Mozart, Beethoven, Schubert, Haydn benim hatırlayabildiğim yolu Viyana’dan geçmiş büyük sanatçılar. Avusturya’da müziğin, sanatın bu kadar ileri düzeyde olması kuşkusuz ki Habsburg hanedanının teşvik ve himayelerinden kaynaklanmaktadır. Bize klasik müziği sevdiren ise ortaokul yıllarındaki müzik öğretmenimiz Naci Önöz’dür. Ben nota okuyamaz, solfej yapamazdım ama dinlettiği klasik müzik parçasının kime ait olduğu sorusunu bilir oradan kazanırdım. Bir de piyanoda üç beş nota basıp hangi notalar olduğunu söyledikten sonra takip eden notayı bilmemizi ister, kulağımızı test ederdi. Ben de onları sektirmeden bilir orta notlarla dersi geçerdim.

            O günlerden söz açılınca aklıma yaptığımız ilk masum protesto eylemi geldi. Lise ikinci sınıftaydık okulumuza yeni bir müdür atandı. İlk icraatlarından biri de erkek öğrencilere kravat takma mecburiyeti getirmek oldu. Oysa çoğumuz yatılıydık ve her gün temiz gömlek giyebilme imkanımız yoktu. Benim gibi hafta sonları evci çıkanlar bir nebze şanslı olabilirlerdi ama bayramdan bayrama eve gidebilen arkadaşlarımızın hiç imkanı yoktu. O yüzden kimse kravat takmaya zorlamaz derslere de kazakla girerdik. Ancak yeni müdür Nuh diyor peygamber demiyordu, itiraz eden velilerin önüne de Milli Eğitim Bakanlığının kılık kıyafet yönetmeliğini koydu.

Biz boş durur muyuz? Yönetmeliği didik didik ettik, hiçbir yerinde kravat kelimesi geçmiyordu, boyunbağı deniliyordu. Biz de gündüzlü arkadaşlara kalınca siyah kurdeleler sipariş ettik, kravat zorunluluğunun başlayacağı gün hepimiz siyah kurdelelerimizi fiyonk yapıp boynumuza bağladık. Gündüzlü öğrenciler ise babalarının düğünlerinden kalan siyah papyonları takıp gelmişlerdi. O pazartesi günü bayrak töreninde konuşma için kürsüye çıkan müdür bey bizi görünce bir şok yaşadı, konuşmasını da bu eylemimize ayırdı. Papyonluları garsona, fiyonkluları da Avrupalı aristokratlara benzetti. Homurdandık tabi, sesini yükseltti geri adım atmadık. Bu kez biz yönetmeliği önüne koyduk. Fiyonklarımızı, papyonlarımızı hiç çıkarmadık, veliler de arkamızda durdu. Sonunda kazandık, müdür geri adım attı, tüm yatılı öğrenciler ve gündüzlü lise öğrencelerinden zorunluluk kaldırıldı. Yalnızca gündüzlü orta okul öğrencileri kravat taktılar onları da öğretmenlerin çoğu fazla sıkıştırmadı.

            Hafta sonu eve giderken de fiyongumu çıkarmamıştım. Evde misafirimiz vardı. Yargıtay üyesi, Manisa’nın damadı babamın arkadaşı Feridun Müderrisoğlu beni görünce “oo hoş geldin Schubert, romantik Viyana delikanlısı” diyerek karşıladı. Schubert’e benzetilmek hoşuma gitmişti ama doğrusu bir Mozart, Beethoven gibi Viyanalı olduğunu bilmiyordum. Sonradan öğrendim ki aslında Polonyalı bir baba ve Çek bir anneden Viyana’da doğmuş ve orada yetişmiş sanatını orada icra etmiş biri. Viyana’da Opera binasının önünden geçerken de bu anekdot ve kravat eylemi film şeridi gibi gözümün önünden geçti ve o günleri yeniden yaşadım.

            Viyana’ya gelip de Opera binasından içeri girmemek olmazdı. Yeğenim Esra Londra’dan internetten biletlerimizi almış ama ne yazık ki Viyana’da olduğu günlerde sadece Bale gösterisi varmış, biz de o muhteşem binada bale izledik. Doğrusu ondan da büyük keyif aldık, o atmosferi teneffüs etmek çok hoşumuza gitti.

            Opera çıkışı ise Esra Viyana’nın ünlü Nacht Markt pazarında yemek programlamış ama bale gösterisi uzadığından götürmek istediği restoran kapanmış. Biz de aynı yerde bir İtalyan lokantasında yemeklerimizi yiyerek otelimize döndük. Nacht Marktı gündüz gözüyle de görmek alışveriş etmesek de o atmosferi, Pazar keyfini yaşamak isterdik ama nedense tekrar oraya yolumuz düşmedi.

            Viyana’da bir de konser izlemek arzumuz vardı. Gitmeden önce Viyana’da ekonomi tahsil etmiş, merhum Demirel’in danışmanlarından kadim dostum İbrahim Kıbrızlı’dan bilgiler almıştım. Konserler için çok pahalıdır demişti. Ancak Viyana’da kalabalık alışveriş caddelerinde 18-19. Yüzyıl kıyafetli ondüleli yapay peruklu, Mozart gibi giyinmiş çoğunluğu üniversite öğrencisi gençler son dakika biletleri adı altında yarı fiyatına bilet satıyorlar. Biraz tereddüt gösterdiniz mi daha da fiyat indiriyorlar. O zaman çok da pahalı gelmiyordu ama doğrusu hiç alışık olmadığımız bir durumla karşılaştığımız için almadık. Gerçek de olabilirdi ama elbette dolandırılma riski de yok değildi. Türk lirası bu kadar düştükçe bundan sonra resmi fiyattan bilet almaya kalksanız herhalde bir servet bırakmak zorunda kalırsınız. Ne yapalım, ömrümüz varsa kısmetimizde de varsa konser bir başka bahara kaldı. Şimdilik TRT 2 de canlı yayınlanan Viyana Filarmoni orkestrası yeni yıl konseriyle idare edelim, çok zaman da kalmadı aslında.

            Viyana için Avrupa’nın kültür başkenti desek herhalde yanlış olmaz. Yarın müzeleri, sarayları gezeceğiz, izlemeye devam edin.

            Kalın sağlıcakla…