınca sürdürülen, günün şartlarına göre geliştirilen politikaların 1971 muhtırası sonrasında oluşan yeni şartlara göre revize edilmiş şeklidir. Hedefinde hürriyet içinde kalkınma, refah toplumu yaratma, sosyal adaleti sağlama ve sosyal devlete ulaşma, demokratikleşme, ilerleme, gelişme ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma vardır. Bu eser çok partili siyasi hayata geçiş sonrasında ortaya konulmuş en kapsamlı, en gerçekçi ve en idealist politika dokümanıdır. Bu eserde yer alan hedefler Türkiye'ye damgasını vurmuştur. Demirel iktidarları, kendine göre bazı yeni hedefler koysa da Özal iktidarları, Yılmaz ve Çiller iktidarları da hep aynı hedeflere yönelik uygulamalar yapmışlardır. Hatta 2002'den sonra başlangıçta Gül ve Erdoğan Hükümetleri bile bundan ilham almışlardır. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı sağlığında rencide edici sözler sarf ettiği merhum Demirel'in TBMM'deki cenaze töreninde "her gittiğim yerde eserleriyle karşılaşıyorum" diyerek hakkını teslim etmiştir.
Gerçekten de Türkiye, Büyük Türkiye hedeflerinde yer alan eserlerle doludur. GAP onun ürünüdür, her köyde elektrik, telefon, barajlar, sulama kanalları, otoyollar, demir çelik, otomotiv, petrokimya, savunma sanayii, ağır sanayi ve birçok entegre endüstri tesisleri, OSB'ler onun ürünüdür. Demirel 6 yıllık tek başına iktidar döneminde İstanbul Boğazına altın gerdanlığı takmış, 12 Mart Muhtırasına rağmen Boğaziçi köprüsü zamanında tamamlanarak Fatih'in rüyası gerçek olmuştur. Rahmetli Özal ikinci köprüyü gene 6 yıllık iktidarında başlamış ve bitirmiştir. AKP'nin 13 yıllık iktidarı gelişmiş yapım teknolojilerine rağmen daha böyle bir eser kazandıramamıştır. Başlatılan köprü inşaatı maalesef yanlış hesaplar, kesilen on binlerce ağaç ve "milletin …" sözleriyle anılır ve tartışılır olmuştur. Demirel'in başlattığı Özal'ın büyük gayretle üzerine kattığı tarihi ipek yolunu canlandıracak, Edirne'den başlayıp Ortadoğu'ya açılacak TEM otoyolu, Edirne'den Ankara'ya, Pozantı'dan Şanlıurfa'ya kadar bitirilmiş olmasına rağmen 13 yıllık iktidarda yeni bir şey eklenmemiştir. Evet duble yollar, hızlı tren güzergahları açılmıştır bunları takdirle karşılıyoruz, ama Petkim, Erdemir, Tüpraş ve daha birçokları artık yoktur. Olmadığı gibi yenileri de yapılmamaktadır.
İşte Büyük Türkiye ile Yeni Türkiye'nin farkı buradadır. Büyük Türkiye eserleriyle anılmaktadır ama yeni Türkiye'nin ne olduğunu bilen yoktur. Türkiye'nin kurtuluşu bilinmeyene yelken açmak değil, Büyük Türkiye hedefine yeniden yönelmektedir. Bunu başaracak kadrolar, tıpkı Demirel ve Özal gibi önlerine düşecek kalkınmacı, proje kafalı bir hesap adamını, onlar gibi halkı tanıyan anlayan ne istediğini bilen birini beklemektedir. Demirel ve Özal İTÜ'lü mühendistiler, ikisi de kısa süreli de olsa DPT'den geçtiler, aradığımız bu kişi neden onlardan el almış, DPT kökenli, ODTÜ'lü bir mühendis olmasın?