Geçtiğimiz günlerde Manisa önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Manisa Büyükşehir Belediyesi'nin organizesiyle Avrupa Birliği, Dünya Bankası ve İller Bankası’nın ortaklaşa finanse edip başlattıkları 'Sürdürülebilir Enerji ve İklim Değişikliği' konulu toplantıya Manisa Büyükşehir Belediyesi'nin davet ettiği kurumlar ve yetkililer katıldı.

Bu toplantılardan haberim günler öncesinden, projelerin yürütülmesi ayağında uzman olarak görevli bir arkadaşımın beni araması ve Manisa'ya geleceğini söylemesiyle oldu. 'Sürdürülebilir Enerji ve İklim Değişikliği' projesinin Adana ve Manisa olmak üzere iki ilde yürütüleceğini fakat Adana toplantısında belediye dışında çok az kurum katılımı olduğunu belirtti. Ayrıca, "Projeyle ilgili farkındalık yaratmak için medya kuruluşlarının çağrılmasını özellikle istedik, size böyle bir davet geldi mi, gelmediyse şirketten özel bir davetiye çıkartabilirim. Sonuçta bu Avrupa Birliği, Dünya Bankası ve iller Bankası’nın ortaklaşa finanse edip başlattıkları bir proje. Bu da projenin Manisa'daki ilk toplantısı olacağı için tabii baştan katılım önemli ve fazla paydaşı ilgilendiren bir konu. Maalesef resmi kurumlar bazında katılım zayıf oluyor. Dolayısıyla bir kısım halkı da ilgilendiren bir konu. O nedenle bu projenin bir de halkta farkındalık yaratma boyutu var. Ki bu da daha ziyade yerel basın organlarıyla daha başarılı oluyor" dedi.

Arkadaşıma, "Manisa Büyükşehir Belediyesi gerekli kurumlara katılım daveti muhakkak göndermiştir ama, medya kısmı için davet gitmemiş olabilir" dedim. Nedenini de, haberleri Basın Merkezi'nin medya kuruluşlarına servis etmesi olarak belirttim. Arkadaşım, "İkinci elden haber alarak projeyi anlamak yerine doğrudan birinci elden bilgilenmek daha önemli değil mi" diye sordu. Yüzde yüz katıldığımı söyledim ama, maalesef durumun artık bu noktaya geldiğini ifade ettim.

Sadece belediyelerde değil, hemen her kurumda durum böyle. Basın birimi oluşturan kurum, haber konusunun tarihini ve zamanını bildirmektense, herşey olduktan sonra basın birimi aracılığıyla haber metnini gönderiyor ve tüm basında aynı haber yer alıyor.

İlk başlarda herkesin işine yarar gibi görünse de, sonrasında iş bilgi alamamaya kadar geldi. Birçok işsiz ya da işsiz kalmaya aday gazeteci kardeşime, arkadaşıma aslında işsahibi olmalarına vesile olan bu durum bu yönden evet çok faydalı. Fakat bazen haberleri çok farklı açıdan görmek varken, servis edilen haberle sınırlı kalmak gazeteciliğin o etik kısmına biraz ters düşüyor. Ha bir de madalyonun diğer yüzü var tabii, bu kadar kurumun basın birimi varken ve haberler hazır geliyorken, mevcut medya çalışanlarının işleri için de bir tehdit olabiliyor zaman zaman.

Basın birimi evet bir yere kadar bu görevleri tabii ki de yapsın, ne bileyim kuruma olan ziyaret haberleri, kurumdaki günlük rutin işlerin haberleri, bunlar olabilir. Ama önemli toplantılar, önemli incelemelerle ilgili haberler, mesleğini yapan gazetecinin kendine bırakılsın.

Ha diyeceksiniz ki şimdi bu nereden çıktı? Kova Çağı falan deniyor ya. Özgürleşme, değişimin ayak sesleri vs. Hala içinde gazetecilik yapma isteği olanlara, haberleri vereyim de bir an önce bürodan çıkayım bıkkınlığı yaşayanlara belki ateşleyici bir güç olur. Ne bileyim böyle bir içimden geçti nedense. Halen işlerini yapmaya her şartta devam eden gazete çalışanları haricinde, bu gazeteleri çıkarmaya devam eden gazete sahipleri hala bu kadar masraf rağmen dayanıyorlar ya bravo diyorum. Tarafın belli olduğu, muhalefet haberinin yer verilmediği bir medya sektöründe dönem dönem geçmiş yıllarda yine bu durumlar yaşanmış olsa da, tarafsız ve hakkaniyetli haberler yaparak gazete sahibi olduğumuz yıllarımızla ilgili yine bugün çok büyük bir gönül rahatlığı hissediyorum. Tam zamanında başlamış ve tam zamanında olması gerektiği gibi noktayı koymuşuz.

Her zaman gönül rahatlığı hissetmeniz dileğiyle, Sevgiyle kalın