“Yalnızca güneş mi; uçurtma da doğudan yükselmiştir. Çinli rahiplerin ruhlarla buluşup gelecekten haber vermek amacıyla gökyüzüne saldığı uçurtma, denizciler tarafından Batı’ya götürüldüğünde bir oyuncağa dönüşür.”

Sunay Akın’ın bir yazısında yer verdiği yukarıdaki cümleler, çoğu zaman batılı olmak/medeni olmak kavramlarını iç içe sokan -kendim de dahil- “bizler” için harikulade bir aydınlanma fırsatı sunuyor…

*

Aslına bakacak olursak medeniyeti doğuran, büyüten topraklarda yaşayan “bizler” için böyle bir aydınlanmaya ihtiyaç duymak, amiyane tabirle tam bir kepazelik. Doğu-Batı ayrımını yaparken sadece dinlerden, uluslardan, ekonomilerden, sürekli çatışma halinde olan kültürel farklılıklardan bahsetmiyorum bu yüzden de onları her şeyi kapsayan özel isimler olarak kullanıyorum.

*

Medeniyet kavramından sadece insan toplumlarının sınıflandırılmasını mı anlıyoruz? Ekonomik olarak kim daha güçlü, kültürel olarak kim daha köklü, askeri olarak kim daha kuvvetli? Bir toplumun adı anıldığında aklımızda canlanan imgeler midir medeniyet? Ekonomi, sanat, kültür, üslup, gelenek… Ancak unutmamamız gereken ufak bir nokta var. Rönesans ve reformu yapan Avrupa doğurmadı mı Hitler’i? Amerika’da siyahlar köle değil miydi?

*

Asla Batı kötüdür, tukakadır da demiyorum ancak her toplumun diğerleri tarafından görünmesini istemediği bazı halı altı tozları maalesef vardır ancak buna karşın; Mustafa Kemal ve silah arkadaşları Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken ne Batı’yı taklit etmiş ne de Doğu’ya yaslanmıştı.

Kendi iradesi olan, kendi tarihini oluşturacak, kendi dilini konuşacak, kendi kurallarını koyacak bir ülke oluşturmayı amaçlayan Atatürk, bunu neredeyse tamamen başardı. Sürdürüp sürdüremeyeceğimiz doğal olarak “bizlerin” elinde, fakat biraz kafamızı kaldırıp etrafımıza bakarsak bu konuda pek de başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Gazete okumaya, radyo dinlemeye, televizyon izlemeye, internete girmeye gerek yok, sadece kafamızı kaldırıp etrafa attığımız bir bakış yeter de artar çoğu zaman…

*

Artık iki farklı yöne bakmaya başladık. Bir yön Batı, bir yön Doğu. Peki onlar bize nasıl bakıyor? Cevap açık… Batı, bizi Doğu’nun sonu; Doğu ise Batı’nın başlangıcı olarak görüyor. Her ikisinden de biraz olmaya çalıştıkça biraz biraz azalıyoruz. Kendi toplumsal benliğimizden, felsefemizden tavizler verdikçe “biz” olmaktan çıkıp “onlar” olmaya başlıyoruz.

*

Bırakın onlar, onlar olarak kalsın, biz de biz olalım.