"I am Bond. James Bond!" gizeminde, camın arkasından bize bakan arkadaşım Fuat Avni!
Olmuş ve daha da kötüsü olacakları 5N1K (Ne, Nerede, Ne zaman, Nasıl, Neden, Kim) dizilimine göre önümüze koyuverdin. Başa gelenlerin bir parçası mısın yoksa şom ağızlının teki misin, bilemiyorum ama söylesene; barışa nereden gidiliyor?
***
O güne dek bir Kobani gerçeği sandığımız IŞİD, Suruç'ta 32 barış gönüllüsünün beynini barış yollarına saçınca, kabul ediyorum büyük sükse yarattı. Şanlıurfa/Suruç'ta… Yani Güneydoğu Anadolu'da… Yani Türkiye'de… Aman Tanrım! Yani bizim ülkemizde hem de…
Suruç katliamını saniye saniye izlerken, ateş topu Suruç'a düşüp alevi bizim gözlerimizden çıkarken; elimizi, ayağımızı nereye koyacağımızı şaşırdık!
Gerçi Fuat Avni söylemişti: Güneydoğu'da patlayacak bir krizle ülkenin iç savaşa sürükleneceğini iddia etmişti. Ya inanmadık ya da role kaptırdık diyelim kendimizi. Sonuç olarak hiç hazırlıklı değildik.
***
Tuhaf olaylar döngüsü işte o zaman başladı benim için…
Asır zaman öncelerden yazılı bir senaryonun tekrarını izlemeyi bir benim kalın kafam almadı, iyi mi!
***
Kobani'ye barış, savaş mağduru çocuklara park-bahçe, sakız-şeker götürme niyetiyle yola çıkmaya hazırlanan ve o yolun daha ilk adımında hayatını kaybeden; Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)'nin gençlik kolu Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi gençlere en çok HDP içerlendi. HDP'ye yakın akrabalığı bulunan ve zaten Suriye'de IŞİD savaşının karşı menzili olan kan kardeşi PYD'nin çektiklerini çıkaracak yer arayan PKK, Suruç'ta yaşananlara gücenip IŞiD'i değil, Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçlerini mahatap aldı kendine bu aşkın katili olarak.
***
Suruç katliamından iki gün sonra düğmeye basıldı ve Şanlurfa Ceylanpınar ilçesinde IŞİD'le ilişkili oldukları iddiasıyla 2 polis memurunu evlerinde öldürdü.
Diyarbakır Lice'de bir askeri konvoya saldırı düzenlenerek 2 askerimizin şehit edilmesinin hemen ardından Gaziantep Kilis'ten de geldi bir acı haber de. Hatta Türk destanının yazıldığı yer olan Malazgirt'te Jandarma Komutanı Arslan Kulaksız'ın silahlı saldırı sonucunda şehit edilmesi ile iyice tırmandı olaylar.
Ve olan biteni televizyondan şaşkınlıkla izleyen Anadolu, yüreğine yüreğine yedi her bir acı haberi.
Şanlı Türk ordusu karşılık verdi haliyle: Şehit haberinin alındığı aynı günün gecesinde TSK'ya ait savaş uçakları Suriye'deki IŞİD mevzilerini bombaladı. Daha sonra yapılan ikinci dalga hava bombardımanında ise Kuzey Irak'da PKK'nın Kandil, Zap, Metina, Basyan ve Avaşin kampları bombalandı.
Ağır kayıplar verildiğini duyurdu Genelkurmay…
…
F-16'yı SoloTurk'ün gösteri uçuşlarında izlemeyi seven yurdum insanı, "Dosta güven, düşmana korku veren" o uçuşları Diyarbakır'dan Suriye'ye sorti yaparken havada görmüş oldu, hiç istemezken… SoloTurk'ü alkışlarken kabaran göğsümüz, bu kez zindan oldu evladını uğurlayan analara.
***
Oysa çok değil, Suruç'tan bir gün önce hükümet kurmaya yeltenmiştik.
"Yaşasın! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Başkan yapmadık" ya; başka da sorun mu vardı sanki memlekette!
-Bir şeyi çok istemeyeceksin! Fitil fitil gelir burnundan!-
***
AK Parti- CHP-MHP ve "Tutmayın küçük enişteyi" kıvamındaki HDP.
Kimseler istemese de AK Parti'yi; koalisyon kurmak, hükümet olmak gibi gaye taşıyorduk, o kan akmayan günlerde.
Her gün içlerinden biri sırtını dönüyor AK Parti'ye ama şımarık sevgili gibi de yan gözler bakıyordu geriye.
-Bu aşkın ızdırabı da bu olsa gerek!-
İşte, sonra o gün bomba düştü Suruç'a… Canlı canlı, kanlı kanlı oldu her yer.
Ne seçim sonucu kaldı geriye ne koalisyon derdi gerdi ülkemi… Erken seçim naraları uzakta yanıp sönen bir ışık gibi görünüyor olabilir ama koalisyon güçleri başladı hemen söylenmeye:
"Sen bozdun, sen düzelt!", "Senin suçun, benim hiç yok ki!"
***
Zaten hep anlaşılmayı isteriz, anlamayı değil…
Zaten hep suçlamayı biliriz, kabullenmeyi değil!
***
Şimdi birileri kalkıp anlatsa bunları babasını toprağa koyan şehit oğlu Eren'e; anlatmasın daha iyi!
Hesapsız, kitapsız, korkusuz ve kaybedecek bir babası bile artık olmayan küçük Eren'in vereceği cevabı hepimiz biliyoruz ya; bu da yeter zaten susturmaya çalıştığımız yüreğimize.
Ve bir şey diyeyim mi?
Eğer ben ölürsem, mezarıma bile gelmeyin, iyi mi!
Senin de alacağın olsun Fuat Avni!