Öteden beri politikanın köken ve anlam itibari ile ‘poli’ çok, ‘tika’ yüz yani çok yüzlülük olduğu öne sürülür. Ancak yapılan taramalara göre bunun doğru olmadığı anlaşılmıştır. Politika aslen şehir anlamına gelen polis kelimesi ile bağıntılıdır.

Türk Dil Kurumu ise politikayı isim olarak, ‘devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının bütünü, siyaset, siyasa’ isim, mecaz olarak ise, ‘bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma vb. yollarla işini yürütme’ tanımlar.

Üniversitelerde ‘en azından siyaset ile bağlantılı derslerde’ duyabileceğiniz ilk örneklerden biri: ‘Sadece iki kişinin bile olduğu yerde siyaset başlar’dır.

Yani bu iktidar yarışı, hayatın her köşesine sızmış ve insan yaşamı üzerinde tam kontrol sağlamıştır.

En basitinden eğitim kurumlarında verilen eğitim-öğretim, hakim/egemen ideoloji tarafından belirlenmiş kıstasları yerine getirebilen kişilerce verilir. Yani öğretmenler.

Egemen ideolojinin bastığı kitaplar, yayımladığı dergiler, ücretsiz dağıtılan ‘bilgi dolu’ sayfalar çoğu zaman anlayamayacağınız şekilde empoze edilir. Burada hedef egemen söylemlerin yeniden üretilmesini sağlayabilmektir. Mustafa Kemal Atatürk’ün bir kazanan olduktan sonra öğretilerinin toplum nezdinde yeniden üretilmesini sağlamak amacıyla kitaplara işlenmesi gibi öncesinde de günümüzde de ‘dünya genelinde’ bu süreç, her zaman aynı şekilde devam etmiştir İskender, Napolyon, Sezar gibi önderler de bazen farklı bazen benzer yöntemler kullanarak aynı sonuçlara ulaşmaya çalışmışlardır.

Tarihi kazananlar yazar.

Yani iktidar ve zümresi neredeyse tam hüküm verme kabiliyetine sahip olmakla beraber bireylerin yaşamları üzerinde söz sahibidir. Parlamentodan çıkan her yasa temelde bireyi bağlar. Bu bağlayıcılık size nasıl yaşamanız gerektiğinizi anlatır.

Politika size nasıl yaşayacağınızı söyler.

İyi olmak, kanunlara uymak ile doğru orantılıdır. Yani kanuna uyduğunuz kadar iyisinizdir. Şer’i hukuk, örfi hukuk fark etmez. Ne kadar uyarsanız o kadar iyisiniz. Yasa ile bağlanırsa saat 10’dan sonra alkol alamaz, belli günlerde sokağa çıkma yasağına uymak zorunda kalırsınız. Karar verilirse A ülkesinde yaşayan vatandaş kot pantolon giyemez. B ülkesinde yaşayan vatandaş gelen yazılı bir emirle 3. Dünya Savaşı’na çağrılabilir.

Tek tek saymak abes ancak anlaşılması amacıyla yerel olarak eğitimde, ekonomide, yatırımda, üretimde, istihdamda, teknolojide hatta kadın cinayetlerinde bile politika etkindir. Kadın cinayetleri olarak adlandırılması dahi ölüm nedeninin sadece kadın olmasından kaynaklanmasıdır. Hikayeyi baştan yazar ve öldürülen kişinin yerine konudan farklı bir ‘bağlam’ ekleyip ‘cinayet yaşanmazdı’ diyebiliyorsanız, o kadın cinayetidir.

Türkçe derslerinde öğrendiğimiz gibi. Ne kadar acı.

Aile, siyasi söylemlerin yeniden üretildiği yapı taşlarından biridir. Egemen yahut muhalif söylem ailede tekrarlanır.

Çocukların ailelerinden aldıkları eğitim çoğu zaman, ebeveynlerinin; egemen ideoloji ile beslenmiş çevreden, hakim söylemin kitaplarına işlediği okullardan vb. öğrendikleri kadardır.

Özellikle yakın zamanda 5 yaşına düşürülen eğitimin (Üretildiği yeri unutmadan) genç beyinler üzerinde ne kadar etkin olacağını anlamamak elde değildir.

Buna rağmen politikanın etkin olmadığını ya da karmaşık olduğunu düşünerek kaçış aramak, sorunlara yüz dönmekten başka bir şey değildir.  

Siyasette kazık değil kazığın nasıl çakıldığı çok önemlidir.

Siyasilerin çıkardığı gündelik ‘karmaşıklıklar’ aslında toplum önüne set çekmek, onları oldukça basit bir işleyişi olan adımların karmaşık olduğuna inandırmak amacıyladır. Böylece meşruiyetleri yaptıkları büyük işlerin zorluğuyla az da olsa bağlantılı hale gelir.

Algı, böyle yönlendirilir.