Seyahatler, döviz iniş, çıkışları, ekonomik meseleler, sonrasında yeni yıl ve memleket havası derken uzunca bir süredir güncel siyasi gelişmelerden uzakta kalmıştık. Ankara’ya döner dönmez ayağımızın tozuyla 7 Ocak Demokrat Partinin kuruluşu törenlerine davetliydim. Belli ki güzel hazırlanılmış. Görsel anlatımlara emek ve para harcanmış, içerik hataları olmasa oldukça başarılı sayılırdı. Katılımın sağlanması için de masraftan kaçınılmamış, covid tedbirleri kapsamında boş bırakılması gereken koltukların bile çoğu doluydu. Öyle olunca da biz ayakta durmayı tercih ettik.

Biz dönelim tekrar günümüzün siyasi hareketliliğine. Uzunca bir baş aşağı iniş sonrasında ilk kez iktidar puan artırdı. “Hadi canım sen de!” diyenleriniz olabilir ama TEAM araştırma kuruluşu öyle söylüyor. Sadece onlar mı? Benim turnusol kağıtlarım vardır, zamana ve zemine göre renk değiştirirler. Bunlar AP-DYP-DP çizgisinde olup da AKP’ye meyletmişlerdir. Çok değil bundan 8, 10 ay evvel “Bıktık keyfi idareden, ekonomi bozuk, siftah yapmadan dükkan kapatıyoruz, getirin İlhan Kesici’yi toparlansın şu parti” diye bize telefon açan bazıları, bakıyorum da şimdi aktroller gibi paylaşım yapıyorlar. Daha dün, tek adam anayasasına evet oyu verilmesini söylediği için göklere çıkardıkları Sezen Aksu’ya bugün tam da o yıllarda yazdığı bir şarkının sözleri için sanal linç uyguluyorlar. Yani, turnusol kağıtları da TEAM araştırmasını doğruluyor.

Ne yazık ki; muhalefettekiler ve bazı kalemler bu durumu iyi analiz edip doğru yolu bulacaklarına “gidiyorlar, gidecekler, dönüşü olmayan yola girdiler” gibi sözlerle hamaset peşinde koşuyorlar. Oysa karşılarındaki güç, inandırıcılığı son derece kuvvetli ve inanmaya, aldatılmaya son derece müsait bir topluluğa oynayan güçlü bir lider ve kadro. Bunda son derece de başarılılar. 20 Aralıkta dövizdeki şok düşüşü siz istediğiniz kadar ekonomik teoriler ve varsayımlarla çürütmeye çalışın; karşınızdakiler, Nas’la, yalanla, dolanla, göz boyama ile atı alıp Üsküdar’ı geçiyor. Üstüne üstlük, asgari ücretteki kimsenin beklemediği artış ve bazı küçük iyileştirmeler de ittifakın artı hanesine yazıldı. İktidar kaşıkla veriyor kepçeyle geri alıyor, elektrik, gaz ve akaryakıt zamları çoktan bu iyileştirmeleri sıfırladı, bu millet bunları unutmaz diye düşünenler yanılıyorlar. Zira iyileştirmeler büyük propagandalarla milletin kafasına nakşedilirken, zamlardan söz bile edilmiyor. Bir başka deyişle iktidar giderek yoksullaşan halkın inanma ihtiyacı ile kandırabilme güçlerini senkronize etmesinde fevkalade başarı gösteriyor.

Merhum Süleyman Demirel “boş tencerenin düşüremeyeceği hükümet yoktur” derdi. Şimdi bırakınız tencerenin boş olmasını, tencerenin dibi bile delinmiş ama muhalefet bunu değerlendiremiyor. Rahmetli sağ olacaktı, yaşı da en az 25-30 yaş genç olacaktı, bırakın 20 yıl iktidarda kalmayı 20 ay bile dayanamazlardı. Peki bu kadar zamlar, bu kadar başarısızlık ve iktidarın süratli bir düşüş eğilimine girmesine rağmen muhalefet ittifakta kopan oyları niye kendilerine çeviremiyor?

Birincisi Millet İttifakının ortak bir yol haritası yok. Asgari müşterekleri bile belirlenmemiş. Altı partinin ortak çalışması diye sundukları anayasa taslağı bile tatmin etmiyor. Belli ki siyaseti bilmeyen ve Türkiye gerçeklerinden uzak bir ekip tarafından tasarlanmış. Ülkenin en temel meseleleri konusunda dişe dokunur çözüm önerileri de yok.

Asıl önemli olan ise Cumhur ittifakından ümidini kesen kitleler Millet ittifakına yönelmiyor. Sebebi ise güven duymuyorlar. Kılıçdaroğlu’nun tırnaklarıyla kazıyarak oluşturmaya çalıştığı demokrat imajı, milleti ve değerleriyle barışık olma çabalarını birileri çıkıp birkaç anlamsız sözle yok ediyor. Dahası Kılıçdaroğlu defalarca Menderes’in anıt mezarına gidip, 27 Mayıs darbesinin hata olduğunu söyleyip birlik mesajları verirken, hala 70 küsur yıllık yenilgiyi hazmedemeyip Menderes’e saldırmayı siyaset sanan eblehler bir çuval inciri berbat ediyorlar. Dahası bu eblehler aynı tarafta olduğumuzu unutarak, Menderes’e sahip çıktığı imajını vermeye çalışan Erdoğan’la hiçbir fikri benzerliği olmadığı halde Menderes’le onu bir tutarak büyük kitleleri AKP’ye itiyorlar.

Diyeceğim odur ki; CHP Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetli çabalarına rağmen bu eblehler ve bazı yandaşı kalemler yüzünden AKP’ye oy vermiş olan demokratları yanına çekemez. İyi Parti ise zaten alacağı kadarını almıştır. Merkez sağ çizgiyi hedefleyeceği yerde, darbeci 14’lerin ideolojisini çizdiği hareketin devamı unsurlara kol kola hareket ederse yeni katılımlar sağlayamayacağı gibi mevcutları da kaybeder.  

Gelelim AKP’deki merkez sağ kitleleri toparlayabilecek ve millet ittifakına çekebilecek yegane hareket olan Demokrat Partiye. Sayın Genel Başkan iyi yetişmiş hem akli hem de fiziksel nitelikleri bakımından uygun, kendini geliştirmiş, milletvekili seçildikten sonra daha da olgunlaşmış ve oturmuş kişiliğiyle liyakatli bir siyasetçidir. Sayın Enginyurt da çıkışlarıyla partiye canlılık getirmiştir. Birkaç eski dostun gayretleri de takdire şayandır. Ancak yönlendiren ve danışılan kadrolar yetersizdir. O kadar para ve emek harcıyorsunuz bir kuruluş gününü dört başı mamur yapmayı beceremiyorsunuz. 7 Ocak kuruluş günü ama kuruluş dilekçesinde isimleri olan merhum Refik Koraltan ile Fuat Köprülü’nün adı anılmıyor. Saygı duruşunda 3. Cumhurbaşkanı ve kurucu Genel Başkan Celal Bayar’ın adı unutuluyor. Halen hukuki kimliğini taşıdığı DYP yok sayılıyor. Eğer sorun bugün AKP’ye yanaşmış eski genel başkanlar ise onları göstermezsin olur biter.

CHP ve İyi Partiye yol göstermek ne vazifem ne de haddimdir ama DP gençliğimizi, ömrümüzü verdiğimiz camiadır. Türkiye’nin istikbali de Millet İttifakının başarısı da oranın güçlenmesine bağlıdır.  Herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Feragat ve fedakarlık gösterme, ellerimizi değil gövdelerimizi taşın altına koyma zamanıdır.

AKP’yi çözecek olan ne CHP ne İyi partidir, AKP’deki merkez sağ oyları geri çağıracak tek çatı DP’dir. Kalın sağlıcakla…