Ne saçma, ne kadar basit bir soru. Cevap o kadar basit ki dile getirmeye dahi imtina ediyorum. Bir yerlerde okumuştum. Türklerin milli hafızası her 20 gün 23 saatte bir sıfırlanıyormuş...

Yani ‘örneğin İstanbul'da bir canlı bomba, kalabalık bir meydanda kendini patlatıyor ve 12 kişinin ölümüne sebep oluyor.’ İlk birkaç gün tüm ülke kenetlenerek net bir tavır ortaya koyuyor. Biraz zaman geçtikçe kişisel sorunlar daha ön plana çıkmaya başlıyor.

Birkaç gün daha geçtikten sonra olay tamamen umursamamaya, “Benim şehrimde - ilçemde - mahallemde - köyümde olmadı ki... Bana ne?” kıvamına geliyor. Patlama komşu köyde gerçekleşmiş olsa bile her an bizim de başımıza gelebileceği gerçeğini unutuyoruz.

Bu paranoyak bir hale gelelim; her harekete, her sese, her adıma tüylerimizi kabartarak geçelim demek değil. Patlama olacağını nereden bilebiliriz ki? Meydanlara mı çıkmayalım? Çıkalım.

Aslında bu pek tabii bir genelleme. Bütün genellemelerde olduğu gibi hem doğru hem de yanlış. Mesela Soma'daki maden faciası her yıl hatırlanıyor. Bu kısmı yaptığım milli hafıza genellemesini yanlış kılıyor. Peki maden faciası gerçeğiyle beraber mi yaşıyoruz? Her an olabilir diye dikkatli miyiz? Herkes gerçekten hatırlıyor mu? Bu kısmı da genellememi doğru kılıyor.

Belki ne zaman bir canlı bomba gelir de aramızda patlar bilinemez, bir canlı bombaya hazırlıklı da olunamaz.

Ancak bir şey var... Milli hafızamızın köklerine kazıyıp, bir daha silinmeyecek şekilde işleyebileceğimiz; hatta tüm varoluşuna karşın hazırlıklı olabileceğimiz bir şey: deprem!

Verdiğim örnekler ne hatırlattı biliyor musunuz?

Düzce depremi... 710 insanın hayatını kaybettiği ve binlerce yaralının olduğu o vahim günü. 1999. 12 Kasım. Her şey 30 saniye sürdü. 30 saniyede tüm şehir yerle bir oldu.

Manisa’da yaşayan her birey deprem gerçeğiyle yaşamak zorunda!

“Manisa’da gerçekleşen deprem İstanbul’da hissedildi!”

“Manisa'da 28 günde 3 bin 774 deprem kaydedildi.”

“Manisa’da korkutan deprem”

“Manisalılar depremle sallandı”

Şu haber başlıkları bile neden Manisalıların bu gerçekle yaşamak zorunda olduğunu gösteriyor.

Deprem ne zaman mı olacak? Size söyleyeyim: az sonra, hemen şimdi, tam şu anda, bir hafta sonra, bir yıl sonra!

Ne zaman olacağının bir önemi yok. Önemli olan deprem gerçekleştiğinde hazırlıklı olup olmadığımız. Tedbirli olmak için müstakil evinizin altına titanyumdan sığınak yaptırmanıza gerek yok. Basit bir düdük alabilirsiniz. Küçük bir çanta hazırlayabilirsiniz; su, bisküvi, battaniye, konserve, el feneri ve basit bir düdük.

Neden düdük biliyor musunuz? Ya da neden çanta?

Çünkü büyük depremlerde kimseye anında yetişilemez. Enkaz altında kalan yüzlerce insanın hangi birine anında müdahale edebilirsiniz ki? Ve hatta nasıl bilebilirsiniz hangi enkazın altında kim var! Düzce depreminde de birçok insan enkaz altında soğuktan, açlıktan ve seslerini iletemediklerinden hayatını kaybetti.

Yani büyük büyük düşünerek gözünüzü korkutmanıza gerek yok. Pahalı ve lüks kaçan hazırlıklar yapmanız da gerekmiyor. Tek yapmanız gereken şey; her an deprem olabileceği gerçeğini kafanızda tutabildiğiniz kadar tutmak ve buna küçük de olsa hazırlı olmaya çalışmak.

Bakarsınız o dandik düdük, bir gün hayatınızı kurtarıverir.