Uyanmaya başlayan zihnin ardından hareketlenen beden sabahları yeni bir hikayeye hazırlanır farkında olmadan. Açılan bir göz ile önce neredeyim ve saat kaç ritüelinin ardından belki bir gerinme, hızlı bir kalkış ve sosyal medya ile tuvalete doğru bir yol alış. Son yıllar da çok moda oldu bir kahve , belki ufak tefek atıştırmalıklarla kahvaltı, hızlı bir hazırlanma ve otomatik hareketler ile  evden çıkıp güne akış.

Gerçekten gün başladı mı acaba? Yoksa başlayan dizinin tekrarlayan senaryosu mu? Ailen dahi olsa bireysel olarak yaşadığımız çoğumuzun aynı. O yüzden insanlar sahil kasabalarını ve ormanları özlemeye başlamadı mı? Peki ne  ya da neler eksik hayatımız da? Çok fazla olan nedir ki bizi kopardı güne keyif ile ve sindirerek başlamayı? Belki herkesin yanıtı farklı belki de aynı. Ama merak etmiyoruz o gün yaşayacaklarımızı. Çocukluğumuzun erkenden uyanıp merak içinde oynayarak güne başlayan heyecanı yok artık. Her gün, bilinen senaryo, beklentiler ile harmanlanmış yelkovan ve akrebe dönüştü. Hayat sanki işin dışında ki zamanda sıkıştırılmış bir bilgisayar dosyası. Çok eğleneyim, çok gezeyim, çok güleyim, rahatlayayım...  Bu dosyanın başlıkları. Hızlıca onları da yapınca daha mutlu olacağını sanan zihinler. Ama her şeyi tükettiğimiz gibi anı da yavaşça çiğnemeden yutan bir zihnimiz var.

Bütün bu süreç kendi zıtlığını doğururken daha çok meditasyon yapmaya başlayan ,mutsuzluğunun, huzursuzluğun kaynağını arayıp kendine dönen insanlardaki artış şaşırtıcı değil artık.

Sakin bir zihinden sonra hissettiğin duyguları tanıma, anlamlandırmaya geldi sıra. Yaşadığımız her deneyimi değerlendiren zihnin bedende yarattığı duyguları sahiplenme zamanı. Kimseyi suçlamaya, kızmaya yaramayacak düşüncelerin kaynağı ile barışma vakti.

İnsan bazen en çok kendine kızar ama artık şefkat eksikliği kapıya dayandı. Kendine şefkat göstermeyen kimseye kimse şefkat göstermiyor. Bunu çözdüğün an insanların da sana davranışları yavaş yavaş değişmeye başlıyor. Üşüdüğünde giyinecek, acıktığında ihtiyacın kadar yiyecek, uykun geldiğinde uyuyacak ve kendini onurlandıracaksın. Belki kendini iyi yaptığın bir şey için övecek, hoşlanmadığım bir şeye hayır demeyi öğreneceksin. Kendine sarılacak, yeni  bir masaj ile ayaklarını rahatlatacaksın. Sana dokunan insanları ve yiyecekleri hayatından uzaklaştıracaksın.  Uzaklaştıramadıkların varsa takmayacaksın. Yeteneklerini öğrenmek için yeni fırsatlar deneyecek, dünyada bir sürü insan olduğunu hatırlayacak ve yalnız hissetmeyeceksin.

Unutma ; hepimiz insanız. Hepimizin her günü keyifli, meraklı, istekli, şefkatli geçirmeye hakkı var. Çocukluğunu da hatırla. Nasıl yataktan merakla kalktığını. Hasta olmak dışında ne zaman kalkmakta zorlanmaya başladın, yataktan işte o zaman vazgeçmeye başladın günü keyifli yaşamaktan. Her gün yeni bir fırsat. Artık keyifle uyan.