Gabar’da, Cudi’de, Kato’da vücudunu sessiz bir çığlık gibi saran hain tuzağa siper eden o askerle aynı asker; şehrin bakımsız ücralarına açılan gettolardaki asker pazarlarına mahkum bıraktığımız; sadece ‘Er ve erbaşlara serbesttir’ yazılı mekanlara layık gördüğümüz; Pazar günü çarşı iznini dahi çok görüp aynı kaldırım taşında yürümeyi istemediğimiz; saç tıraşından tanıyıp görmezden geldiğimiz; erler, rütbeliler ve siviller üzerine kurduğumuz hümanist duygularımızı bir tek erleri dışında tutarak yaşadığımız…

Uzaklardaki dağlardan gelen şehit haberlerine kahırlar, lanetler yağdırıp burada yanı başımızda ölüverince şehit bile diyemediğimiz…

Çöpe atacağımız yemekleri sofralarına koyup zehirlediğimiz…

Zehirleyip üstüne bir de “Üşütmüşler” dediğimiz…

Yediği zehrin üstüne bir de kışlaya dönünce yiyeceği dayağa göz yumduğumuz…

***

Her biri henüz ana kuzusu çocuklar işte böyle kınalı kuzular oluyordu… Hayatlarının umut baharında tanışıyorlardı sonbaharla.

Yan gelip yatma değildir kışlalar…

Uzanıp boylu boyunca yere yatıyorsan eğer düşman elinde ölmektir aslolan.

Emanet edildiğin vatan elinde ölmek, ölmelerin en ağırıdır… Kalanları da yaşatmaz.

Yaşatmamalıydı yahut…

Riyakarlık bu!

***

Bin kırk dokuz… sonra yetmiş… sonra altmış dokuz… ve dahası beş yüz doksan…

Patates-soğan sayar gibi aklımıza mıhlanmış o rakamlar koruyamadığımız Mehmetçiğin künyesidir…

Ve daha da daha olan, rakam olarak bile söylemeye korktuğumuz yüzümüzün karasıdır…

Adaletin yedi yüz otuz bir diye bağırdığı o gerçeği, devletin beş yüz doksan diye söyleyebildiğidir.

***

Askeri düzeni sivilleştirdik, askeri disiplini terk ettik de, iyi mi oldu?

Er’in kışlada yaptığı yemeği beğenmedik… Askeri mahkemeleri kapattık… Askeri hastaneleri…

Asker, sivillerin yaptığı yemeği yedi, zehirlendi… Hindiye attık suçu… Halbuki zehir, kokmuş, çürümüş vicdanlardı… Vicdanını, paraya satanların kurduğu tezgahtı.

Devletin hastanesinde zehrini kustu acil servis koridorlarına. Sedyeler yetmedi haliyle sayı kabarık olunca… Asker, bekleme sıralarına yatırıldı.

Asker, polise teslim oldu… Elindeki silahı polise uzattı… Polis, kışlaya girip gözaltı yaptı askere…

İçerledim!..

Birçok şeyi gibi… Her şey gibi.

Kızgınım!..

Herkes gibi.

***

Şimdi iyi olma vakti Memedim… Sen sağlam dur… İçeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı kınanı sür alın yazına… Dağlar seni bekler.