Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Ekmeleddin İhsanoğlu.

İstanbul Büyükşehir  Belediye Başkanlığı seçiminde

Ekrem İmamoğlu.

Soy adı,  “ OĞLU” ile biten Ademoğullarını seviyor

Kemal Kılıçdaroğlu!

-Tesadüf mü dür?

-Takdiri ilahi midir?

- Kendine özgü seçicilik mi? bilemem ama

Sevmediklerine,

“GEL BAKALIM BURAYA MUHARREM!” diyecek kadar,

İnce'den gönderme yaptığını biliyorum!

Eh be Muharrem! Cendereden çıkmak için

Bu kadar mücadele edeceğine.

Baş vuraydın mahkemeye! Değiştireydin şu soyadını!

Ne de yakıştırdı sana İNCE-OĞLU...

Gör bak! O vakit.

Genel Başkanlık koltuğu senindi!

**

Oğullar üzerine olunca yazı

Şeyh Edebali’nin,

Osman Gazi’ye vasiyeti, çağlar boyu

Devlet yönetme geleneğine, ışık olacak nitelikte.

Al vasiyeti,

Yer yüzündeki tüm devletlerin, kamu dairelerin duvarına as!

Kimsenin gıkı çıkmaz!

EY OĞUL! diye başlar vasiyet.

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana…

Güceniklik bize; gönül almak sana…

Suçlamak bize; katlanmak sana…

Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana…

Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar,

Anlaşmazlıklar bize; adalet sana…

Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…

Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana…Üşengeçlik bize;

Uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…

EY OĞUL!

Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü

Ortak malı değildir.

 "İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkamaz.

Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar, laf dedikoduya dönüşür.

Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez.

Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir.”

Okudunuz değil mi? Öngörü ve büyük devlet adamlığı budur işte!

Şeyh Edibali, sekiz yüzyıl önce bu günü görmüş, vasiyet etmiş.

Birde bu günkü şeyhlere bakın...

Kanatsız uçup NASA ile yarışıyorlar!

Oğullar ne oldu? Diye ne olur sormayın!

Son model arabaların arkasına yazdırmışlar durumlarını.

“ BABAM SAĞOLSUN”

Oysa,

1953 yılının 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece,

Çanakkale boğazında

Göz, gözü görmeyen sisli ve yağmurlu bir hava vardı.

Dumlupınar denizaltısı,

Büyük bir gürültüyle sarsıldı.

Denizaltımız “ Naboland” adlı bir şilep ile çarpışarak

87 metre derinlikte

22,” VATAN OĞULLARIMIZ” ile birlikte dibe oturdu.

Oksijenleri bitiyordu. Kurtulamayacaklarını anladılar.

Denizaltımızdan gelen son ses

“ VATAN SAĞ OLSUN” oldu.

Ne acıdır ki,  OĞULLARIMIZ

VATAN SAĞOLSUNDAN EVRİLDİ, BABAM SAĞOLSUNA!

BUKEFALUS ( Öküz başlı) adlı at, satılmak üzere

Makedonya kralı 3.ncü Filip’e getirildi.

Atı zapt etmek mümkün olmadı

Genç prens İskender, gölgesinden ürken atı,

Yularından tutarak zapt etti sakinleştirdi.

Kral 3.ncü Filip bunu görünce “ OĞUL” diye seslendi; “

Sen kendine layık bir krallık kurmaya bak,

Makedonya senin için pek ufak.” Babasının tavsiyesine uydu!

13 yılda, Dünyanın yarısını fethetti.

“ Ben 3.filipin OĞLUYUM ama benim babam asıl,“ ARİSTO’DUR”

Diyerek asıl bilgiyi fethetti!

Büyük İskender, 3. Filip’i biyolojik babası, Aristo’yu

Kendine Hayat öğretisi veren olarak görmüş.

Bilgenin ve bilginin OĞLU olmayı yeğlemiştir.

Soyadımızın, iş hayatımızın, makamlarımızın devamı için değil

Vatana, Millete Aziz Sancar’lar gibi

HAYIRLI ,BİLGİLİ OĞULLAR yetiştirmek, büyütmek asli görevimiz olmalıdır.

Vatan, Millet Hizmetinden her türlü hile desise ile

TORNİSTAN yapanlar asla Bizim “OĞULLARIMIZ” değildir.