Erdoğan, programda yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 14 Şubat'ta Soçi'de bir araya geleceklerini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle;

-Özellikle teşekkür ediyorum. Böyle manifestoyu açıkladıktan sonra ilk toplantıyı TRT ortak yayınında yapmak bizi ayrıca mutlu etti. Tarihi Çengelköy Çınaraltı Çay Bahçesi'nde vatandaşlarla 1,5 saat dertleştik, sohbet ettik, çaylarını içtik onlar da bizim çaylarımızı içtiler. Çenkelköy'ün 15 Temmuz darbe girişiminde özel bir manası var. Kuleli bir tarafta bir tarafta merkez bir tarafta köprü bu bakımdan unutulur bir yer değil.

-Çengelköy hakikatten çok ciddi bir direniş ortaya koydu. Onun için de ilk toplantımı buradan başlatayım dedim. Uzun zamandır da gelmemiştirb Çınaraltı bizim biraz da geçmişimizden bu yana anlamlı bir yerdir ve Çınaraltı'nda hem dostlarla hem gençlerle orada bulunan tüm İstanbullu hemşehrilerle bir araya gelmek beni çok mutlu etti.

-Bildiğiniz gibi dörtlü zirveyi burada yaptık yani sayın Putin, Merkel ve Makron ile olan dörtlü zirvemiz. Suriye'ye yönelik olan o zirveyi şu anda bulunduğumuz konumda onlarla bir araya geldik. Tabi dışarıda Boğaz'a yönelik ayrıca fotoğraf çekimlerimiz olmuştu ama burada da çok kararlı bir müzakereyi gerçekleştirdik. Malum Birleşmiş Milletler'den De Mistura'nın da katılmış olduğu o zirvede biz tüm belirlediğimiz başlıkları onunla paylaştık ve o süreç o yönüyle de devam ediyor. Belirleyici olup olmadığı meselesi ayrı fakat buna zenginlik katan bir süreçti zaman zaman o da İstanbul Zirvesi olarak anılıyor.

SAYIN PUTİN İLE AYIN 14'ÜNDE SOÇİ'DE BİR ARAYA GELECEĞİZ

-Kısa bir süre önce sayın Putin ile malum Moskova'da bir araya geldiğimde yine İstanbul Zirvesi'ni andık. Yine ayın 14'ünde de Soçi'de bir araya geleceğiz. Soçi'de daha önce başlattığımız zirvenin ikinci turuna başlayacağız. Yine orada da Rusya Federasyonu - Türkiye - İran üçlü olarak bu zirvemizin tekrarını yapacağız. Temenni ediyorum ki bu güzel gidişe yeni bir anlam kazandıracak yeni bir güç katacak. Çünkü Suriye'deki malum bu süreç Cerablus, Afrin, İdlib bütün bunlardan sonra her geçen gün daha iyiye doğru gidiyor. Temmennimiz odur ki bunu bu şekilde devam ettirelim ve geri dönüş başlayan bu bölgelerde Suriye halkı kendi topraklarına dönme imkanını bulsun.

"YEREL YÖNETİM DEDİĞİNİZ ZAMAN AKLA İLK GELEN ÇEVREDİR, TEMİZLİKTİR"

- Her şeyden önce bir defa bir yerel seçime gidiyoruz. Bu yerel seçimde bir genel seçimin etkisi olur mu olmaz mı diye soracak olursanız tabiki onun da olacak hele hele bizim gibi şu anda iktidarda olan bir siyasi partinin buradaki bakışında merkezi yönetim ile yerel yönetim arasındaki uyum çok çok önemli. Yani bir yerde yereli merkezi taşıyacağınız gibi merkezi de yerele taşıyacaksınız ki hizmetler çok farklı şekilde kendini gösterme imkanı bulsun. Özellikle bu dönemde dikkat edilirse halkımızın sıkıntıya düştüğü ve siyasi hareketlerin de üzerinde pek durmadığı bazı sıkıntılar var. Yani yerel yönetim dediğiniz zaman akla ilk gelen şey şudur; Çevredir, ilk gelen şey temizliktir. Eskiden ben mesela 1994 seçimlerine girerken üç şey ile girdim. Çöp, çukur, çamur. Niye? Çünkü İstanbul bu çöp, çukur ve çumurdan çok çekmişti. Çöp dağları vardı, çukurlar vardı, her taraf çamurlar içerisindeydi. Temizlik denen birşey yoktu, İstanbul'un suyu yoktu, hava kirliliği almış başını gidiyordu böyle bir İstanbul. Bunu tabi şu anki genç kuşak bilmez. Özellikle ilk defa oy kullanacak gençler hiç bilmez. Ancak annelerinden babalarından dinlediyseler bunu bilirler. Şimdi hafıza i beşer nisyan ile malüldür unutur insanoğlu ama bunları anlatmak lazım.

1994 ÖNCESİ İSTANBUL'DA NASIL BİR MANZARA VARDI?

Zira yerel yönetime talip olanların önce bu konuda kararlılığının olması lazım dertli olması lazım. Yani eğer bir belediye tertemiz değil pırıl pırıl değilse çöpten çukurdan o beldeyi o ilçeyi o ili arındırmıyorsa biz ona belediye demeyiz. Önce buradan işe başlamamız lazım. Tabi bütün bunların yanında İstanbul'da o dönemde yaşadığımız en önemli şey bir belediye için su konusu. İstanbul'da su yoktu. Ben belediyeyi CHP'den almıştım. CHP belediyesinden aldığım bu İstanbul'da susuzluk ki İstanbul o zaman 8 milyon nüfusu vardı. Şu anda son nüfus sayımı yapıldı yaklaşık 15,5 milyon İstanbul bir nüfusa ulaştı. Dünyada bazı devletler değil orta boylu devletler artık bu nüfusta. Yani İstanbul bir devlet. Şimdi böyle bir şehri yöneteceksiniz böyle bir şehri yönetirken çöp benim sorunum değil diyemez bir belediye. Senin sorunun. Yollar benim sorunum değil diyemez, hava kirliliği benim sorunum değil diyemezsin. Göreve geldiğimde İstanbul'un doğru dürüst doğal gazı yoktu. Ben belediyeden ayrıldığım zaman 1 milyon 250 bin konuta biz o zaman doğal gaz getirmiştik. Onunla İstanbul'un havası temiz hale geldi ve şimdi zaten İstanbul'da doğal gazın neredeyse gitmediği semt, ev kalmadı.

"2040'A KADAR İSTANBUL'UN SU SIKINTISI OLMAYACAK"

Biz göreve geldiğimizde İSKİ tankerleriyle maalesef bazı yerlere su taşıyordu. Ama ben hep hatırlarım o çocukların annelerin ellerinde bidonlarla gidip o tankerlerden su aldığı dönemleri. Daha sonra ne oldu su istasyonları kuruldu hatırlayın. Bir endüstri oluştu oralardan giderlerdi parayla suyunu alırdı ve bununla da kalmaz küvetler o satın alınan suyla doldurulur onunla da banyosunu yapardı. Bu hale gelmiştik. Şimdi kalksın da bir CHP'li desin böyle birşey yoktu. Bunları yaşadık İstanbul'da bunu bizlere yaşattınız. Ama biz geldik bir yılda bir defa bu işi ortadan kaldırdık. Düşünün 110 kilometre Istranca Dağları'ndan 180 kilometre de Melen'den İstanbul'a su getirdik. Bu getirdiğimiz suyla birlikte İstanbul susuzluktan kurtuldu ve suyuna kavuştu. 2040'a kadar da İstanbul'un ciddi manada su sıkıntısı olmayacak. Hava kirliliğini yine o günün bir gazetesi hiç unutmuyorum maske dağıtıyordu. Bunları bizim getirip şöyle ortaya koymamız lazım ve bundan da gücenmemesi lazım CHP'li dostlarımızın. Bu maskeler o zaman dağıtıldı. Niye? Hava kirliliği var herkes maskeleri ile sokağa çıkıyordu böyle bir dönemi yaşadık.

1994 RUHU NE ANLAMA GELİYOR?

Şunu çok açık net bilmemiz lazım, biliyorsunuz demokrasi yerelde başlar eğer bir siyasi hareket ben bir demokrasi mücadelesi veriyorum diyorsa önce yerel politikayı başarması lazım. Yerel politikayı başaramayanın geneli başarması mümkün değil. Yerelin bir durumu daha var. Yerel halkla kucaklaşma halkla bütünleşme yeridir. Halkla bütünleşme yeri de olduğu için orada bir defa halka eliniz değecek. Elektrik vereceksiniz elektrik alacaksınız. Bunu başarmanız lazım eğer bunu başaramıyorsanız halk sizi sırtında taşımaya mecbur değil. Çöp dağları, su bütün bunlar yok düşünün Ümraniye'de meşhur o facia çöp faciası 34 kişinin ölümü bakın bunun hesabı sorulmadı. Ümraniye belediyesi CHP'li idi Büyükşehir Belediyesi CHP'liydi. Hala kendilerini savunabiliyorlar. Neyi savunuyorsunuz? Neymiş grev varmış eğer grev varsa onun da sorumlusu sensin. Biz bunu aldığımız anda adeta bir devrim ruhu ile aldık.

"HALİÇ'TEN ALİBEYKÖY'E 2,5 MİLYON METREKÜP ÇAMUR TAŞIDIK"

Mesela ben doğma büyüme Kasımpaşa'lıyım yani Haliç'in kenarında bir yerde doğdum. Ve haftanın Cumartesi günlerinde Fener'de bizim okulumuz İstanbul İmam Hatip Çarşamba'da oradan Fener'e geçerim sandalla oradan da yürüyerek yukarı çıkardık. Fakat koku tahammül edilebilir gibi değildi. Haliç o zamanlar öyleydi. Gün geçti 7 yıl sonra Haliç'in içinde adacıklar oluştu. Ve biz o adacıkların arasından sandalla gidişimizi yapardık. O zaman Sütlüce'de şu an Haliç Kongre Merkezi'nin olduğu yerde hatırlayın kesimhaneler vardı. Orada bir tarafta sakatatların yapıldığı yerlerdi. Şu anki güzellikler nerede. Biz Haliç'te kongre merkezinin temelini attık. Benden sonra gelen arkadaşlarda sağolsunlar tamamladılar. Orada tüm sanatsal etkinlikleri yapıyoruz, toplantıları yapıyoruz ve o malum yerden böyle güzel bir eser meydana geldi. Ama bir taraftan da birşey yaptık o da şu; Biz Haliç'ten Alibeyköy'e 2,5 milyon metreküp çamur taşıdık. 9,5 kilometre bir boru hattı kurduk ve oradan pompaj sistemi ile çamuru Alibeyköy'deki o taş ocağına pompaladık ve orada süzmesini yaptık. Süzdürdük ve çamuru çökertildi su ise tekrar haliç'e pompaj sistemi ile pompalandı. Şimdi o 650 bin metrekarelik taş ocağının olduğu yerde şimdi çocuklar için oyun parkı kuruldu. Böyle bir belediyecilik anlayışı var orada İstanbul halkı gidiyor eğleniyor. Obür tarafta bir Haliç Kongre Merkezi var orada her türlü etkinlikler yapılıyor. Bir diğer tarafta bakıyorsunuz artık rahatlıkla Haliç'te balık avlanabiliyor. Bununla da biz kalmadık daha ileriye gittik Boğaz'ın suyunu biz Haliç'e bağladık. Neden? Çünkü Haliç'e biz eğer o dağları delerek Boğaz'ın suyunu aktarmasaydık şu andaki Haliç'i yakalayamazdık. Çünkü o durgun su ne olacaktı yine eski haline dönecekti. Ama şimdi adeta devirdaim gibi yukarıdan geliyor ve aşağıdan Marmaray ile bütünleşiyor ve artık kirli su gibi birşey söz konusu değil. Böylece orada balık avlayabilir hale geldik. Bunu AK Parti iktidarı olarak biz yaptık.

Bu iş bir aşk işidir eğer varsa bir aşkınız bunu yaparsınız. Ama şimdi bu yeni kuşak Haliç'in böyle bir geçmişi olduğunu öyle zannediyorum ki bilmiyor. Bilmediği için de değerini anlamıyor. Marifet iltifata tabi. Bizim şu anda gençliğimize bunu anlatmamız lazım. Aynı şekilde bakın İzmir'in körfezi böyledir. Orada da şimdi kokudan geçilmiyor. İzmir susuzdu İzmir'i suya kavuşturan yine biz olduk. Kocaeli'de de körfezin durumu felaketti. Birçok suistimallere skandallara Kocaeli neden oldu Yuvacık Barajı ile. Orada da bir dönüşüm değişim oldu buraya geldi. Yani çöp, çukur, çamur derken benim derdim bu. Sene 1992 İstanbul'un biz ilçelerini aldığımızda bütün ilçeler böyleydi. Ama buralarda yaptığımız çalışmalarla tüm o ilçeler modern Güngören oldu modern Bağcılar, Esenler oldu. Bunu tabi yeni kuşağın bilmesi lazım. Bağcılar'da sağolsun Bağcılar halkı büyük oranda bunu biliyor. Esenler halkı bunu biliyor. Güngören halkı bunu büyük oranda biliyor çünkü anneleri babaları onlara anlattığı için böyle bir ilçeymiy burası böyle oldu. Herkes zannediyor ki hizmeti Bakırköy'e verdiler ama oralara hizmet vermediler. Böyle bir İstanbul'du onun için de biz 94 ruhunu CHP dediğimiz zaman çöp, çukur, çamur akla gelir dediğim zaman bunu kastediyorum. AK Parti'de bunlardan arınmak anlamındadır. AK Parti'yi de böyle tanımlıyorum.

YATAY MİMARİ NEDEN ÖNEMLİ?

Az önce de ifade ettiğim gibi belediyecilik işi gönül işidir. Onun için de tüm belediye başkan adaylarımıza şunu söyleyorum; biz şunu bileceğiz, insanoğlu topraktan uzak olmamalı. Toprağa yakın olmalı ve şu anda böyle 50 kat 70 kat bir mimari aslında bizim medeniyet ruhumuza da uygun bir mimari değildir. Bakın şimdi soruşturun inanın o dikey mimaride oturanlar birbirini tanımaz. Ama ben doğduğum büyüdüğüm mahallede o zaman diyelim ki bizim komşularımız Suat abla, Müşerref abla bırakın bizi tanımayı onlar bizi çamurlandığımız zaman alıp yıkarlardı. Annem rahmetli onların çocuklarını aynı şekilde yıkardı. Ve bu muhabbet şimdi yok kayboldu. O yatay mimaride yani okulu ile camisi ile bütün oradaki adeta ailelerin bir araya geldiği kıraathaneleri ile onları merkeze almak suretiyle bir yapılanma bir şehircilik anlayışı çok çok önemli. Biz şimdi yeni dönemde daha önce de buna başladık kısmen TOKİ ile buna doğru bir yöneliş bunu başaracağız. Yani yaptıkları var onlar da yanlışlarını anladılar ama bunun yanında yatay mimari ile yaptıkları da bu konuda da ben kendilerine şunu söylüyorum zemin + 4 bazı yerlerde arazi sorunları var bundan dolayı orada sıkıntı yaşanıyor tabiki. Oralarda bile zemin + 4 bilemediniz zemin + 5 olmalı daha fazla olmamalı. Fakat arsamız var arazi imkan veriyorsa orada bu işi daha da düşürmemiz lazım mesela zemin +3 olsun. Niye? çünkü seyrek olsun hava sirkülasyonu konusunda sıkıntı olmasın ve okulumuz mabedimiz tüm Millet Kıraathanesi hepsi orada olsun ve bir de hepsinden öncelikli olarak Millet Bahçesi olsun. Bu şunu getiriyor bütün orada oturan komşular hep beraber o Millet Bahçesi'nde icabında pikniklerini yaparlar. Çocuklar orada gelir yatar koşar yuvarlanırlar. Ve bu çok daha farklı bir kaynaşmayı sevgiyi artıracaktır. Birbirinin derdi ile dertlenmeyi artıracaktır. Bu tarihin yeniden inşallah bir dirilişi geri dönüşü olacaktır. Bunu başarmamız gerekir diye düşünüyorum. O komşuluk ilişkilerini artırma noktasında bize ayrı bir heyecan kazandıracaktır. Onun için 94 ruhu özellikle bunu diyor ve bunu savunuyorum.

"PAZARA KADAR OLMAZ, MEZARA KADAR OLUR"

-CHP'nin, HDP ile azami müştereği olabilir ama ne İYİ Parti'yle ne Saadet'le böyle bir birlikteliğinin olabileceğine ben ihtimal vermiyorum. Ama çıkar hesapları onları bir araya getirmiştir. (15 Temmuz'daki halkın direnişi) O gecenin katılımcıları AK Parti tabanıyla ve MHP tabanıdır. (Cumhur İttifakı) Temennim ve duam odur ki inşallah pazara kadar olmaz, mezara kadar olur.

-HDP eşittir PKK, eşittir YPG/PYD. Hiç sağa sola bunu saptırmanın anlamı yok. Gerçek ortada. Bunu zaten başlarındaki kişiler söylüyorlar.

Editör: TE Bilişim