Konuyla ilgili açıklama yapan Çelik, "Dünyanın hiçbir devleti buna müsaade etmez." dedi.

AK Parti MYK toplantısı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik gündeme dair açıklamalarda bulundu. Çelik, öldürülen PKK'lı terörist Koçero Meleti kod adlı Volkan Bora'yla fotoğrafları ortaya çıkan ve hakkında hazırlanan fezlekesi Adalet Bakanlığı'na gönderilen HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'le ilgili de konuştu.

"MECLİS BAŞKANI'MIZ GEREKLİ AÇIKLAMAYI YAPTI"

Meclis Başkanı Şentop'un gerekli açıklamayı yaptığını vurgulayan Ömer Çelik, "Sayın Şentop yüce Meclis'in başkanı olarak bir milletvekilinin bir PKK'lı teröristle fotoğraflarının ortaya çıkmasından sonra, sayın Şentop yüce Meclis'in asaletini, onurunu korumak için gerekli açıklamayı yapmıştır. Sayın Meclis başkanımızı buradan tebrik ediyoruz. Dünyanın hiçbir demokrasinde egemenliğini yok etmek isteyen, demokrasisini, hukuk devletini yok etmek isteyen terör karşısında tavizsiz davranmak durumundadır. Geçmişte Kürt sorununun önünde siyasal katılım yok, siyasal katılma yolları olsa terör olmazdı diye geçmişte güçlü söylemler ortaya kondu. AK Parti hükümeti döneminde siyasal katılımın bütün kanalları açıldı. Bu şekilde konuşan ve onların takipçileri demokratik düzendeki katılım kanallarını demokrasiyi güçlendirecek, teröre karşı duracak şekilde mi kullandılar, yoksa 'PKK terör örgütü değildir' diyerek teröre destek vererek mi kullandılar?" diye konuştu.

"TERÖRÜN MEŞRULAŞTIRILMASI ÇÖZÜM SÜRECİ OLAMAZ"

Çelik, "Bütün meseleler yüce Meclis'e getirilir, milletvekilleri bu çerçeve içinde meseleleri ortaya koyar, karşı tezleri dinlerler. Tam tersine yüce Meclis'in verdiği imkanlar, demokratik düzenin verdiği imkanlar, terörün propagandasının demokratik siyaset içerisinde yapılması gibi bir şeye dönüştürülmeye çalıştırıldı. Dünyanın birçok tarafında çözüm süreçlerinden bahsedilir. Terörün meşrulaştırılması, demokratik değerlerin kesintiye uğratılması gibi çözüm süreci olmaz. Türkiye'de geçmiş zaman içerisinde, çözüm süreci, milli birlik ve kardeşlik sürecinde terör örgütlerinin Cumhurbaşkanımızın tabiriyle silahların gömülmesi ve ülkeyi terk edilmesine ilişkin bu yollar denendi. Siyasal katılma yolları açıktır, silah gayrimeşrudur diyeceklerine tam tersine silah çekenleri meşrulaştırmaya dönük siyasal aktivasyon içerisine girildi." ifadelerini kullandı.

"HİÇBİR DEVLET BUNA MÜSAADE ETMEZ"

Bütün ülkelerin teröre müsaade etmeyeceğini belirten Çelik, "Kendine saygısı olan, egemenlik haklarına saygısı olan bir devlet buna müsaade etmez. AİHM'in de onayladığı Batasuna partisiyle ilgili karar vardır. Bu kararda bir terör örgütü üyesinin terörist cenazesine katılmasına, her şeyin gayri meşru olduğunu ilan etmiştir. Eğer terör örgütü başka siyasi partileri, grupları, terör örgütüne karşı olanları tehdit ediyorsa, o tip partiler terör örgütünün uzantısı olarak ortaya çıkan partiler buna sessiz kalıyorsa, o karar bunu da mahkum etmiştir. Bu ortaya çıkan tablo nasıl bir çirkinlik içerisinde olduğunu net şekilde gösteriyor. Milletvekili sıfatı taşıyan kişinin hiçbir şekilde mazur görülemeyeceği tablodur. Meclis Başkanımız yüce Meclis'in böyle bir lekeyi asla kabul edemeyeceğini ifade etti. Hukukun, Meclis'in üzerine düşeni yapacağını ifade etti. Meclis Başkanımızın yaptığı açıklama yüce Meclisimizin yüksek onurunun korunması açısından son derece önemli bir açıklamadır." şeklinde konuştu.

Çelik'in açıklamalarından satır başları:

GAZETECİLER GÜNÜ

Geçen zaman içerisinde çok üzüldüğümüz olaylar oldu. AA'dan Turgut Alpoyraz, Kudüs'deki Haber çekiminde saldırıya uğramıştı. TRT Arapça muhabiri Sami Merhum yine bir saldırıya uğramıştı. Gaziantep'te yine DHA Ahmet Atmaca saldırıya uğradı. Bir yayın sırasında İHA kameramanı Ahmet Demir saldırıya uğradı. Pek çok arkadaşımız da büyük risklerle tehdit altında kaldı. Çalışan gazetecilerin, gerçek habere ulaşmaya çalışan tüm gazetecilerin Gazeteciler Günü'nü kutluyorum.

KILIÇDAROĞLU'NA TEPKİ: BU KUTUPLAŞTIRMA SİYASETİDİR

Bu sürekli olarak siyasette kutuplaşmadan, gerginliğin ve tansiyonun yükselmesinden bahsediliyor. Bu genel olarak muhalefetin siyasetçileri dile getiriyor. Tabi siyasette farklı görüşler olur. Burada farklı bir şey var. Öğretmenler gününde Kılıçdaroğlu, AK Parti'ye destek veren öğretmenleri hedef göstermişti. Bu kutuplaştırma siyasetidir. Döndü vali ve kaymakamları hedef gösteren bir açıklama yaptı. Bir demokratik toplum düzeni en önemli vasfını Anayasal düzenden alır. Darbelere karşı olmamız, en başta millet iradesiyle kurulan demokratik meşrutiyet imha edilmesinden dolayıdır. Anti demokratik siyaseti desteklenmesi işte bu şekilde türüyor. Hükümetin bürokratına hükümete dinlenme denmesi neye ifade ettiği her şeyi gösteriyor.

En son grup başkanvekiliniz çıktı, çocukların din eğitimi alınmasını hedef gösterdi. TV'de bakıyorum, demokrasi diyerek demokrasinin içeriği nasıl çalınır diye açıklama yapıyorlar. Terör örgütünün, terör örgütü olmadığını söylerseniz, demokrasi diyerek demokrasiyi çalarsınız. Çocuklarına din eğitimi verilmesine saldırırsanız, arkasına ne kadar demokrasi deseniz de bunu çalmaya çalışırsınız. Ama biraz yol gidiliyor, sonra ilk kritik kavşağa gelindiğinde maalesef bu zihniyeti ortaya çıkarıyor. 'Ailemi dinliyorlar' dedi. Herhangi bir belge tutum ortaya konulmadı. Arkasından 'Partimizi, belediye başkanlarımızı dinliyor' dediler. Siyasi yıkım budur. Bu arkadaşlarımız, kutuplaşmadan bahsederken asıl kutuplaşmayı toplumun değerleriyle yapısal bir sorun haline geldiğini net bir şekilde anlayıp bu yapısal sorunu çözmelidirler. Ellerine fırsat geçerse bu kazanımları altüst etmek için kullanacak pek çok kişi var. Hâlâ kinle siyaset yaptıklarını görüyoruz.

KAZAKİSTAN'DAKİ OLAYLAR: YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ

Kazakistan'daki durumu çok yakın takip ediyoruz. 2-3 Ocak'ta başlayan, 5 Ocak'ta hükümetin istifasıyla sonuçlanan tablo hepimiz için üzücü bir tablo olmuştur. En son gelinen noktada Türk Devletleri Teşkilatı kurulması, 10 yıla dönük olarak vizyonun Türkiye'de ilan edilmiş olması önemliydi. Kazakistan'ın kendine has özellikleri, hem kazak halkının birikimi Kazakistan için önem vermiştir. Arzumuz temennimiz, Kazak halkının istikrarını, toprak ve bütünlüğünü koruyacak şekilde bu zorlu günleri geride bırakmaktır. İlk olay olduğunda batılı bir haber ajansı, Bu Türk devletlerinin batışı olarak nitelendirdi. Kazakistan'da kaybetmek ya da kaybetmemek gibi Türkiye'nin bir anlayışı yok. "Erdoğan kaybetti" söylemi provokatif bir yaklaşımdır. Cumhurbaşkanımız da Kazakistan'ın ekonomik gelişme, huzuru barışını bir kazanım olarak görür. Her zaman dost ve kardeş ülkeler olmak üzere komşularımız dahil herkesin güvende olmasının bizim güvende olmamız demek olduğunu söyledik. Biz bunları çok iyi tanıyoruz, geçmişte de gördük bunları.KUDÜSYerleşim yerlerine onay verilmesini kınıyoruz. BM'nin bir takım hukuki yetkilerle bunu engellemesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Biz bu doğrultudaki çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

MACRON'UN TÜRKİYE SÖZLERİ: AYNEN İADE EDİYORUZ

Türkiye'nin faaliyetlerinin Avrupa medeniyetiyle uyuşmadığını, siyasal İslam'ı yaymakla AB'ye giremeyeceğini söyledi. Burada sorulması gereken soru şudur; Macron'un dış politika perspektifi neden Erdoğan ve Türkiye karşıtlığı üzerinedir? Fransız yargısı, Fransız istihbaratının hem DEAŞ'la hem PKK'yla ilişkilerine yönelik yargı süreci başlattı. Macron'un bu iletişimi AB'nin medeniyetiyle ne kadar uyuşmaktadır? Cezayir ile Fransa'dan önce orada Cezayir diye bir devletin olmadığını söyledi. Sayın Macron'un literatüre geçecek, neredeyse aşırı sağcılarla yanaşık düzen gidecek bir sürü sözleri var. Türkiye Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerini korumak istediğinde kalkıp bunu söylüyor.

Dönem başkanlığını aldıktan sonra Fransız ve AB bayrağı birlikte asılmıştır. Fransa'daki aşırı sağcılar tepki gösterince Macron'un gözleri önünde AB bayrağı aşağı indirildi. Macron bizi medeni bulsun diye, Doğu Akdeniz'deki haklarımızdan vaz mı geçelim. Macron'un tek bildiği, Yunanistan ve Rum Kesimi'ne destek olunca doğru oluyorsun. Macron'un sözlerini aynı şekilde iade ediyoruz. Türkiye böyle bir medeniyet anlayışının tarafı olmaz, tarafı da olmayacaktır. Mahalle dayanışmasıyla medeniyet olmaz. Medeniyet kapsayıcı olduğu sürece gerçekleştirilebilecek bir şey. Macron'un bizi medeni görmesi için Karabağ'da Ermenistan'a karşı Azerbaycan'ı yalnız bırakacağız. DEAŞ PKK'ya verdiği destekten dolayı özür dilemesi gerekiyor. Biz de o zaman Macron'u medeni sayarız. SONDAKİKA

Editör: TE Bilişim