Doku uyuşması için aile içinde yaptırdığınız testte doğurduğunuz çocuğunuzun size ait olmadığını öğrendiğinizi hayal edin. Ya da DNA testinde babasının küçük bir kopyası olan oğlunuzun aslında onun oğlu olmadığı sonucunu aldığınızı... Testler tıpatıp benzediğiniz kardeşinizle aslında genetik olarak kardeş olmadığınızı açıklayabilir. Çocuğunuzun hem annesi hem teyzesi olabilirsiniz. Kulağa ne kadar imkansız gelse de hepsi mümkün olabiliyor.

Bu kimerizm nedir, yapayı ne, doğalı ne?

Nitekim benzer bir olay geçen günlerde Manisa'daki bir babanın başına geldi. DNA testinden 'Çocukların biyolojik babası değil' sonucunu alan M.A. ve boşanmak üzere olduğu eşi büyük bir şok yaşadı. Ancak sonra anlaşıldı ki, baba askerdeyken ilik nakli olmuştu, bu nedenle de kimerikti. Yani çift DNA taşıyordu... Tekrar yapılan testler M.A.'nın çocukların babası olduğunu gösterdi ama akıllarda pek çok soru işareti bıraktı. Örneğin ilik nakli olan bir babanın çocuklarının biyolojik babası bağışçı yani donör olabilir miydi?

Kimerizm, tıp literatüründe yeni bir kavram değil ancak nadir görülüyor. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gönül Filoğlu bir kişinin vücudunda birden çok DNA barındırması anlamına gelen 'kimerizm'in doğal veya yapay olarak ortaya çıkabildiğini söylüyor. Anne karnında iki embriyonun birleşmesi sonucunda ikiziyle tek beden olarak gelişen bebek, ikizinin DNA'sını taşıyabiliyor. Bu, doğal kimerizm.

Filoğlu ilginç bir örneği hatırlatıyor: 52 yaşındaki Karen Keegan'ın böbrek nakli için üç çocuğuyla doku uyumluluğuna bakılırken ikisinin annesi olmadığı ortaya çıktı. Bu medikal gizemi çözmek için iki çocuğun doğduğu hastaneler araştırıldı, çocukların karışma ihtimali düşünüldü. Bu arada kan, saç, ağız içi gibi çeşitli yerlerden alanın dokularla testler tekrarlandı ama DNA eşleşmedi. Sonunda bir süre önce tiroit ameliyatı olan Karen'ın nodülünden alınan örnek Boston'daki bir laboratuvardan bulundu ve bu dokuyla yapılan testlerde çocuklarla annenin DNA'sı eşleşti. Anne, aslında doğmamış kardeşinin DNA'sınıtaşıyordu...

Organ ya da kemik iliği nakli sonrasında da alıcılarda yapay kimerizm meydana gelebiliyor. Yani alıcıda hem kendi DNA'sı hem de donörün DNA'sı görülüyor. Nitekim Dr. Gönül Filoğlu da başarılı transplantasyonlarda alıcının tüm hematopoietik kök hücrelerinin kaybolması, kanda ve kemik iliğinde sadece donöre ait DNA'nın bulunmasının arzu edildiğini söylüyor. Öte yandan bazen donör hücrelerinin sadece alıcının kanında değil, diğer dokularında da bulunduğunu ve genetik profiller oluşturabildiğini belirtiyor. Manisa'daki olayda da kan hücreleri donörün DNA'sını taşıyor. Türkiye'de bir ilk olsa da bu vakanın da dünyada pek çok örneği mevcut.

Olay yerindeki DNA hapisteki birine ait çıktı2019'da basına yansıyan haberlere göre ABD'li Chris Long'un kanında kemik iliği nakli sonrası beklendiği üzere çift DNA görülüyor. Üstelik sadece kanında değil dokularında da... Ancak daha da ilginci Long'un semeni de donörünün DNA'sını taşıyor. Diğer benzer olay 2004'te Alaska'da yaşandı: Adli bir vakada olay yerinde ele geçirilen semendeki DNA halihazırda hapishanede olan birine ait çıktı. Sonra anlaşılıyor ki hapisteki kişi ilik nakli olmuş ve donör de kardeşiydi. Nitekim suçlunun o olduğu anlaşıldı. Filoğlu, kafaları karıştıran her iki vakada da semenden elde edilen DNA'nın, sperm hücrelerinden değil, semende bulunabilecek beyaz kan hücrelerinden kaynaklandığını söylüyor.

Manisa'daki olay sonrası akla gelen soru şu oldu: Nakil sonrası alıcının sahip olduğu çocukların donörün DNA'sını taşıması mümkün mü? Filoğlu, semen ve spermin aynı şey olmadığının altını çiziyor. Semen, beyaz sıvıyken sperm erkek üreme hücresi.

Kemik iliği kök hücre nakli yaptırmış kişilerin sperm örneklerinde yapılan çalışmalarda şu ana kadar böyle bir duruma rastlanmadığını hatırlatıp devam ediyor: "Böbrek nakli yapıldıysa böbrekten elde edilecek DNA vericiyle aynı olacaktır. Kemik iliği kök hücresi nakli yapıldıysa alıcının kan dolaşımındaki DNA profili vericiyle aynı olur. Sperm ve yumurta hücreleri, bebek daha anne karnındayken oluşan potansiyel hücrelerden gelişir. Nitekim verici DNA'sının alıcının üreme hücrelerinde yerleştiğine dair hiçbir bilimsel kaynak bulunmamaktadır."Peki bu açıdan donör olmak ya da nakil almak riskli mi? Dr. Filoğlu bu soruyu da şöyle yanıtlıyor:"İnsanlar, çekinmeden donör olsun. Kişinin yapay veya doğal kimerik olduğu durumlar aslında çok kolay tekniklerle belirlenebiliyor. Kemik iliği nakli olmuş bir kişiden elde edilen DNA'nın kişiye değil de vericiye ait hücrelerden geldiğini ayırt etmek, adli bilimler için çok zor değil. Günümüzdeki olanaklar bu konunun üstesinden rahatlıkla gelebilir."

PİYANGO ÇIKMA İHTİMALİ DAHA YÜKSEK

İstanbul Üniversitesi Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gönül FiloğluGeçmişte, kemik iliği naklinden sonra donör hücrelerinin hematolojik dokularla (kan ve kemik iliği) sınırlı olduğu ve diğer dokularda alıcı kökenli hücrelerin korunduğu düşünülüyordu. Günümüzde verici hücrelerin kan dışında birkaç dokuda da (idrar, ağız içi epitel hücrelerinde ve tırnaklarda) ortaya çıktığı farkedildi. Kişilerden DNA profili çıkarılması ve karşılaştırılması gereken tüm vakalarda mutlaka standart prosedürlere uymak gerek. Bu tür durumlarda daha farklı deliller (parmak izi, tükürük, saç vb.) üzerinde durulur. Kan haricindeki biyolojik deliller değerlendirilerek olay aydınlatılmış olur. Karşılaşabilecekleri her türlü iddiada daha önce verici olduklarını hatırlatmaları yetecektir. Herhangi bir iddiayla karşılaşmaları da piyangodaki büyük ikramiye çıkma olasılığından yüksek değildir."

Editör: TE Bilişim