Hiç sevmediğim, kullanmadığım bir kelimedir "kancık". Bizim yörede bazı hayvanların dişisine denir, argoda, maço dilinde de kalleşlik yapana, hainlik yapana, kıvırtana, menfaati için adam satana, arkadan vurana denir. Mertlik ise tam tersidir, özü doğru, sözü doğru, korkusuz, ne söyleyecekse yüzüne söyleyen, arkadan vurmayan insanlar için kullanılır.
Mert erkek ismidir aynı zamanda, analar, babalar evlatlarına mert ismi koyarlar ki, adı gibi mert olsun. Hiç düşündünüz mü, Mert neden erkek ismidir de kızlara konulmaz diye? Ataerkil bir toplumuz da ondan, mertlik, kahramanlık, yiğitlik, cesaret, gözü karalık, sanki sadece erkeklere mahsus hasletlermiş gibi. Oysa mertliğin erkeklikle kadınlıkla hiç mi hiç ilgisi yoktur. Erkeklerden nice namertler çıkabildiği gibi kadınlardan da ne yiğitler, mertler çıkmıştır, Türk tarihi bunlarla doludur.
Türk milleti bütün unsurlarıyla, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkesiyle mert insanlardır. Düşmanı da bilir mertliğini, aman dileyene silah doğrultmaz, mekanına geleni düşmanı da olsa konuk eder, asla ihanet etmez, arkadan vurmaz, dostluklarına güvenilir, sözleri senettir. Dağlarda keçi beslerler, davar güderler, dişisi yenilmez bozar insanı, sütünden peynir yapılır, yoğurt, ayran yapılır, oğlak eti erkeç eti yerler. Kancık keçi eti yiyenler hemen belli olur namertlikleriyle, onları da barındırmazlar. Peki ne oldu da mertlikler bozuldu. Tüfek icat olundu mertlik bozuldu denir, atasözüdür, o mudur sebep yoksa başka mı?
Pusu kuran, hendek kazıp mayın döşeyen, kalleşçe saldıran, ihanet eden sizce mert olabilir mi? Ya da barış için, kardeşlik için, demokrasi için toplanan on binlere kıyan, 97 kişinin hunharca katledilmesine sebep olanlar mert olabilirler mi? Onları mazur göstermeye çalışanlar, Ortadoğu'da her gün oluyor diyerek saçmalayanlar, içinden oh olsun deyip timsah gözyaşı dökenler, milli heyecanı hep birlikte yaşadığımız bir milli maçta 97 can için saygı duruşu yapılırken ıslıklayanlar, saygı göstermeyenler mert olabilir mi? Mertlik bozuldu… Bozuldu ama bunda tüfeğin suçu yok gibi geliyor bana.
Mert olmak dürüst olmayı da gerektirir, siyasette de, diplomaside de mertliği özler hale geldik. Yüzüne gülüp arkadan iş çevirmeyi, yalanı, riyayı, ikiyüzlülüğü siyasetin gereği sananlarla dolu politika arenası. Yalan adeta düstur olmuş, yiğitlik, mertlik, dobralık yok olmuş. Sadece ülkemizde değil dünya da böyleleriyle dolu, güçlerini artırmak, nüfuz ve egemenlik alanlarını genişletmek için namertliğe sarılanlar, kandan, savaştan beslenenlerle dolu. Onca bıyıklı içinde bir yiğit çıkıp da konuşamıyor, ama mert bir kadın çıkıyor içinden geldiğince vuruyor yüzlerine, düşürüyor maskelerini.
Arjantin Devlet Başkanı Bayan Christina Fernandez'den söz ediyorum. Obama orada, Putin orada, Merkel orada, İsrail Başkanı, benim başbakanım orada, Ortadoğu'nun kan gölüne çevrilmesinden sorumlu daha niceleri orada bu mert kadın çıkıyor ve gerçekleri yüzlerine söylüyor, mertçe. Cristina Fernandez'in geçen hafta BM toplantısındaki o sözlerini hep birlikte hatırlayalım, ne demiş, bakalım. Fernandez diyor ki:
"Geçen yıl toplandığımızda Esad rejimini terörist olarak değerlendirip ona karşı olanları devrimci görüp desteklediniz; şimdi ise dün "devrimci" dedikleriniz radikal İslamcılara karşı savaş açmış durumdasınız. Işid ve El Kaide'nin elindeki silahların izini kim sürebilir? Büyük güçler çok kolay dost ve düşman kavramını değiştiriyor. Teröristler dost oluyor, dostlar ise terörist. Hizbullah'ı terörist örgütler listesine koymuştunuz ama sonradan Lübnan'da geniş bir tabanı olan saygın bir yapı olduğu anlaşıldı. 1994'te Buenos Aires'te İsrail Elçiliği'ne yapılan bombalı saldırıda İran parmağı aradınız ancak öyle olmadığı kesinleşti. 11 Eylül sonrası El Kaide terörü gerekçesiyle Afganistan ve Irak'a savaş açtınız; o ülkeler şimdi dünyanın en ağır durumunu yaşıyor. Arap Baharını Tunus, Libya ve Mısır'da başlatarak radikal İslamcıları kendi elinizle orada iktidara getirdiniz. Bölge haklarının özgürlüklerini gasp ettiniz. Bu gün burada Işid'e karşı bir BM kararı çıkarmak üzere toplandık oysa Işid'in bazı BM Güvenlik Konseyi ülkelerinin gözetiminde dostları tarafından kurulup beslendiğini herkes görüyor."
Doğru söze ne denir? Aslında Türkiye'de olup bitenleri, bir de bu gözlükle değerlendirmeyi bir deneyin. Dün kardeş dedikleriniz bugün nasıl düşman oldu? Dün, pazarlıklar edip gel geç dediklerinize bugün nasıl bombalar yağdırıyorsunuz? Çözüm sürecine ne oldu? Dünkü müttefiklerinize bugün nasıl terör örgütü deyip sorgusuz sualsiz içeride tutuyorsunuz? Dün içeri tıktığınız askerleri, aydınları, gazetecileri bugün nasıl kumpas mağduru ilan ediyorsunuz? Bir mert kadın da Türkiye'de çıksa da birilerinin gözlerinin içine baka baka, bir sayıverse.
1 Kasımı bekliyoruz. Bir Kasımdan sonra o mert kadını bulup çıkarıp, Türk halkının huzuruna çıkaracağız. O kadın, dün postalları ayağına, parkasını sırtına geçirip, başında miğferiyle Cudi dağına çıkan, Sırp zulmü altındaki Bosna topraklarını adımlayan, "O bayrak inecek, o asker gidecek", "Terör ya bitecek, ya bitecek" diyen bir başka mert kadının talebesi.
Dedik ya mertlik erkeklikle olmaz, yürekle olur diye. Türk anası, Türk kadını merttir, korku nedir bilmez, yalanı, dolanı, entrikayı bilmez. Korkun! Namertler Türkiye'nin aydınlık geleceği uzak değildir. Kalın sağlıcakla.