31 Mart Yerel Seçimleri hayırlısıyla sonuçlanmış görünüyor. AKP’nin İstanbul için son çırpınışlarının da sonuç getirmeyeceği artık ayan, beyan ortada. Belki bu yazıyı okuduğunuzda çok büyük bir sürpriz ya da hukuksal hata olmadığı takdirde Ekrem İmamoğlu mazbatasını almış olacak. Seçim sonuçlarına ilişkin ön değerlendirmemi geçen hafta sunmuştum. Bugün ise sonuçları kimlerin nasıl okuduğuna başlayacağım.

Geçtiğimiz Cuma akşamı Özgürlük Araştırmaları Derneğinin, Prof. Tanju Tosun’un konuşmacı olduğu toplantısına davet edildim. Bilmeyenler için dernek hakkında bilgi vermek isterim. ÖAD, liberal demokrat eğilimli entelektüel bir fikir kulübüdür. Kuruluşunda Demokrat Partiye yakın olmakla beraber, Menderes’in A.B.D ile olan ilişkilerinin bozulması ve yatırımlar için Rusya’ya yönelmesi üzerine Menderes’e muhalefete başlamışlardır. 27 Mayıs darbesinden sonra ise yeniden DP’nin devamı olan Adalet Partisine yönelmişlerdir.

AP Milletvekili Prof. Aydın Yalçın Önderliğinde Liberal Düşünce Topluluğu(LDT) adıyla örgütlenmişler ve Forum Dergisi etrafında kümelenmişlerdir. Kitle partisi olan AP’de milliyetçi, muhafazakar ve demokrat kanadın yönetimde ağırlık kazanmasıyla Aydın Yalçın fazla varlık gösterememiş ve Forum dergisi de 1969 yılında kapanmıştır. LDT bir fikir kulübü olarak varlığını sürdürse de AP gençliği, Hür Düşünce Kulüpleri etrafında çoğalmışlardır. LDT, 12 Eylül darbesinden sonra ANAP’a sonrasında da DYP’ye entelektüel destek vermiştir, 2002’den sonra da AKP yanında yer almıştır. AKP’nin giderek otoriterleşmesi ve dernek başkanı Prof. Atilla Yayla’nın, derneği AKP arka bahçesine dönüştürmek istemesiyle topluluk çatlamış ve liberal demokrat aydınlar Özgürlük Araştırmaları Derneğini kurmuşlardır. Dernek tarafsızlığını korumakla birlikte siyasal anlamda Liberal Demokrat Partiye yakın durmaktadırlar.

Gelelim Tanju hocanın değerlendirmelerine. Tanju hoca liberal demokrat eğilimlidir ama mesleki araştırmalarını bugüne kadar hep CHP üzerinde yapmıştır. CHP’nin vesayetçi, jakoben, oligarşik ve laikçi eğilimlerden özgürlükçü, demokrat, milletin değerlerine saygılı, hoşgörülü ve kucaklayıcı bir yapıya dönüşmekte olması görüşünde hemfikiriz. Halkın özgürlük taleplerine cevap vererek başarılı olduğu ve oylarını %30’ların üzerine çıkardığı görüşüne de katılıyorum. Büyükşehirlerde gösterdiği adayların milliyetçi, muhafazakar kanada sempatik görünen mutedil kişilerin bunda payı olduğu da yadsınamaz. Ayrıca CHP’nin sahil şeridinden iç bölgelere doğru da nüfuz ederek Bolu, Kırşehir, Bilecik gibi illeri de alması başarı olarak görülebilir. MHP’nin dördüncü parti olmasına rağmen başarılı sayılabileceği de doğrudur. Hatta 51 ildeki il genel meclisi oyları hesaba katıldığında 3. Partidir.

Sayın Tosun İyi Partiyi değerlendirirken, ideolojik bir temeli olmadığından, ılımlı milliyetçilik yaparak CHP ile fevkalade uyum sağladığını da ekledi. Uyum konusuna katılmakla birlikte ılımlı milliyetçilik kavramına takıldım. Ne sosyolojik açıdan ne de siyaset bilimi açısından böyle bir kavram olduğunu düşünmüyorum. Uydurma Ilımlı İslam kavramının nelere mal olduğunu unutmamak gerekir. Belli ki Tanju hoca milliyetçilik üzerinde fazla çalışmamış.

Prof. Tosun, değerlendirme bölümünde doğru noktalara temas etti. Ancak, soru cevap faslında inandırıcı olamadı. Merkez sağın geleceğini soran bir katılımcıya, nostalji olarak kalır cevabını verdi. Bunun bilimsel olup olmadığına ise cevap veremedi. Kanımca hocanın merkez sağ siyaset anlayışının derinlikleri konusunda hiçbir pratiği yok. Aslında araştırmalarında bile bunu fark edebilir, CHP’deki yenileşme ve dönüşümün merkez sağ yönde olduğunu görebilirdi.

Ben kendisine verdiği bir örnekle karşılık vermek istiyorum. Diyor ki; CHP’ne %70 üzerinde oy veren Karşıyaka, Kadıköy ve Beşiktaş seçmeni özgürlüklerine daha fazla düşkün oldukları için bu fark çıkıyor. Doğrudur ama bir şeyi göremiyor. Bu ilçeler AKP’den sonra bu oranlara çıkabilmiştir. Zira bu ilçelerde DYP ve ANAP’a oy veren seçmen AKP’nin yaşam tarzlarına müdahale edebileceği endişesiyle CHP’yi sığınılacak liman olarak görmüşler ve oy vermişlerdir. Nitekim 1999 seçimine kadar Karşıyaka Belediyesini DYP’li Kemal Baysak ve İzmir Büyükşehir belediyesini ise muhafazakar demokrat kimliği ile bilinen DYP’li Burhan Özfatura yönetmiş ve kimse de endişe duymamıştır. Keza Beşiktaş ve Kadıköy de ANAP’lıların elindeydi.

Merkez sağın tek partisi Demokrat Parti bir kuruşluk devlet yardımı almadan, sermaye desteği görmeden, çoğu yerde teşkilatı bile yokken, mitingler yapmadan ve Fox TV dahil bütün medya tarafından görmezden gelindiği ve ülkenin yarısından fazlasında aday çıkarmadığı halde yarım milyona yakın oy almıştır. Bu rakam bütün yurt sathında seçime girdiği bir önceki seçimlerde aldığı oyun 8 kat fazlasıdır. Buna mukabil başlangıçta merkez sağ kisvesini giyip ama ülkücülük sevdasına kapılan İyi Parti DP’nin seçimlere katıldığı bölgelerde merkez sağdan aldığı oyları kaybetmiş ve hiçbir ili kazanamadığı gibi birçok ilçe ve beldeyi de bu yüzden kaybetmiştir. Sayın tosun ılımlı milliyetçilik gibi farazi bir kavramı ortaya atıp İyi Partiyi başarılı göstereceğine asıl bu hususu sorgulamalıdır.

Merkez sağdaki bir başka oluşum da Çoban Ateşi Hareketidir. Bu hareket geleneksel merkez sağ temsilcilerinin yanı sıra, CHP’nin iktidar olamayacağını gören ama kerhen CHP’ne destek veren, özgürlükçü, demokrat, hem cumhuriyetin hem de milletin değerlerine sahip kitlelerin bir araya geldiği partiler üstü bir harekettir. Çoban Ateşi hareketi mensupları DP adaylarına oy verdiği gibi diğer bölgelerde AKP karşısındaki en güçlü adaya oy vermiş hatta birçok ilçe ve beldede kendi adaylarını çeşitli partilerden göstermiş ve kazandırmıştır. İstanbul, Ankara, Antalya, Adana gibi büyükşehirlerde CHP’nin kazanmasında Çoban Ateşi hareketinin küçümsenmeyecek bir katkısı ve yaydığı sinerji vardır.

Prof. Tanju Tosun bir soruya verdiği cevapta, merkez sağın güçlü bir liderle, toplumun önüne koyabileceği yeni bir yol haritası, program ve söylemle yeniden hayat bulabileceğini de kabullenmek zorunda kalmıştır. Bana göre Sayın Erdoğan’ın yenilmezliği ortadan kalkmıştır. İstanbul’un kaybıyla merkez medya ve iş dünyası üzerindeki baskılar da kalkacaktır. Sinmiş, korkutulmuş vatandaş cesaret bulacaktır. Tüm bunlar ve büyükşehirlerin kaybedilmesi kartopu etkisiyle hala AKP’de kalan bölgelere de tesir edecek ve geleneksel merkez sağ oylar AKP’den koparak asli yerine dönecektir. Halka güven gelecektir.

Güçlü bir lider, yenilikçi söylemler ve yeni yüzlerle merkez sağın hareketleneceği aşikardır. Bunun için başta merkez sağın yegane partisi DP, İyi Parti içindeki demokrat unsurlar, Çoban Ateşi Hareketi liderleri ön yargılardan sıyrılarak ortak akılla hareket etmek zorundadırlar. Türkiye’nin buna ihtiyacı vardır. Bu başarılırsa muhtelif mahfillerde arayış içinde olan küçük guruplar da bu ortak harekete dahil olacaklardır.

Kalın sağlıcakla...