Efendim, hayat pahalılığı arttıkça, enflasyon oranları ne kadar sabunlanırsa sabunlansın, can yakmaya devam ettikçe, sıkça konuşulmaya, suçlu aranmaya başlanıldı. İktidara göre suçlu zincir marketler. Muhalefete göre ise bizatihi iktidarın kendisi. Kimse kusuru kendilerinde aramıyor. Her iki taraf da konuşuyor, güya çare arıyorlar ama hem üretici hem de tüketici ezilmeye, hayat pahalılığı da can yakmaya devam ediyor. Çare üreten var mı? Derseniz o da yok, çünkü tarımdan, köylünün, çiftçinin derdinden anlayan yok. Toprağı saksıda görenler konuşup duruyor, çitçi, köylü ezilmeye devam ediyor.

            İktidar bin tane yeni market açılmasını öngörmüş, görevin de Tarım Kredi Kooperatif Marketlerine verilmesi planlanıyormuş. Anlaşılan birileri gene kandırılıyor. Zira Tarım Kredi kooperatiflerinin görev tanımında market işletmeciliği yoktur. Bugün olduğu gibi ortaklarının ve diğer tarımsal kooperatiflerin ürünlerini değerlendirmek amacıyla birkaç yerde market açılmasında sakınca olmaz ancak bu bin adete çıkarsa o resmen devlet eliyle bakkallık yapılması ve haksız rekabete davetiye çıkarılması demektir. Geçen hafta da yazdım kurumsal marketlerde kayıp, kaçak ve fahiş fiyat artışı olmaz. Zira alış da satış da faturalıdır, fahişlik ve olağan üstü bir fiyat varsa hemen ortaya çıkar. Kaldı ki halihazırda faaliyet gösteren kooperatif marketleri fiyatları kendi ürünleri dışında diğerlerinden pahalıdır. Peki nasıl ucuza ürün satacaktır? Devlet sübvanse edecektir ve belirli konularda ayrıcalık ve muafiyetler tanıyacaktır. Eğer devletin bu kaynağı varsa ucuzluğu sağlamanın en doğru yolu bu parayı doğrudan üreticiye vermektir. Tarım Kredi Kooperatiflerine görev verilecekse bu, Birliğin asli görevine dönmesine ön ayak olmaktır. Asli görevi ise çiftçinin ihtiyaç duyduğu finansman desteğini, ucuza ve kredili temel girdilerini sağlamaktır. Bunu yapıyor mu? Bunu öğrenmek istiyorsanız yörenizdeki icra dairelerinin alacaklısı Tarım Kredi olan dosyalarının ne kadar olduğunu sorgulayın. Yediemin depolarındaki traktör ve tarım alet ve makinalarının sayısına bakın.

            Tarım Kredi kooperatifleri çiftçilerin kendi kuruluşudur, karı da zararı da ortaklarındır. Oysa yeni moda deyimle Tarım Bakanlığı burayı arka bahçesi haline getirmiş, tabiri caizse çökmüştür. Birlik, kooperatif gibi değil şirket gibi yönetilmektedir. Birliğin seçilmiş yöneticileri söz sahibi olamazken bütün işeri Bakanlık güdümündeki Tarım Kredi Holding yürütmektedir. Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’nin öz kaynaklarıyla kurduğu Gübretaş, Tarkim, Tareks gibi şirketler başta olmak üzere ortaklarının gübre, zirai ilaç, tohumluk gibi temel ihtiyaçlarını ucuz ve düşük faizli krediler ile temin ederken bugün holding bünyesine alınan bu şirketler zam üstüne zam yaparak kuruluş amaçlarının dışına çıkmaktadır.

            Bakan bir yandan, TMO Genel Müdürü diğer yandan, alay edercesine çiftçinin halinden memnun olduğunu söyleye dursun, çiftçilerimiz Tarım Kredi borçlarını nasıl ödeyeceğini bilemiyorlar ve kara kara düşünüyorlar. Günlerdir bağımsız TV’lerde ve gazetelerde çiftçilerin ıstırabı konuşuluyor, yazılıyor. Girdi maliyetlerinin neredeyse 3 haneli oranlarda artarken ürün fiyatları yerinde sayıyor ya da tek haneli artış gösteriyor. Peki bu nasıl iştir?

            Bizim bıraktığımız dönemde Tarım Kredi çiftçimizin gübre ihtiyacının %35 ini karşılamaktaydı. Geri kalanın büyük kısmını ise TÜGSAŞ ve İGSAŞ gibi kuruluşlarıyla kısmen de özel sektör ve ithalat yoluyla karşılanıyordu. TARİŞ olarak biz de küçük miktarlarda olsa bile Ziraat Fakültesi ile ortak yaprak gübresi ve üretiyorduk. Çiftçinin sırtına da fazla yük bindirilmiyordu. Bir zamanlar Sayın Bahçeli’nin sağ kolu olan Oktay Vural TÜGSAŞ Genel Müdürüydü, keza Trakya Birlik Genel müdürü arkadaşımız da milletvekilleriydi. AKP’de de tarım kesiminden gelen başta Pankobirlik başkanı olmak üzere bu işten anlayan birçok başarılı eski bürokrat milletvekilleri de vardı. Lütfedilip hatanın nerede olduğu sorulsaydı benim anlattıklarımı onlar da söylerlerdi. Ne yazık ki; bilenler kenarda dururken Türk tarımını geçmişte yabancı tarım şirketlerinin temsilciliğini yapmış olanlar yönetiyor.

            TÜGSAŞ, İGSAŞ tesisleri birer, birer elden çıkarıldı, Gübretaş ne alemde bilmiyorum. Kısacası bir zamanlar devlet suni gübre piyasasını yönlendirebilecek düzeyde bir üretim yaparken, kontrol özel sektör ve ithalatçıların eline geçti. Keza Etibank başta olmak üzere gübre sanayiine hammadde üreten kuruluşlar da satılınca, hammaddeler de çoğunlukla ithal edilir hale geldi. Gübre zamlarının asıl sebebi budur. Devlet kooperatif marketleri fonlayıp vatandaşa ucuz ürün yedireceğim diye hayal satacağına yine aynı kuruluş eliyle gübre, zirai ilaç, tohumluk gibi çiftçinin temel ihtiyaçlarına, mazota destek verse ürünleri kaynağında ucuzlatmak mümkündür. Böylelikle hem üretici hem de tüketici memnun olur.

            Muhalefet ne yapıyor? Derseniz, onlar da sempozyum yapıyor ama bakıyoruz tarım toplantısında çiftçiler, ziraatçiler yok. CHP yıllar sonra çiftçiye, köylüye sahip çıkmak istiyor ama anlayan bilen yok. Sayın Kılıçdaroğlu’na gübre fabrikası kuracağız dedirtiyorlar ama bilmiyorlar ki Türkiye’de yeteri kadar gübre fabrikası var. Keşke, Devletin (kaldıysa) ve Tarım Kredinin gübre tesislerini tam kapasite çalıştıracağız, gübre piyasasındaki kartelleşmeyi önleyeceğiz, çiftçimizi gübre tekellerine ezdirmeyeceğiz falan demiş olsaydı.

            Ne yazık ki; insanın aklına tarıma, çiftçiye, köylüye, üreticiye düşman mısınız? Demek geliyor. Ne yazık ki; taklit etmekle aslı gibi olunamıyor. Ne iktidardan ne de bugünkü muhalefetten tarıma, çiftçiye fayda yok. Hepsi bir araya gelse alın terini yıllarca Çakırbeyli çiftliğine akıtan toprak adamı Menderes’in, çatlamış toprakları suyla buluşturan, kalkınma köyden başlayacaktır diyen İslamköylü Demirel’in yerini dolduramazlar. Taklitlerinden sakınınız, köylü partisi diye sistemin dışına itmeye çalıştığınız demokratlara ne kadar ihtiyaç olduğunu artık görünüz.

            Polisiye tedbirlerle, sanal suçlu yaratıp marketlere müfettiş göndermekle, çitçinin kendi malı kuruluşa bin tane market kurun diye talimat vermekle hayat pahalılığını önleyemezsiniz. Aksine bakkal, manav, kasap gibi küçük esnafı iyice yok edip, orta direği yoksullaştırırsınız.

Çare arıyorsanız, önce marketler yasasını, üreticiye ve tüketiciye yeni yükler bindirilmeden haller yasasını çıkartın. Tarım politikalarınızı düzeltin, çiftçiyi, köylüyü destekleyin. Marketleri hain, kebapçıları terörist ilan etmeyin.

Kalın sağlıcakla…