İstanbul dünyanın en güzel kenti, eşi benzeri yok. İki kıta üzerine kurulmuş başka bir kent de yok. Her ne kadar Orhan Veli’nin dizelerindeki o eski İstanbul’un güzelliği günden güne yok olmaya başlamışsa da hala dünya güzelidir. Orhan Veli şiirinde “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” diyerek tasvir etmişse de artık İstanbullunun gözleri açıldı. İstanbullu artık kentine daha bilinçli olarak sahip çıkmaya başlıyor.

Söz Orhan Veli’den açılmışken Sait Faik ile yaşadığı bir anekdotu anlatarak devam edelim.

Sait Faik ve Orhan Veli Beyoğlu’nda entelektüellerin mekanı Eftalikus’un kahvesinde buluşurlar birlikte vakit geçirirlermiş. Her buluştuklarında Cumhuriyet Gazetesinin bulmacasını çözerler ve iddiaya tutuşurlarmış. İddiaya göre ilk bitirenin akşamki rakı parasını diğeri ödermiş ama her nedense her defasında Orhan Veli kazanırmış. Böylelikle de geçinip gidermiş. Zekasına ve bilgisine çok güvenen Sait Faik bir gün dayanamamış ve bunun nedenini sorgulamış. Orhan Veli alaycı bir gülüşle cevap vermiş: “Gazetenin bulmacalarını ben hazırlıyorum da”

Sayın Recep Tayyip Erdoğan 1994 yılında %25 oyla İstanbul Büyükşehir belediyesini SHP’li Nurettin Sözen’den devraldı. O gün bu gündür de hep kazanıyor. Dahası 2002 de kurduğu partisini iktidara taşıdı ve o günden beri girdiği her seçimi, halk oylamasını ne yapıp edip kazanıyor. Tıpkı Orhan Veli’nin kendi hazırladığı bulmacayı çözerek Sait Faik’i alt ettiği gibi o da şartları, kuralları hep kendi belirleyerek rakiplerini alt etti. Rakipleri ise onu hafife aldılar, Sait Faik gibi zekalarına, çokbilmişliklerine güvendiler, onun örgütçülüğüne, azmine, hırsına, kurnazlığına yenik düştüler.

Nasıl mı?

AKP iktidara geldiğinden bu yana seçim kanunlarını kendi lehine birçok kez değiştirdi ama her nedense 12 Eylül darbe rejiminin getirdiği antidemokratik baraj uygulamasına dokunulmadı bile. Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin sona ermesini müteakip Vali atamaları iyice partizanlaştı, vali ve kaymakamların çoğu AKP il ve ilçe başkanı gibi davranır hale geldi. Anayasa değişiklikleri ile yargı bağımsızlığı büyük ölçüde zedelendi, AYM, HSK(HSYK) ve yüksek yargı yapısı değişti.  seçim kurullarının belirlenmesindeki usul ve esaslar değişti, birçok kritik yerde yandaş memurlar seçim kurullarına getirildi. Anayasanın amir hükmü olan seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin bir yıl geçmeden uygulanamayacağı hükmü bile gece yarısı operasyonu ile örtülü maddelerle aşıldı. Partilere yapılan devlet yardımları nalıncı keseri gibi iktidar partisine avantaj sağlayacak hale getirildi. Devlet bankaları eliyle yandaş medya yaratıldı, sureta tarafsız kalmaya çalışanlar bile baskıyla el değiştirtildi, TRT tarafsızlığı ortadan kalktı, mutlak bir medya hakimiyeti oluşturuldu. Nispeten tarafsız kalmaya çalışanlara ise RTÜK ve yargı baskısı oluşturulmaya çalışıldı. Yerel seçimlerde iktidara avantaj sağlamak üzere ilçe sınırları değiştirildi, yeni ilçeler kuruldu, seçmen kaydırmaları yapıldı. Tüm bunların dışında AKP en iyi yaptığı şeyi yaptı. Sandık kurullarında fevkalade örgütlendiler, her sandığa ayrıca 5, 6 müşahit koydular, bunları çok güzel eğittiler hatta sayın Cumhurbaşkanı bizzat katılarak taktik verdi. TRT, AA ve yandaş medya eliyle manüplatif haberler çıkarılıp muhalefetin sandık görevlileri umutsuzluğa sevk edilerek görev yapamaz hale getirildi.

Kısacası AKP tıpkı Orhan Veli gibi bütün şartları giderek artan bir biçimde kendi lehine geliştirdi. Kuralları koydu, oyununu oynadı ve sonuca ulaştı. Ya muhalefet ne yaptı? Resmen uyudu. AKP’nin manüplatif haberlerine kandı. Ya “Siz sandıkları boş bırakmayın ben 50 bin avukatla YSK önünde olacağım” diyen adam ne yaptı? “Adam kazandı” diyerek ortadan kayboldu. Tarafsız görünen TV kanalları bile havlu attı. Ta ki! İmamoğlu diye biri ortaya çıkana kadar.

İmamoğlu, bütün bu seçim entrikalarını iyi okudu. Bütün açık kapıları kapadı. AKP sandık başında nasıl örgütlendiyse, aynısını hatta daha fazlasını yaptı. Örgüte, ekibine güven verdi, başaracağına inandırdı. Tek bir ıslak imzalı tutanakta bile fire vermeden elini güçlendirdi. Süreç boyunca, uyumadı, ekibini de uyutmadı, çocuklarına günlerce hasret kaldı, muzaffer bir komutan edasıyla kuvvetlerinin başından, karargahından hiç ayrılmadı. Adam kazandı diyerek rakı sofrasına gitmedi, ekipleri gibi ekmek arasıyla öğünleri geçiştirdi. İnandırıcı, güvenilir, ikna edici üslubuyla muazzam bir kamuoyu baskısı oluşturdu. Sosyal medyayı çok iyi kullandı, haklılığını kendine oy vermeyenlere bile inandırdı. Olası bir seçim iptalinde 2 Haziranda %60’ın üzerinde oy alacağı yönünde müthiş bir kamuoyu oluştu. Rakiplerini de korkuttu, dahası 4 yıl sonra cumhurbaşkanı adayı olması gerektiği kamuoyunda kabul gördü. Oluşan kamuoyu baskısı hakimlerin, seçim kurullarının iktidarın olanca baskısına rağmen hukuk dışına çıkmamaları konusunda olabildiği kadar etkileyici oldu.

Seçim süreci boyunca sakin, uyumlu, mutedil, yapıcı ve ikna edici tavrı puan kazandırdı. Diğer illerdeki arkadaşlarına da örnek oldu. Ankara’da Mansur Yavaş 5 yıl önce İ. Melih tezgahıyla kaybettiği seçimi aynı İmamoğlu taktiğiyle tartışmasız kazandı. Diğerleri de öyle.

Bu seçim sonuçları oranlar ne söyle söylesin partilerin değil halkın zaferidir, demokrasinin zaferidir. İmamoğlu insanları gülümsetmeyi başarmış, onların gönlünü fethetmiştir.

Şimdi ne olacaktır?

İstanbul’a sahip çıkan İstanbul halkı, Sivaslısı, Kastamonulusu, Malatyalısı, Karadenizlisi, Doğulusu İstanbul’daki bu olumlu havayı dalga, dalga memleketlerine yayacaklardır. AKP gemisi su almaya başlamıştır. Evli, evine köylü köyüne misali düne kadar AKP’ne oy verenler gerçek yuvalarına dönmeye başlayacaklardır. Tılsım bozulmuş, Erdoğan’ın yenilmezliği ortadan kalkmıştır. Milli iradenin hep en üstün irade olduğunu iddia eden AKP sözcüleri 31 Martta çark ettiler, bahaneler ürettiler, sınıfta kaldılar. Daha da ileri giderek seçimlerin murdar(mundar değil) olduğunu söyleyecek gafleti göstermişlerdir. Çırpındıkça batmaktadırlar, farkında değiller. Biri bizi gözetliyor misali halkımız olan biteni apaçık görmektedir.

Artık milletin de gözü açılmıştır. Artık İstanbul’u gözü kapalı dinlemeyecek kadar fikir ve feraset sahibidirler. Her şey yaşanabilir, mutlu, müreffeh bir Türkiye için.

Kalın sağlıcakla…