Ortak basın açıklamasında CHP’li başkanlar işsizlikten tarıma, ekonomiden Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne kadar bir çok konuda değerlendirmelerde bulundu.

“EKONOMİK KRİZ SEBEBİYLE İNTİHAR VAKALARI ARTTI”

CHP Manisa İl Başkanı Semih Balaban yaptığı açıklamada, AK Parti iktidarının yanlış ekonomik politikaları sebebiyle Türkiye’de intihar vakalarında artış yaşandığını ifade ederek, iktidara yakın bazı kesimlerin servet kazandığını söyledi.

CHP İl Başkanı Balaban yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Türkiye’de şuanda suni gündemlerle unutturulmak istenen ekonomik bir tablo var. Bu ekonomik tablo işsizlik ile yoksulluğu artıran ve en önemli artık gecelerinde aç yatılan bir ülke ile karşı karşıyayız. Yaşanan bu ekonomik sıkıntı sebebiyle son yıllarda intihar vakalarında artış yaşandığını büyük bir üzüntüyle görüyoruz. Son 17 yılda ekonomik sıkıntı sebebiyle 4 bin 801 yurttaşımız maalesef intihar etmiştir. Son iki yılda Türkiye’de intihar olayı yüzde 38 oranında artmıştır. Ekonomide yanlış kararlarla bir günde 492 milyar lira dış borç yükümüz artmıştır. Bunlar tamamen israf ekonomisidir. İsraf ekonomisine dayalı üretmeyen bir ekonomik düzende bunun bedelini halkımız ödemektedir. Zenginler zenginliklerine, sermayelerine sermaye katmaktadır. Örneğin iş adamı Murat Ülker 2020 yılına göre servetini yüzde 46,5 artırarak 6,3 milyar dolara çıkartmıştır. Bunun bedelini ise yoksul ve emekçi halkımız ödemektedir.”

“KOD29’DAN ÇIKARMALARA ‘DUR’ DEMEMİZ GEREKİYOR”

Pandemide döneminde işten çıkartmaların yasak olmasına rağmen, işverenin haksız yere Kod29’tan işçileri çıkardığına dikkat çeken CHP’li Balaban şuanları söyledi; “Salgın sürecinde işten çıkarma yasağı olmasına rağmen ancak işverenler yasak kapsamında bırakılan Kod29 ile sadece 2020 yılında 177 bin işçiyi işten çıkardılar. Kod29 yüz kızartıcı suçlar anlamına geliyor. İnsanlarımız bu koddan haksız bir şekilde çıkartıldıklarında maalesef tazminat dahi alamıyorlar. Bunlara hep birlikte ‘Dur’ dememiz gerekiyor.”

“AK PARTİ ASLINDA 12 EYLÜL DARBESİ ÜRÜNÜDÜR”

CHP Manisa İl başkanı Balaban açıklamasının son kısmında 104 amiralin yayınladı Montrö Bildirisi ile ilgili değerlendirmede de bulunarak, “Son günlerde bir amiral bildirisinden darbe çıkartmaya, mağdur edebiyatı yapmaya kalkan AK Parti aslında 12 Eylül darbesinin ürünüdür. 12 Eylül darbesi ile devrimciler ve ülkücüler büyük bedeller öderken ortam siyasi islama kaldı ve bu anlamda AK Parti’nin temelleri güçlü bir şekilde atıldı. CHP darbelerin mağduru olmuş bir partidir. 28 Şubat’ta karşıyız, 27 Nisan E-Muhtırasına da karşıyız, en önemlisi 15 Temmuz darbe girişimini de sonuna kadar karşıyız. 15 Temmuz darbe girişiminin bir numaralı sorumlusu AK Parti hükümetleridir. FETÖ’ye ‘Ne istediler de vermedik. Allah’ım ve milletim beni affetsin’ diyen  kimdir? 15 Temmuz darbe girişimde FETÖ’nün yaptıkları ortadadır. Bunların vebali AK Parti dönemindeki hükümettir. Sorumluları ise AK Parti’dir. En büyük darbeyi bu ülkede 20 Temmuz 2016 yılında AK Parti iktidarı sivil darbe ile gerçekleştirmiştir. Bu tarihte KHK’lar ile ülke yönetilmeye başlanmış, yüz binden fazla insan işten çıkartılmış, FETÖ ile uzaktan-yakından ilgisi olmayan sırf solcu ve CHP’li oldukları için binlerce insanın işine son verilmiştir. Bundan daha büyük bir darbeyi düşünemiyoruz. Ne kadar darbe mağduru, edebiyatı yaparsanız yapın, halkımız en önemli sorunu işsizlik, yoksulluktur. CHP olarak bunlara çözüm üretiyoruz. Hiçbir sorun çözümsüz değildir. Temel noktamızda israf ekonomisine son vererek, üretim ekonomisini seferber etmek ve adil bir şekilde geliri paylaşmaktır. CHP olarak görüşümüz ne darbe, ne tek adam, demokratik bir yaşam. Ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen. Bunu da Millet İttifakı ile hep birlikte gerçekleştireceğiz.” dedi.

CHP’Lİ GÜRTUNCA TARIMDAKİ SIKINTIYA DEĞİNDİ

CHP Manisa il başkanlığı binasında düzenlenen basın toplantısında konuşan CHP Şehzadeler İlçe Başkanı Hakan Gürtunca ise tarımda yaşanan sorunları ve üreticinin yaşadığı sıkıntıları ön plana çıkardı.

Konuşmasına pandemi döneminde ön saflarda mücadele eden sağlıkçılara teşekkür ederek başlayan CHP’li Gürtunca şu ifadeler yer verdi; “Pandemi sürecinde bir ülkenin en önemli güçlerinden iki tanesi sağlık ve gıdadır. Öncelikle pandemi döneminde canlarını hiçe sayarak, sevdikleri ailelerinden ödün vererek gece-gündüz çalışan tüm sağlık çalışanlarımıza teşekkür ediyoruz. Hükümet onlarla gurur duyuyoruz dedi, ama maalesef akşam onlara lavaş arası peynir ekmeğe layık gördüler. ‘Haklarınızı ödeyemeyiz’ dediler ve gerçektende haklarını ödeyemediler. Tüm sağlık çalışanlarımızdan özür diliyorum ve önlerinde saygı ile eğiliyorum.”

Türkiye’nin geçmişte kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olmasına karşın, şuanda önemli tarımsal ürünleri ithal eden konuma geldiğini ve üreticinin artan maliyetler yüzünden büyük sıkıntı içinde olduğunu söyleyen CHP’li Gürtunca şöyle konuştu;

“Kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz dedik hep yıllardır. Ancak şuanda geldiğimiz noktada önemli tarımsal ürünlerimizi ithal eder duruma geldik. Adamın ayakkabısını bu topraklara ekseniz, 6 ay sonra size çizme olarak geri döner. Böyle bir bereketli topraklarda yaşıyoruz. Bu bereketli topraklarda ithal eden konuma gelmek baya bir yetenek gerektiriyor. Çiftçilerimizin 2 önemli sorunu var. Bunlardan birincisi girdi maliyetlerinin artışı, ikincisi ise ürünlerinin satış fiyatı. Gübre ve ilaç fiyatları uzaya giden roket gibi uçuyor. Geçen sene 105 Lira olan gübre bu yıl 220 Lira. İşin en komik yanı gübre yok. Çünkü önemli gübre firmaları hammadde olmadığı için gübre üretemiyor. Hammaddelerin çoğunu dışarıdan ithal alıyorlar.  Piyasada olan gübrelerin maliyetleri ise çok yüksek. Üreticinin kullandığı ilaç fiyatları da çok yükseldi. Geçen sene 140 Lira olan ilaç fiyatı bu yıl 250 Lira. Zamanı gelen mısırın tohumu bile pahalandı. Geçen sene 650 Lira olan mısır tohumunu torbası, bu sene 900 Lira. Geçen sene 85 Kuruş olan karpuz kavun fidesi şuan 1,5 Lira. Çiftçi traktörünü servise götürüyor ve en az maliyeti 700 Lira. Sonra zamanında damat bey, ‘Maaşını Dolarla mı alıyorsun’ diye soruyordu. Üretici dolarla maaş almıyor. Ancak girdi maliyetleri dolara bağlı. ‘Gübre mazot desteği veriyoruz’ diyorlar, ancak yüksek girdi maliyetlerle bu desteklerin bir anlamı kalmıyor. Verilen bu desteklemelerle artık traktörün deposu iki sefer bile dolmuyor.  ‘Bu milletin efendisi’ denilen çiftçinin girdi maliyetleri bu kadar artarken, nasıl üretim yapmasını bekleyebilirsiniz. Çiftçi artık topraktan uzaklaşmaya başladı. Her geçen yıl tarımla uğraşan çiftçi sayısında ve tarımdaki istihdamda büyük azalma var. 2005 yılında çiftçinin kredi borçları toplam 4 milyar civarındayken, 2020 yılında bu borç 18 milyar liraya çıkmış. Çiftçi günden güne borç batağının içinde boğuşuyor. Bununla ilgili hiçbir çözüm yok. Tüm çiftçi arkadaşlarımıza sesleniyoruz. Enseyi karatmak yok. Yapılan ilk seçimin ardından iktidara geleceğiz, emeği ile üreten, halkça bölüşen bir Türkiye’yi yeniden kurucağız. Çiftçimizi yine ‘Milletin Efendisi’ yapacağız.”

CHP’Lİ AV.ARCAK: ŞİMDİ İSE SIRA MONTRÖ’YE GELDİ

CHP Yunusemre İlçe Başkanı Av. Yalçın Arcak ise konuşmasında Montrö Boğazlar Sözleşmesi konusundan söz ederek, AK Parti iktidarının sözleşmeyi iç politika malzemesi haline getirmek istediğini ifade etti.

CHP’li Av.Arcak yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

“Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936’da imzalanan ve Türkiye’ye İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası sözleşmedir. Sözleşme, Türkiye’ye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verir ve barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantiler. Sözleşme, Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini sınırlar. 1923’te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerine gelmiştir. Bu sözleşmeyle birlikte Uluslararası Boğazlar Komisyonu’nun da görevi sonlanmıştır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Boğazlarda ve Karadeniz’de barış ve güvenliği sağlayan en önemli unsurdur. Ülkemizin deyim yerindeyse tapusu olan Lozan Anlaşmasının da tamamlayıcısıdır. AK Parti İktidarı şimdiye kadar iç politika malzemesi haline getirmek amacıyla Lozan’ı tartışmaya ara ara açıyordu. Şimdi ise sıra Montrö’ye geldi. Ülkemizde başta ekonomi olmak üzere birçok sıkıntı ve problem varken, pandemi kendini iyiden iyiye hissettirmişken, birçok vatandaşımız Covid-19 sebebiyle vefat ederken ve keza kısa çalışma programının uzatılmayarak birçok vatandaşımızın işsiz kalmasına neden olunmuşken iktidarın yapay gündemler yaratmaya çalışması ve Montrö’yü tartışmaya açması trajik bir durumdur. Memleketimizin sorunlarını konuşmamız gerekirken AK Parti iktidarının sırf iç politika malzemesi yaratmak için ülkemizin tapusu konumundaki Lozan’ın tamamlayıcısı durumundaki Montrö’yü tartışmaya açması kabul edilemez. Hayatlarını mavi vatana adamış emekli amirallerin Montrö ile alakalı görüşlerini beyan etmesi çok doğaldır. Her yurttaşın hakkı olduğu gibi amiraller de bilgi sahibi oldukları bu hususta yorum yapmışlardır. Bunu darbe çağrısına bağlamak AK Parti iktidarının çıkmazda olduğunun ve mağduriyet yaratmaya çalıştığının göstergesidir. Görüşlerini açıklayan amiraller hem dış güçlerle hem FETÖ ile savaşın ön cephesinde yer almış insanlardır. Birçoğu FETÖ kumpası ile yargılanmış olup FETÖ nün savaş açtığı kişilerdir. Hal böyle iken iktidarın bu kötü söylemleri ülkeyi daha da kutuplaştırmakta memleketin asıl sorunlarına eğilmeyi güçleştirmektedir. Biz AK Parti iktidarını ülkedeki barışı, güvenliği, adaleti ve ekonomik kalkınmayı sağlamaya davet ediyor bunun tersi yaklaşımları kınadığımızı bildiriyoruz.”

Editör: TE Bilişim