Yeniden başlamak… Koşulsuz… Hesapsız, plansız… Nasıl olur? Nasıl devam ederim? Kaygısıyla iki çift laf etmeden sadece başlamak…

Bazen insan başlamak için doğru zamanı bekler. Bekler… Yapmak istedikleri, sonralar zincirine takılır. İnsan bu zincirin farkında olmaz; fakat genellikle gönüllü esiri olur o zincirin. Memnun olmadığı koşullarda yaşıyor olsa da o duruma alıştığından dolayı bir türlü kabuğundan çıkmaya cesaret edemez. Yaşanılanların ağırlığı altında, enkaz misali yeni bir sayfa açamayacak kadar yorgun hisseder. Fakat aynı zamanda içinde bu yorgunluktan dolayı var olan memnuniyetsizlik halini de yadsıyamaz.

 Alman filozof Hannah Arendt başlamanın gücüne şöyle bir anlam yükler: ‘Özgürlüğün mucizesi başlayabilme yetisindedir.’ Kim bilir belki içimizde ne zamandır tutsak olanlarımız var.

 Hayatta yeni bir şeye adım atmak için önce konfor alanından çıkmak gerekir. Ayağa kalmak istiyorsanız ilk aşama olarak bulunduğunuz konumdan çıkmayı istemelisiniz. İlk önce adımınızı atın. Yol sizin istikametinize göre muhakkak şekillenecektir. Bu yolda hayatınıza yeni bir alışkanlığı da dahil edebilirsiniz ya da yeni bir yaşam şekli de tercih edebilirsiniz veyahut olduğunuzdan farklı bir bakış açısı da edinebilirsiniz. Unutmayın! Başlamanın sınırı yok. Denemenin limiti yok. Hayatın bu bonkörlüğünün yanında insanın bu ürkekliği olmamalı.

Güneş her gün yeniden doğuyorsa, hazırlıyorsa bizi yaşanacak o güne; gece her gün yeniden örtüyorsa tüm kusurlarımızı, yorgunluklarımızı hiç usanmadan… Başlamak için çok sebebimiz var demektir. Bakıldığı zaman bir roman bir kelime ile başladı sadece. Büyülenen gözlerle bakılan tablolar bir fırça darbesi ile hazırlanılması aylar süren defileler bir dikiş ile… En yaman maratonlar bir adım ile…

O adımı atmaktan hiçbir zaman çekinmeyin. Unutmayın tüm bitişlerin ardı yepyeni başlangıçlardır. Yaşamın değişmez bir düzenidir bu. Bu düzendir yaşamı daha sürdürülebilir kılan.  Çünkü hayat koşulsuzca bize bu hakkı tanıyor. Siz de kendinize tanıyın.

Bir dahaki yazıda görüşmek üzere hoşça kalın…