Dört çocuk, dört gelin, 11 torun… Dile kolay, her biri için yarım saatini ayırsa sabahı bulurdu zaten.
Rahmetli hanım teyzenin her gece erkenden odasına çekilmesinin nedeniydi. Elinde tesbihi, esnemekten ağzı yırtıla yırtıla, çerçevesine sığmayan mavi gözleri kocaman olmuş dua ederdi sahip olduklarını kazadan, beladan, kötülükten korusun diye Allahım. Bunu onlardan gayri kimse bilmedi, kimse duymadı mavi gözlü o kadının rabbine sığınmalarını… Sığındığı bilsindi, duysundu yeterdi onun için…
Aksi bu ya çocuklarının pek namaza durduğu, ezana kulak kabarttığı yoktu. İçlerinden en büyüğü, mesai arkadaşlarının işten kaytarsın diye namaza koşmasına da her rakı sofrasında içerlenirdi. "Bir ben miyim günahkar olan?" derdi. Ona göre, görevini kendinden daha az Müslüman (!) olana yaptırma çabasıyla kılıyordu namazı ve "Amin" dedikten hemen sonra, "Tito, tüp fişlerini de yaz vergi iadesine, kim anlayacak hile yaptığını!" diyordu ya, işte o an namı diğer Tito'yu gerçek Tito yapmaya yeltendiriyordu; haberi yoktu.
Bir devir böyle büyüyen çocuklar vardı bu coğrafyada… İnandığını içinde yaşatan…
***
Sonra birer ikişer çoğaldı Cuma cemaatleri, modern kapalılar… Sonra inanç özgürlüğü, inancı kendisi gibi olmayanlara eziyet şekline dönmeye başladı…
Evlerde, odalarda, öyle kendi kendimize içimizden ettiğimiz dualar, sığınmalar, tövbeler ulu orta yerlere dökülmeye başladı.
İnanç özgürlüğü diye bağıranlar arasından sesi en çok çıkan, inananlar oldu. Burada, ‘inananlar' derken; kabul edilmiş toplulukların dikte edilmiş inanışlarından bahsediyorum. Yoksa Kur-an'ı Kerim tektir… Allah, tek… Din, tek…
Ama çıkan seslerin hiçbiri birbirine uyum sağlamıyordu…
Bunu Ateistler değil Müminler açıklamalı!
***
"Din ve vicdan özgürlüğünün temel boyutu inanç özgürlüğüdür.
Buna göre bir insan istediği bir dine inanmak ya da hiçbir dine inanmamak özgürlüğüne sahiptir. İnanç özgürlüğünde, devlet veya birey kimseye inanmak veya inanmamak konusunda baskı yapamaz. İnancından dolayı kınamaya veya ayırıma tabi tutamaz" der ansiklopedik bilgiler.
Öyle ki, Anayasamızın 24. maddesine göre: "Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Kimse… her ne surette olursa olsun dini veya din duygularını, yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz."
Lâiklik, tüm bu sayılan hususların ve inanç özgürlüğünün teminatı olarak kabul edilmiş ve Anayasaya devletin temel nitelikleri bölümüne konulmuştur.
***
Her ‘inanmaktan' gelen sanrılar yüzünden kafalar da karıştı haliyle. Doğru ne? Yanlış nerede yapılmaya başlanır? Din adamları dahi ortak bir akılda buluşamadı çoğu zaman. Din diye diye savaşlar çıktı sonra. "Müslümanım!" diyenler Müslümanları öldürdü…
İnananlar ve imanı bütün olmayanlar önceleri içlerinde büyüttükleri kini şimdilerde dışa vurmaya başladı.
İdeolojiler uğruna ölmekler, öldürmekler gibi din uğruna yaşanan düşmanlıklara, saygısızlıklara, terbiyesizliklere, aşağılamalara maruz kaldık. Vicdanlarımıza yenildik.
Halbuki bizim dinimizde kin ve zorlama var mıydı?
İslam dini son din olmasına rağmen, insanları İslam'a girmeye zorlamamış, kimseye de zorlama yapmamasını emretmiştir. Zaten zorlama ile gerçekleşen iman, Allah katında makbul değildir.
"Dinde zorlama yoktur. Hakikat, iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır." (Bakara suresi, 256. ayet)
Meğer ‘yok' buyurulmuş.
Evvela sevmek ve saygı duymak, tüm dinlerde olduğu gibi insan olmanın da en büyük buyruğu; inandığımız en büyük değer bu olmalıydı.
***
Ve nereye geleceğim biliyor musunuz?
Manisa'nın sabıka hanesine bir ayıp daha yazdıran cipsli biralı doğum günü kutlaması vakası, nereden nereye geldiğimizin göstergesi oldu.
Biri, İslam aleminin kutsal varlığı Hz Muhammed için "Mami" diyebilme cüretini gösterdi; diğeri ben imanı bütün insanım gidelim öldürelim, evini; içindekilerle birlikte yakalım" diyebildi.
Biri inanmayandı da diğeri Allah'ın verdiği canı alabilecek kudreti kendinde bulabilendi.

***
Bu çirkinlikleri yaşamak zorunda bıraktığımız çocuklarımıza iyiyi, doğruyu, güzeli nasıl öğreteceğiz?
"Allahım sen bizi kötülerden, kötülüklerden koru."
Amin