Yanık ülke, Kulamıza verdiğimiz isim ama o ismi bin yıllar önce bölgeyi kaplayan lavlardan alıyor, bir bölümü de Demirköprü barajının etrafındaki topraklarda. Bugün kastettiğimiz ise malum, cayır, cayır yanan ormanlarımız, yürek yakan felaket. Allah yangınla mücadelede görev alan tüm personelimize, sivil gönüllülere, halkımıza güç kuvvet versin. Boş, boş konuşanlara, mış gibi yapanlara, siyasi malzeme yapmaya çalışanlara ve beceriksizliklerini örtmeye çalışanlara da akıl, fikir, izan ve vicdan versin. Hele hele Gündoğmuş belediye başkanına da Allah sözlerindeki gibi sevinmeyi nasip etsin.

            Yıllar sonra ilk kez uzunca bir tatil yapmayı planladığımı, memleket hasreti giderme arzusunda olduğumu sizlerle paylaşmıştım. Bu arada yazılarım da aksadı tabii ki ama zaten bayram süresinde gazetemiz yayında olmadığı için çok da ara vermiş sayılmayız. Keyifli geçen günlerin dışında özellikle son haftanın yangınları yüzünden Ankara’ya üzgün döndüm. Hani yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat derler ya, ben de öyle yapacağım. Hem güzellikleri hem de olumsuzlukları.

            Birkaç hafta kadar önce yola çıktığımda ilk hayal kırıklığını Afyon’da yaşadım. Afyon Kent Konseyi şehir logosu üzerinden, artık Afyon ile özdeşleşmiş Kocatepe’deki Atatürk siluetini kaldırmış. Valilik ve Belediye logolarında zaten kalkmıştı. Bundan ne fayda umarlar bilmem ama yapılan Milli mücadeleye, Tınaztepe, Kocatepe, Dumlupınar şehitlerinin aziz hatıralarına, Kuvayı Milliye ruhuna ve dahi Afyonkarahisar’a düpedüz ihanettir. Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir ama siz sevmeseniz bile Kocatepe’deki o gerçeği değiştiremezsiniz, sevmeseniz de saygı duymak zorundasınız yoksa keşke Yunan kazansaydı diyen sapık zihniyetle bir olursunuz.

            Sonra Salihli’de, Manisa’da, Gölmarmara’da dostlarla, hemşerilerle aşıyı üçlemiş olsak da tedbiri elden bırakmadan, kurallara riayet ederek selamlaştık, hasret giderdik. Manisa’da kabir ziyaretlerimizi yaptık mahalle arkadaşlarıyla, çocukluk arkadaşlarımızla, esnaftan bazı dostlarla kucaklaştık. Salihli’de odun köftemizi, Manisa’da kebabımızı Akhisar’da muhacir köftemizi yedik. Dönüşte Kula’mızda Türkevinde çay molamızı verdik, İcikler kasabamızdan Fatma kızımız bizi ağırladı.

            Ayvalık’da İzmir Koleji 73 mezunu arkadaşlarımız güzel bir sürpriz hazırlamışlar pandemi yüzünden uzun zamandır görüşememiştik doğrusu ilaç gibi geldi. İki yıl önce Ayvalık’ta şezlong mafyasının eşkıyalık boyutuna varan tavırlarını dile getirmiş, Vilayetler kampı müdürünün de usulsüz uygulamasını konu etmiştik. Kadim dostumuz Süleyman Soylu bakanımız da hassasiyet göstermiş ve şimdiki NVİ Genel Müdürü tarafından bilgilendirilmiştim. Doğrusu sayın genel müdürün anlattıklarını yerinde görmek beni mutlu etti. Ayvalık VE Hotel pırıl pırıl olmuş valilerimize, içişleri bakanlığı mensuplarına hizmet verdiği gibi kamu çalışanlarına ve sivillere de kontenjan dahilinde hizmet veriyor. Günübirlik uygulaması da var. Kendi mensupları, kamu ve sivil olmak üzere üç ayrı fiyat var. Eğer SPA ve diğer kolaylıklar da kullanılacaksa fiyatlar makul ancak sadece şemsiye ve şezlong için çok fazla. Buna makul bir çözüm bulunursa Sarımsaklı sakinleri bundan istifade ederler. Ancak bir de eleştirim olacak, tesise girişte Türk Parlamenterler Birliği kartımızı ibraz ettik. Kamu tarifesi uygulamak istediler. Halbuki Hazine ve Maliye Bakanlığının 2021/1 sayılı tebliğinin 8 madde c) fıkrası eski yeni parlamento üyeleri ve dışardan atanan bakanlara ve alt ve üst soylarına kamu sosyal tesislerinin o kurumun mensuplarına uygulanan en uygun tarifenin uygulanmasını amirdir. Bu tebliği hatırlattığımızda ise Cumhurbaşkanlığı mensuplarına da ayni tarife uygulanıyor cevabı ile karşılaştık. Maalesef böyle bir algı oluşmuş durumda. Nerede kaldı kuvvetler ayrılığı? Cumhurbaşkanlığı yürütmenin başıdır, bağlı, ilgili kuruluşlar, başkanlıklar ise kamu kurum ve kuruluşu niteliğindedir. Yasamanın üstünde değildir. Doğrusu Sayın Bakan da Sayın Meclis Başkanı da bu konuda hassasiyet göstermeli ve personelini de eğitmelidir. Biz hakkımızı aldık ama personel öğrendi mi yoksa hala bildiklerini mi okuyorlar orasını bilmem.

            Bayramı Ayvalık’ta geçirdikten sonra ver elini Foça. Foça neredeyse Manisa’nın mahallesi gibi olmuş, 35’den fazla 45 plaka görmek mümkün. Şehir hayatından bıkanlar yılın büyük bölümünü Foça’da geçiriyor, hele pandemiden sonra bu 12 aya çıkmış durumda. Güçlü bir İzmir Koleji (BAL) kolonisi de oluşmuş durumda. Tıpkı Ayvalık’taki kardeşler gibi onlar da bize güzel bir akşam geçirttiler. Hiç yalnızlık hissetmedik sağ olsunlar.

            Maalesef tatilimizin son günlerinde Ege’nin güneyinden canımızı sıkan orman yangınları haberleri aldık. Yüreğimiz yanıyor, bölgedeki dostlardan aldığımız haberlere göre durum çok vahim. Herkes canhıraş çaba gösteriyor, hem ormancılar, diğer kamu görevlileri, belediyeler hem de gönüllü siviller cansiparane alevlerle savaşıyorlar. İnşaat makinaları, traktörler, mikserler, beton pompaları, köylülerin su tankerleri, ilaçlama pompaları, tomalar, aklınıza ne geliyorsa yangınla mücadelede kullanılıyor. Kadınlarımız damacanalarla su taşıyorlar, halatla su tankeri çekiyorlar onlar da bu savaşın içindeler, resmi, sivil şehitlerimiz de var. Ne yazık ki; hava desteği olmadan onca çabaya rağmen savaşı kazanamıyoruz. Görevlilerimiz, halkımız canla başla çalışırken kimilerimiz siyasi çıkar peşinde koşuyor, kimilerimiz de beceriksizliklerini örtmeye çalışıyor. Ülkem yanıyor, yüreğimiz yanıyor, çaresizlik içinde elimizden bir şey gelmiyor.

            Velhasıl böyle bir ortamda başkente döndük. Ayağımızın tozuyla dün siyaset büyüğüm, eski bakanlarımızdan Necmettin Cevheri’nin muhterem eşi ve kadim dostumuz Adana eski milletvekili Cevher Cevheri’nin annesi Yüksel Cevheri’nin cenaze törenine katıldık. Törene DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, eski bakanlar Esat Kıratlıoğlu, Nevzat Ercan, Mehmet Ağar, Hayati Yazıcı başta olmak üzere çok sayıda eski yeni milletvekilleri, siyasetçiler, Şanlıurfa’dan gelen çok sayıda vatandaşlar ve kanaat önderleri katıldılar.

            Bu haftaki yazım tam da tatil dönüşü yazısı ve gazetemiz başyazarı Ertuğrul Aytaç yazıları tadında oldu. Duydum ki o da tatil dönüşü hemen bıçak altına yatarak başarılı bir ameliyat geçirmiş. Geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum.

            Gelecek hafta inşallah daha güzel hayırlı haberler içeren gündemlerle buluşma temennisiyle alevsiz, dumansız, sağlıklı ve hayırlı günler diliyorum. Sağlıcakla kalın…